11 Mayıs 2019

GRAZIANO DA SILVA: TARIMSAL SANAYİLEŞME AFRİKA İÇİN BÜYÜK ÖNEM TAŞIYOR


FAO (Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü) Genel Direktörü kırsal alanlarda iş yaratmanın önemini vurguladı...

FAO Genel Direktörü José Graziano da Silva, hem kentsel alanlara hem de yurtdışına göç etmenin, Afrika ülkelerini tarım sektörlerini modernize etmek için ihtiyaç duydukları genç insanlardan mahrum bırakma riski taşıdığı konusunda uyardı.

Roma’daki İtalya-Afrika Bakanlar Konferansında konuşan Da Silva, tarımsal sanayileşmenin, Afrika’daki büyüme ve refahın sağlanmasında kilit öneme sahip olduğunu belirtti.

Graziano da Silva’nın yaptığı açıklamada, "Afrika ülkelerinin tarımsal sanayileşme için kırsal alanları dikkate alması, gençlere istihdam bulma ve küçük köy ve kırsal alanlarda kalma olanakları için daha fazla fırsat sağlayabilmesi çok önemli," dedi. Kara kıtada kırsal kesimden kentsel bölgelere göç edenlerin sayısı, yurt dışına gidenlerin beş katı...

Konferansta, dışişleri bakanları ve 45'ten fazla Afrika ülkesinden diğer yetkililer ile Afrika Birliği, diğer uluslararası kuruluşlar ve özel sektör temsilcileri yer aldı.

Konferanstaki bir panelde yapılan konuşmada Graziano da Silva, birçok Afrika ülkesinde ekonomik büyümenin son yıllarda yavaşladığını ve iklim aşırı uç noktalarının etkilerinin yoğunlaştığını, çatışmaların bazı bölgelerde sosyal bozulmaya yol açtığını söyledi.

Bu bağlamda, ülkelerin yakın zamanda onaylanan Afrika Kıta Serbest Ticaret Bölgesi gibi ortak stratejiler tanımlamaları ve ortak eylemler uygulamasının önemli olduğunu vurguladı. Graziano da Silva, özellikle tarımsal sanayileşmenin, Afrika'nın gıda ithalatına olan tarihsel bağımlılığına değinilmesine katkıda bulunabileceğinin altını çizdi.

Altyapıya yatırım yapmak

Tarımsal sanayileşmenin önünü açmak, "kırsal alanları kentleştirmek" projesini gerektiriyor ve bu, küçük köylere eğitim, sağlık, elektrik ve internet erişimi gibi temel hizmetleri sağlamak anlamına geliyor.

Da Silva, “Küçük köyler, çiftçilerin tohum satın aldıkları, çocuklarını okula gönderdikleri ve gerektiğinde tıbbi bakım ve diğer hizmetlere döndükleri yer olmalıdır. Afrika'da, küçük köyleri küçük tarımsal sanayi ve aile çiftçilerinin kooperatifleri aracılığıyla canlandırmak çok önemli" diyor.

Özel sektör, çok önemli bir ortak

Da Silva, özel sektörün, özellikle ekonomik büyüme ve gelişme için gerekli altyapının oluşturulmasında çok önemli bir ortak olduğunu sözlerine ekledi. FAO'nun, % 50'si özel sektör şirketleriyle olan devlet dışı aktörlerle 150'den fazla stratejik ortaklık kurduğunu vurguladı.

Özel sektörle olan işbirliği sayesinde FAO, en fakir ülkeleri ve toplulukları desteklemek için bilgi, teknik uzmanlık, siyasi destek, ayni bağış ve diğer kaynakları seferber ettmeye devam ediyor.

HİNDİSTAN PAMUK ÜRETİMİNDE DÜŞÜŞ BEKLENİYOR!



Rating ajansı CRISIL, yerli pamuk ipliği sanayicilerinin opereasyon marjlarının 2020 mali yılında 100-150 baz puan kadar daralmasını bekliyor. Bu arada düşük pamuk üretimi, artan pamuk fiyatları ve ılımlı seyreden talep dolayısıyla bir önceki mali yılda görülen toparlanmanın tersine çevrilmesi de yine beklentiler arasında...

Ajanstan yapılan açıklamada, "Ancak bu durum karşısında yerli iplikçilerin kredi profillerinin olumsuz yönde olmaları da muhtemel görülmemelidir. Tabii bu 2019 mali yılının başlıca üç özelliğinin devamı halinde geçerli olabilir. Mütevazı bir sermaye harcama yoğunluğu (capex intensity), temkinli bir işletme sermayesi yönetimi ve güçlendirilmiş bir bilanço.

Diğer yandan Hindistan'da pamuk üretiminin pamuk sezonunda (1 Ekim 2019-30 Eylül 2020) yüzde 5'in üzerinde bir düşüş beklenebilir. Söz konusu düşüşün sebepleri olarak da önde gelen pamuk üretim bölgelerinde sulama suyu sorunu ile yetersiz güney batı Muson yağmurları ve artan pestisit sorununun yol açtığı düşük verim gösterilebilir" deniliyor.

CRISIL, ayrıca daha düşük pamuk üretiminin, Hindistan'ın pamuk stokunu 2019 sezonunun sonuna kadar iki yılın en düşük seviyesi olan 1,2 ayın altına düşürmesinin beklendiğini öngörüyor. Bu gelişme yerli pamuk fiyatlarının bu yıl için kg başına 128-140 Rs seviyesine yükselmesine sebep olduğu gibi 2019 sonrası mali yıl için yüzde 7-8 gibi bir artışın da habercisi oldu.

PAMUK ÜRETİMİ DENGELENECEK

"Bu arada, küresel pamuk fiyatlarının kg başına 128-134 Rs seviyesinde sabit kalması bekleniyor, çünkü Hindistan, ABD ve Avustralya'daki düşük üretim, Çin ve Brezilya'daki yüksek üretim ile dengelenecek. Bu da yerel ve küresel pamuk fiyatları arasındaki açığı daraltacak. Yurtiçi ve ihracat talebindeki ılımlı piyasadan dolayı pamuk ipliğine olan talebin de güneye dönüş yaptığı görülmektedir" şeklinde bir değerlendirme açıklamada yer alıyor.

CRISIL, toplam pamuk ipliği talebinin (hacim itibarıyla) 2020 mali yılında, bir önceki mali yılın yüzde 5,6'sına kıyasla yüzde 4,5 oranında daha yavaş olacağını tahmin ediyor. Yavaşlama, esas olarak 2020 mali yılında iç talepteki zayıflık yüzünden yüzde 2,9-3 seviyesinde gerçekleşecek.

HİNDİSTAN'DA İHRACAT BÜYÜMESİ YAVAŞLAYACAK

İhracattaki büyümenin ise 2020 mali yılında, ABD ve Çin arasındaki ticari gerilim ve Çin pazarlarına tercihli erişimi olan Vietnam'da iplik kapasitelerinin devreye girmesiyle yine bir önceki yılın yüzde 13,5 seviyesine göre daha yavaş ve yüzde 9-10 seviyesinde olacağı öngörülüyor. CRISIL Araştırma Direktörü Hetal Gandhi, yaşanan gelişmeleri, "Bütün bunlar Hintli iplikçiler için iyi bir haber değil" şeklinde özetliyor.




ABD TARIM BAKANLIĞI KASIRGA MEVSİMİ İÇİN HAZIRLIKLARA BAŞLADI...


ABD'de Ulusal Kasırga Hazırlık Haftası (5-11 Mayıs 2019) başlıyor.

ABD Tarım Bakanlığı (USDA) olarak bu kasırga mevsiminde şiddetli hava koşullarından etkilenmeleri durumunda kırsal toplulukları, çiftçileri, aileleri ve küçük işletmeler için sağlayabileceğimiz yardım ve destek hizmetlerini hatırlatmak istiyoruz.

2019 Atlantik kasırga mevsimi 1 Haziran'da başlıyor.

Beklenen kasırgalar geldiğinde, ABD Tarım Bakanlığı felaketten zarar görenlere çok çeşitli yardımlar sağlayabilir.

Halka hizmet vermeye devam eden USDA, FEMA ve diğer afet odaklı kuruluşlarla işbirliği içindedir. USDA, www.usda.gov/topics/disaster adresinde bulunan Afet Merkezi web sitesini kurmuş bulunuyor. Bu merkezi bilgi kaynağı, konu hakkında uzmanlığı olan yetkili kişiler tarafından desteklenen afetle ilgili bir bilgi tabanını kullanır. Afet Merkezi web sitesi, USDA Afet Danışma ve Destek Servisine ulaşabilmek için kolay bir erişim imkanı sağlar.


ÇİKOLATA, FİLDİŞİ SAHİLİ'NE AFRİKA'DA REKOR KIRDIRIYOR!


Çikolata kesinlikle hedefi vuruyor; Batı Afrika ülkesi Fildişi Sahili için herhalde bundan daha doğru bir söz söylemek mümkün değil. Çünkü bu tatlı ürün yani çikolata sayesinde Fildişi Sahili 5,1 milyar dolar ile Afrika'da en büyük tarımsal ticaret fazlasına sahip olan ülke konumunda.

Bilindiği gibi Afrika gıda ürünlerinde net ithalatçı olan ülkelerin hüküm sürdüğü bir kıta... Ve bu Batı Afrika ülkesi ithal ettiği tarımsal ürünler değerinden daha fazla ihracat yapabilen çok az ülkeden bir tanesi. Bu çerçevede Fildişi Sahili'ni 3,9 milyar dolar değer fazlası ile Güney Afrika Cumhuriyeti izliyor.

Fakat yine de bu şu anlama gelmiyor. Başka bir ifadeyle Fildişi Sahili Güney Afrika Cumhuriyetinden daha yüksek tarımsal ürün ihracatı yapıyor değil. 2018 yılı itibarıyla Fildişi Sahili'nin toplam tarımsal ihracat değeri 7 milyar dolar. Ancak bu rakam Güney Afrika Cumhuriyetinin 10,6 milyar dolar olan tarımsal ihracatının yüzde 33 daha azına tekabül ediyor.

Fakat, diğer yandan, Batı Afrika ülkesinin toplam tarımsal ürün ithalatının 2018 yılında 1,8 milyar dolar olarak gerçekleşmesi bu ülkenin tarımsal ticaret fazlasını da büyütüyor. Buna karşılık Güney Afrika Cumhuriyetinin aynı yıl içinde yaptığı tarımsal ithalat 6,7 milyar dolar. Dolayısıyla Fildişi Sahili, söz konusu ülke ile karşılaştırıldığında daha fazla tarımsal ticaret fazlası veriyor...



RUSYA'DA KANATLI ETİ ÜRETİMİNDE YÜZDE 6,2 DÜŞÜŞ VAR...


Rusya'da yılın ilk üç ayında 1,15 milyon ton tavuk eti üretimi yapıldı. Ancak bu rakam geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 6,2 düşüş gösterdi.

Aşırı doygunluk içinde olan iç piyasa ve arka arkaya gelen firma iflasları sektörel durgunluğa yol açmış durumda.

Rusya'da kanatlı sektörü özellikle son 20 yıl içinde arka arkaya büyüme gösterdi. Bu süreçte devlet destekleri ve ithal ikamesi bir hayli etkili oldu, ancak Rus Kanatlı Üreticileri Birliğine  (Rosptitsesoyuz) göre sektör tıkanmış bir görünüm sergiliyor, yani yeni kapasite artışına hiç ihtiyaç yok.

Rosptitsesoyuz Genel Müdür Yardımcısı Elena Stepanova, yaptığı açıklamada, "2019'un başlarında Rusya'da kişi başına 33,7 kg kanatlı eti üretimi yapıldı. Bu rakam dünyada bu alanda dördüncü sırada olduğumuzu ortaya koymakta" diyor. Moskova'da gerçekleşen Rus Et ve Yem Sanayii Konferansında konuşan Stepanova, "Dünyada kişi başına düşen rakam ise 16,2 kg'dır. Rusya'da yapılan üretim iç talebe eşit konumda gerçekleşmektedir. Bu yıl içinde Birlik olarak üretimde artış bekliyoruz, fakat bu artış iç piyasaya değil tamamen ihracata dayalı olacak. Böylece iç piyasada dengenin sağlanmış olacağını düşünmekteyiz" şeklinde konuşuyor.

Elena Stepanova, ayrıca, Rusya'da toplam kanatlı üretiminin 2019 yılında geçen yıla oranla yüzde 2,7 büyüyerek 5,11 milyon tona ulaşmasını beklediklerini söylüyor.

TEFF HAS BEEN CULTIVATED IN ETHIOPIA FOR 2000 YEARS!


In the early 1980s, images of starving children in drought-stricken landscapes were beamed into lounge rooms around the world as aid organisations made appeals to help the millions of Ethiopians impacted by famine. So powerful were the pictures that many people would still find it hard to believe the country is home to what is widely touted in the Western world as the next superfood.

Teff is widely touted in the Western world as the next superfood (Credit: Credit: Angela Saurine)


A gluten-free cereal that is high in protein, iron and fibre, teff has been cultivated in Ethiopia and neighbouring Eritrea for at least 2,000 years. In mud huts in the highlands and fine-dining restaurants in the capital Addis Ababa, it is ground into flour and used to make the country’s staple dish, injera. The pancake-like fermented bread is perfect for scooping up meat and vegetable stews and their juices, and most Ethiopians eat it at least once a day.

Like most travellers, I quickly fell in love with its slightly spongy texture and tangy flavour, and found myself ordering it time and time again as we made our way around the country. It is served on a large, round plate with a smattering of colourful concoctions, including lentils, collard greens, yellow beans, lamb, beef and chicken. Breaking it apart and eating it with your hands makes the experience that much more enjoyable.

It is hard to believe, but despite injera’s popularity throughout the country, the patent for the processing of teff flour and related teff products ended up in the hands of a company in the Netherlands.

Teff is used to make injera, a pancake-like fermented bread perfect for scooping up meat and vegetable stews (Credit: Credit: ton koene/Alamy)


It all began in 2003, when a dozen varieties of teff seeds were sent to Dutch agronomist Jans Roosjen through a partnership with the Ethiopian Institute of Biodiversity Conservation for research and development. Four years later, the European Patent Office granted a patent to his company Health and Performance Food International (HPFI). While Roosjen overestimated the potential for the seed at the time and his company went bankrupt, he continued to market and sell teff products.

The dispute over who owns teff made international headlines earlier this year after Roosjen tried to sue another Dutch company that was marketing teff baked goods for patent infringement, and his patent was declared void in the Netherlands. When the deadline for an appeal expired in February 2019, many Ethiopians hailed it as a victory on social media.

Ethiopian diplomat Fitsum Arega tweeted that it was great news. “I hope we can learn from this that our national assets must be protected by Ethiopians & friends of #Ethiopia,” he wrote.

But with Roosjen's patent still in place in other parts of Europe, the war continues. In February, Ethiopia’s attorney general Berhanu Tsegaye tweeted that the government was determined to defend Ethiopia’s legal rights related to teff. “Ethiopia has already deployed a law firm to fight the teff case internationally,” he wrote.

It is not the first time Ethiopia has had to protect one of its biggest products, with the country previously going into battle against Starbucks over the use of three premium coffee names. After intense talks, the world’s largest coffee chain and the Ethiopian government reached a licencing agreement allowing Starbucks to sell and market Harrar, Sidamo and Yirgacheffe coffee in 2007. According to a report by the World Intellectual Property Organization, the high-profile dispute greatly increased the value of Ethiopian coffee.

Dr Bula Wayessa, who is an expert in indigenous crops, believes the Dutch teff patent stripped millions of Ethiopian farmers of their rights. “It represents a manifestation of global power relations in which multi-million-dollar corporations based in the global north excise cultural appropriation in Third World countries,” he said. “The flaws in the international legal system that give private companies patent ownership without thorough investigation are disproportionally affecting developing countries such as Ethiopia.”

Dr Wayessa, visiting assistant professor at the State University of New York, New Paltz, was born into a teff-farming family in the Oromia Regional State, which is one of Ethiopia’s nine ethnically based regions. He grew up eating injera twice a day and helped cultivate, tend to and harvest the crop after school and in the summer holidays. “If I had other foods than injera for lunch and dinner, I used to still feel hungry,” he said.

Since leaving his homeland in 2009 to study overseas, Dr Wayessa has returned several times to conduct research. He said teff is not just a crop; it is part of Ethiopia’s cultural heritage. “Teff injera is a major common identity marker across more than 80 ethnic groups living in the country,” he said. “It frames Ethiopians’ indigenous food technology and informs their social and national identities by helping to chart social relationships through gathering around the plate and sharing.”

But while the dispute over teff’s ownership was big news around the globe, Sofonias Melese, head of operations at New Ethiopia Tours, said he only knew about it because he works in the tourism industry, and most of his countrymen weren’t aware of the controversy.

“The patent issue is really sad for me,” he said. “Teff is the backbone of our kitchen. We eat it every day – sometimes three times a day – in almost all regions and tribes.”

Melese said he loves introducing people to injera during his tours. “Most of our tourists first try injera alone, then I can see the sourness in their faces,” he said. “Then I tell them to try it with our spicy wat, which is like a stew, and then they love it. When I tell them it’s gluten-free, high in protein and iron, they get fascinated.”

While its exact age is unclear, archaeologists believe that teff originated and was domesticated in highland Ethiopia about 2,000 years ago, although griddles for baking injera may date back 2,500 years.

Source: BBC

By Angela Saurine, May 9, 2019



KALİFORNİYALI ÇİFTÇİLER HASATTA ÇALIŞACAK İŞÇİ BULAMIYOR...


ABD'de Kaliforniyalı çiftçilerin yüzde 56'sının, son beş yılda yeterli sayıda işçi bulamadığı bildiriliyor.

Yeni açıklanan bir rapor, Kaliforniyalı çiftçilerin yarısından fazlasının, hasat için çalışacak işçi bulmakta zorlandığını ortaya koyuyor.

Geçen hafta California Çiftlik Bürosu Federasyonu (CFBF) ve California Üniversitesi, Davis tarafından yayınlanan çalışma, boşluğu kapatmaya yardımcı olacak yasal bir çözüm için lobicilik grupları arasındaki çekişme ile aynı zamana denk geldi. Nisan sonunda, Politico, H-2A'nın mevsimlik konuk işçi programını genişleten ve göçmen çiftçilere vatandaşlık yolunu sağlayan, hem tarım hem de işçi savunucularını memnun edecek Kongre’den geçici bir uzlaşmaya vardıklarını bildirdi.

Söz konusu raporda ayrıca, yapılan ankete katılan çiftçilerin yüzde 90'ının yeterli sayıda hasat işçisi bulabilmek için son yıllarda ücret artışı yoluna gittikleri vurgulanıyor.

Anketin sonuçları, bu çabaya tam olarak uyum gösteriyor. “CFBF, 116. Kongre'nin bu konuyu iki taraflı bir biçimde ele alması özellikle teşvik ediliyor. Çiftlik Bürosu ve diğer tarımsal organizasyonların, güvenli, esnek, piyasaya dayalı bir tarımsal göç programı oluşturmak için Kongre ile çalışmaya devam edeceğinin altı çiziliyor.

Yeni istihdam yaratma ve istikrarlı bir çalışma ortamı yaratmanın sıkıntısı içinde olduklarını söyleyen binden fazla Kaliforniyalı çiftçinin ankete katıldığı bildiriliyor.
Ankete katılan çiftçilerin yaklaşık yüzde 90'ı, son yıllarda yeterince insanı işe alma umuduyla ücret artışında bulunduklar ve yarısından fazlası ise işgücünden tasarruf edebilmek için yeni teknolojilere yatırım yaptıklarını ifade ediyor...





10 Mayıs 2019

PROF. DR. NAZİMİ AÇIKGÖZ: COUNTERING THE IMPACT OF CLIMATE CHANGE THROUGH NEW BREEDING TECHNIQUES...


Countering the impact of climate change through new breeding techniques...

Prof. Dr. Nazimi Açıkgöz | Genetic Literacy Project | October 29, 2018

It is imperative that we breed new varieties of plants to make agriculture more sustainable, given increasing food demand and a warming climate. Until recently, mutations and classical breeding techniques were sufficient to breed new varieties. At the end of the 20th century, tissue culture, gene transfer and other molecular biologic developments entered the picture. In the past decade, a variation on mutation has emerged. We now see thousands of new plant varieties that were bread using artificial mutation with X or gamma rays or colchicine application. A mutation is a spontaneous or purposeful change in one of the genes of a living organism.

Since 2010, new plant varieties have been developed in molecular laboratories using new plant breeding techniques (NPBTs), including tilling, protoplast fusion, cisgenesis, oligonucleotide techniques, CRISPR-Cas9 and Talen, with CRISPR-Cas9 being more prominent than the rest. With these methods, there is no transfer of a gene from a foreign species like there is with GMOs. On the contrary, new varieties are created by silencing the target gene with the help of transient DNA-cutting enzymes. These applications can increase or decrease the effect of a gene. We can call this process artificial micro-mutation. Naturally, these methods can be applied to plants with mapped genes.

What’s most interesting is that these methods do not require hundreds of millions of dollars for registration, as is the case with GMOs. Therefore, gene-edited seeds can reach the marked faster than other varieties. Additionally, the cost of these techniques is only one tenth of GMO processes, resulting in easy variety development by small and medium-sized plant breeding companies, universities and public institutions.

Governments can help or hinder progress

In the US, gene editing is regulated as a conventional plant breeding system. Of the 23 candidate varieties of the more recent registration applications, only three of them belong to multinational seed companies. 20 of them emerged from small-to-mid size enterprises or new entrepreneurs. Breeding new varieties will not be in the hands of multinational companies exclusively; small enterprises will also take part in plant breeding activities, which is crucial for food security in light of climate change.

Unfortunately, these new plant breeding techniques are effectively banned in Europe. Following a July 2018 decision by the European Court of Justice, gene-edited crops will be regulated like GMOs. According to EU law, then, “conventional” mutagenesis using ionizing radiation or DNA-damaging chemicals, which generates thousands of mutant varieties, is safe. However, a specific change made to an organism’s DNA with one of these NPBTs is cause for regulatory alarm.

The ban was implemented at a time when global warming, drought and disease are seriously threatening the world’s food safety. Farmers around the world are in desperate need of new cultivars resistant to these environmental stresses. The cost to register any new variety in Europe will be around $150 million, so small and medium-sized plant breeding companies and universities will not be able to enter the plant breeding business.

Experts have voiced a number of concerns about the regulatory status of gene-edited plants in Europe. They warn that these restrictions on crop biotechnology will cause funding for plant breeding research in Europe to dry up. The fact that NPBTs won’t be included in the Horizon type framework projects, which bring together science bodies and private companies, will create a barrier for EU firms who want to enter tomorrow’s seed market. This will force a migration of scientists and the closure of laboratories around the continent. In sum, Europe will miss out on the next decade of innovations in food and agriculture.

In contrast, Japan’s Ministry of the Environment is approaching this issue very differently. In late August, Japanese regulators said that unless the product contains DNA from other species, registration procedures will not fall into the category of GMOs.

Gene editing: The future of plant breeding

Let’s take a look at the economic contributions of the varieties developed by classical mutation breeding. This method, which was introduced in the middle of the 20th century, generated 3,275 new plant varieties. These new mutant varieties were used as parents in the development of a large number of varieties. For example, in Italy new varieties developed from mutant Capelli durum wheat were planted in half of Italy’s durum wheat fields in the 1970s. China is also using mutation breeding effectively. 30% of the registered 3,275 new world mutant varieties belong to China. The country also uses space for conventional mutation. A total of 230 mutant varieties have been registered via research center’s mutation projects in the last 30 years.

NPBTs are expected to continue this trend of innovation in plant breeding. In the last 10 years, scientists have used these techniques to develop seedless tomatoes, low-fat soy (expected to reach the market in 2019), easier to digest alfalfa and herbicide-resistant rice and flax. A dozen more gene-edited crops are in the pipeline, including high-fiber wheat and potatoes that stay fresh longer, better-tasting tomatoes, apples that don’t brown, drought-resistant soybeans and potatoes better suited for cold storage. These will not only benefit plant breeders and consumers, they will also encourage further crop development. As the globe continues to warm, breeding new crop varieties will be essential to achieving food security.

Nazimi Acıkgoz is an emeritus plant breeding professor from Ege University, Izmir, Turkey and a science writer focusing on climate change and food security, plant breeding and agrobiotechnologies. Follow him on Twitter @nazimiacikgoz

This article originally ran at BlogActiv as New Plant Breeding Technics Have Started to Bear Fruit and has been republished here with permission.

"KURU MEYVA İHRACATINDA SORUNLAR VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ"


Kuru incir özelinde kuru meyva ihracatımızın yaşamakta olduğu sorunları ve çözüm önerilerini aşağıdaki şekilde özetleyebilirim.

* Sorun: Kuru meyva yıllık ihracatımızın 1.3 ila 1.4 milyar usd bandına sıkışıp kalması.

Çözüm önerisi - Farklı bir teşvik sistemi : Nüfus ve alım gücü faktörlerini dikkate alarak ABD, Çin, Japonya gibi ülkeleri "hedef ülke" olarak belirleyip ek teşvik uygulamalarıyla bu ülkelere olan ihracatımızı arttırmaya çalışıyoruz. Gerçekte "potansiyel ülke" olarak adlandırılmaları gereken bu ülkeler yerine Hollanda, İsrail gibi ülkeleri "hedef ülke" olarak mercek altına alınıp, politikalar üretmek ve ek teşvikleri bu politikalara göre yönlendirmek durumunda olmamız gerekir. Yanılgı Konya kadar toprak parçasına sahip olduklarını ifade ettiğimiz bu ülkelerin yaptıkları tarım ve hayvancılıkla ülkemizden misliyle fazla gelir elde ettikleridir. Bu ülkelerin söz konusu faaliyetlerini çok verimli bir şekilde gerçekleştirip yüksek gelir elde ettikleri doğru olmakla beraber başarılarının belirleyici faktörü bu değildir. Bu ulkeler esas olarak tarımda ve hayvancılıkta gen teknolojilerine (hibrit tohum, sperm) dayalı satışlar sayesinde çok ciddi gelirler elde etmektedirler. Diğer en büyük gelir kaynaklarını da dünyanın her yerinden dökme esaslı (geçici) olarak ithal ettikleri ürünleri yüksek katma değerli perakende paketli ürünler haline getirerek, yüksek kar marjlarıyla ve kendi markalarıyla ihraç etmeleri oluşturmaktadır. Hatta çoklukla kendi markalı perakende ürünleri, belirledikleri standartlarda ülkemizin de dahil olduğu bazı ülkelerde fason olarak ürettirmekte ve bu sayede çok yüksek kazançlar elde etmektedirler.

Yüksek miktarlarda yetiştiricisi olmamakla beraber ülkemiz menşeli ürünlerin ihracatçısı konumundaki Hollanda, İtalya, İspanya, İsrail gibi ülkeler (EİB - Urge projesi çalışmalarında kapsamlı olarak irdelenmiştir) gerçek "hedef ülkeler" imiz olmak durumundadır. Bu ülkelerle olan rekabetimizde avantajlı bir konuma gelip, tarıma dayalı ihracatımızda yapısal bir değişikliğe gitmemiz halinde saplandığımız yıllık ihracat bandından kurtulup çok daha yüksek getirilere sahip olmamız mümkün olabilecektir. Bunun için aşağıdaki teşvik sistemini öneriyorum.

1. Öncelikle dökme ve perakende paketli ürünler için farklı GTİP numaraları veya tareks kodları oluşturularak ihracat kayıt ve istatistikleri ayrı ayrı tutulmalıdır.

2. 1000 gr (veya 500gr) ve daha düşük gramajlı perakende paketli ürünler ilk 10 yılı vergiden muaf olmak üzere "Yüksek katma değerli ihraç ürün teşviğine" tabi olmalıdır.

3. Perakende paketli ürünlerin her bir ihracatçı firma adına tescilli en fazla 3 markalı olanları için ilave bir teşvik uygulanmalıdır.

4. Teşvikten faydalanmayı talep edecek firmaların o ihracata konu üretim partileri, ihracatçı firma yeterlik belgesine sahip olsa dahi bire bir tareks denetimine tabi olmalıdır. Bu denetim sonucu belirlenmiş ilave teşvik standart şartlarını sağlayan ürünlere resmi makam denetmenince teşvikten faydalanabilir uygunluğu verilmelidir.

5. Teşvik konusu ürünün birim ihraç fiyatının, önceki yıllara ait döviz cinsinden en yüksek ortalama birim fiyatın üzerinde olması şartı aranmalı ve bu durum hem gümrük çıkış beyannamesi hem de döviz alım belgesi yani resmi gümrük ve banka kayıtları ile belgelenmelidir.


6. Teşvik 4 ve 5. maddelerdeki koşulların birlikte sağlanması halinde uygulanmalıdır. Teşvik oranı yüksek katma değerli ihraç ürünün birim satış fiyatı ile aynı ürünün önceki yıllara ait en yüksek ortalama birim fiyat arasındaki farkın % 60'ı, ihracatçı firma adına tescilli bir markayı taşıması halinde % 75 oranında uygulanabilir (KOSGEB - Kobigel projeleri teşvik oranları).

* Sorun: Bölgedeki jeotermal yatırımlarının incir kalite ve rekoltesinde çok ciddi düşüşlere neden olması.

Çözüm önerisi - Kesişim bölgelerinin belirlenmesi : İncir kalitesi yüksek rakımlı bölgelerde çok daha iyi iken bu bölgeler yüksek sondaj maliyetleri nedeniyle jeotermal yatırımları için uygun değildir. Aydın ilinin Koçarlı, Çine, Karpuzlu, Söke gibi ilçelerinde ciddi bir incir üretimi söz konusu değildir. Kuyucak'dan Denizli'ye kadar olan bölge de incir üretimi için kritik önemde değildir. Bu bölgelerde jeotermal, seracılık ve turizm yatırımlarının teşvik edilmesi doğru olacaktır. Dolayısıyla problem Nazilli ile Selçuk arasında kalan bölgededir. Sadece incir değil diğer tarım ürünleri için de önemli olan bu bölgede yeni jeotermal yatırımlarının teşvik edilmemesi, mevcut yatırımların buhar salınımlarına Haziran - Ekim ayları arasında kısıtlama / yasaklama getirilmesi sorunu önemli ölçüde ortadan kaldıracaktır. Rüzgarların yönleri ve meteorolojik faktörler dikkate alınarak yapılacak detaylı bir etki analizi de jeotermal yatırımlarının kısıtlama veya teşvik edilecek bölgelerin belirlenmesinde önemli fayda sağlayacaktır.

* Sorun: Hidrojen Peroksit kullanımına bölgede büyük ölçüde devam ediliyor olması.

Çözüm önerisi - Bir standart oluşturulması : Bugüne kadar ciddi sayıda ithalatçı ülkeye incir bazı ihracatçılarımız tarafından kayısı gibi "kükürtlü" olarak tanıtılmış ve yüksek oranlarda hidrojen peroksitle muamele edilerek ihraç edilmiştir. Söz konusu ülkeler ürünü bu şekilde tanıdığından ve bu İhracatçılar ısrarla iyi kaliteli ürünün açık renkli bu tip incirler olduğunu empoze etmeye devam ettiklerinden, artık bu pazarlara naturel incir ihraç etme şansı ne yazık ki bulunmamaktadır. Kullanılan malzemenin hidrojen peroksit olduğunu ve insan sağlığı için zararlı olduğunu bilmelerine rağmen bu ülke ithalatçıları inciri açık açık peroksitli olarak talep etmektedirler.

Tüm ihracatçı firmalarımız sınırlı miktarda hidrojen peroksit kullanarak kayısının kükürtünün düşürülmesini uygun bulmakta ve kayısı üretimlerinde hidrojen peroksit kullanmaya devam etmektedirler. Aynı oranlarda incirde kullanılmasının kabul ve kontrolü hem haksız rekabeti hem de aşırı miktarlarda kullanılmasını önleyebilir. Ya da çelişkiyi ortadan kaldıracak şekilde sadece incir değil, dezenfektan ve renk açıcı amaçla kullanıldığı tüm ürünlerde kullanımı yasaklanır.

Nuri Yıldırım

BIZEKS COMPANY LTD.

DORAINTRADE: TURKISH DRIED FRUITS EXPORT DESTINATIONS ON CHART




TRUST IN OUR GLOBAL CONNECTION


NEWSLETTER / APRIL 2019

Doraintrade participated 5th Annually Dried Fruits and Nuts Workshop by Aegean Exporters Union dated 11-12th April 2019. Most of the biggest packers, growers, government authorities and quality experts in the market have attended to 2 days conferences and workshops. It’s always very beneficial for us and all sector leaders to get together to discuss problems and new potentials of our Turkish grown dried fruits and nuts sector. We will use outputs of this workshop within our April market report.

On below chart, you can see the Turkish Dried Fruits export destinations.


It is a historical result that Turkey performs most of the export activity towards EU destinations in agricultural products.

When we see the details within the EU, we can see that most of the export goes to Germany, UK, Italy and France. Together with this data, it is nice to see that Turkey vary the destinations to many other new countries every year.

SELAMİ İLERİ: TURKISH AGRICULTURAL MACHINERY MADE THE HIGHEST APRIL EXPORT


Selami İleri, The General Secretary of Turkish Agricultural Machinery Manufacturers' Union, has made an announcement about the latest developments regarding the sectoral performance so far in this year.

İleri said, "The Turkish Agricultural Machinery made the highest April export (306 milyon US$) of all times. Our sector, which has grown 21% comparing to the previous year, is the 4th sub-segment with the highest increase in exports among Turkish Machinery."

"According to the official statistics, Agricultural Machinery industry in Turkey now ranks the 6th among Turkey export values of 22 different sub-machinery groups e.g. machine tools, textile machinery, pumps & compressors, construction & mining machinery etc." he added...

Etiketler: ,

BİTKİ VE HÜCRE BAZLI ET YATIRIMLARI 16 MİLYAR DOLARI BULDU...


BİTKİ VE HÜCRE BAZLI ET YATIRIMLARI 16 MİLYAR DOLARI BULDU...

2009 yılından bu yana 10 yıl içinde bitki ve hücre bazlı et üretimi için yapılan yatırımlar 16 milyar dolara ulaştı.

İyi Gıda Enstitüsü (Good Food Institute) tarafından yayınlanan iki raporda, et üretiminin küresel değişim süreci içinde yeni dönemde avantajlı olmak isteyen yatırımcılar, son 10 yılda 13 milyar doları sadece 2107 ve 2018 yıllarınde gerçekleşen toplam 16 milyar dolar para harcadılar

Enstitü, bu alanda son dönemde yaşanan satın almalar ve kurulan yeni şirketler ile ilgili ilginç bir not da düşüyor. Rapor, 2009'dan bu güne kadar gerçekleşen 19 şirket satın alımının 10 tanesinin son iki yıla ait olduğunu belirtiyor. Danone'nin White Wave Foods'u 2017 yılında 12,5 milyar dolara alması, bu süreçte gerçekleşen en büyük şirket satın alımı olarak gösteriliyor.

Raporda ayrıca, geçtiğimiz yıl içinde bitki bazlı et, yumurta ve süt ürünleri şirketlerine 673 milyon dolar yatırım yapıldığı da belirtiliyor.



AB TARIM PAZARLARI KISA DÖNEM GÖRÜNÜM RAPORU, NİSAN 2019...




Nisan 2019 AB Tarım Pazarları Kısa Dönem Görünüm Raporu...
Avrupa Komisyonu tarafından 17 Nisan 2019’da yayımlanan son AB Tarım Pazarları Kısa Dönem Görünüm Raporu bulgularına göre 2018-2019 döneminde üretimdeki artışlar ve güçlü bir dünya talebi sayesinde AB zeytin yağı ihracatının rekor düzeye ulaşacağı bekleniyor. Aynı dönemde AB içindeki tahıl üretiminin de iyileşmesi öngörülmekte.
Özellikle, ciddi düzeydeki bir artış ile İspanyol zeytin yağı üretiminin 1,7 milyon tona (2003 yılından bu yana gerçekleşen en yüksek düzeydeki miktar) ulaşması sayesinde, AB üretiminin 2018-19 döneminde %2,9 oranında artması beklenmektedir. Dünya talebindeki artış ve AB dışındaki ülkelerdeki arzın daha düşük olmasının AB ihracatında sağladığı %11’lik bir artış ile ihracat 625.000 tona ulaşmıştır.
Süt ve süt ürünleri sektöründe ise 2019 yılında süt üretiminin %0,7’lik artışı beklendiği için 2018 yılındaki 166,4 milyon ton olan üretimin 167,3 tona ulaşacağı tahmin edilmektedir. Bu artışın korunması sürekli bir küresel talebi gerektirmektedir. Peynir, AB pazarlarında en fazla tüketilen süt ürünüdür ve tüketiminin 2019 yılında da %0,5 oranında artarak az bir miktarda yükselmesi beklenmektedir. AB dışı ülkelere gerçekleştirilen peynir ihracatında beklenen %1’lik büyümenin üretim artışına %0,8’lik katkısı ile 2019 yılında peynir üretimi 10.705 milyon tona (2018 yılında 10.624 ton) ulaşacaktır.
Bir önceki hasat dönemindeki olumsuz iklim koşullarından şiddetli bir şekilde etkilenen AB tahıl üretiminin 2019-20 döneminde iyileşeceği tahmin edilmektedir. Tahmin edilen tahıl üretim miktarı 307,5 milyon tondur (2018-2019 döneminde 290,5 milyon ton). AB tahıl ekim alanlarının da bir önceki yıla (55,1 milyon ton) çok az bir artış ile 2019 yılında 55,8 milyon tona ulaşması beklenmektedir. Bu rakam, halâ beş yıllık ortalamanın altındadır.
Olumsuz hava koşullarının etkisiyle 2018-19 döneminde şeker üretiminin 2017-18 dönemine göre %17 oranında düşerek 17,6 milyon ton olması beklenmektedir. Bu düşüşün AB şeker ihracatında ciddi bir azalmaya  yol açacağı tahmin edilmektedir.
Geçen yılın kurak geçen yazı yem yetersizliği ve erken kesime giden hayvanlar nedeniyle 2018’de sığır eti üretiminde artışa yol açmış, üretim 8,2 milyon ton olarak gerçekleşmiştir. Bu durum, sığır sürüsünde de %1,3’lük bir azalmayla sonuçlanmıştır. Sığır eti üretiminin 2019 yılında 8,1 milyon tona düşmesi beklenmektedir. Düşük arz nedeniyle AB sığır eti tüketimi, 2019 yılında da düşecektir. Kişi başına düşen miktarın 11 kg’dan 10,8 kg’a inmesi beklenmektedir.
Olumlu uluslararası koşullar ve yüksek fiyatlar nedeniyle 2018 yılında tavuk eti üretimi, %5’e yakın düzeyde artmıştır. Bununla birlikte, 2019 yılında üretimdeki büyüme daha mütevazi düzeyde olacaktır. Fiyat düzenlemeleri nedeniyle %2 kadar bir büyüme tahmin edilmektedir.
Domuz etinde arz daralmaları nedeniyle 2019’da fiyatları artmaktadır. Ayrıca, ihracat arayışları, özellikle Çin’e yönelik olarak, gelişmektedir.
Son olarak, 2018 yılı AB koyun ve keçi eti üretimi (tahmini 915.000 ton) %1 oranında düşmüştür. Bu düşüşün 2019 yılında da devam ederek, üretimin 906.000 civarında olması beklenmektedir. 

Doç. Dr. Fatma Handan Giray
Süleyman Demirel Üniversitesi

TARGET OF AKHİSAR; 100 MILLION OLIVE TREES!


Press release...

Target 100 million trees

Akhisar, a leading county of  Manisa, having 70 percent of the production of table olives in Turkey will be signed to a record in the number of trees. Akhisar was asked to be a pilot region in the study carried out by the Ministry of Agriculture and Forestry for the purpose of planting olive in the deforested forest areas. With 14 million olive trees still Akhisar, the capital of Turkey, this project will increase the number of trees to 100 million.

Akhisar Commodity Exchange Board, the previous day, met with the Minister of Agriculture and Forestry Bekir Pakdemirli in Ankara. Akhisar Commodity Exchange Board Chairman Alper Alhat, who thanked him for his premium support, and said that this support had a great meaning for the producer. "There are some supports that have the spiritual meaning as well as the moral benefits. This support is one of these. It will be a spiritual power for our farmers who knows that he is a financial contributor to the producer and he is with the state," he said.

EVERYBODY WINS
Alhat, "This support is as much as the producer as well as the olive economy and most importantly to benefit the consumer in the other ring of the chain was of great importance" he noted. Alhat concluded, "This ring also is reduced to one percent from 8 percent VAT on olives. If this can be realized, in this case, from producer to consumer, everbody wins. Lastly we say why not?"












WHO FEEDS 19 MILLION NEW YORKERS EVERY DAY?


Source: The New Food Economy

MEKSİKA'DA HAYVANCILIK VE TAVUKÇULUK SEKTÖRLERİNİN YAĞLI TOHUM TALEBİ ARTIYOR...


Meksika'da gelişen tavukçuluk ve hayvancılık sektörü ile birlikte yağlı tohum tüketim ve ithalatı artıyor.

ABD Tarım Bakanlığı (USDA), Meksika'da yağlı tohum üretim, tüketim ve ithalatı ile ilgili ayrıntılı bir rapor yayınladı.

Yağlı tohum küspesi ve bitkisel yağ kullanımının 2019-2020 pazarlama yılında artış göstermesi bekleniyor. Hayvancılık ve tavukçuluk sektöründen gelen güçlü talebin devam edeceği yönünde ip uçları olduğu raporda belirtiliyor. Ancak yerli üretimin ancak sınırlı bir büyüme içinde olması da ayrıca öngörülüyor.

Yine de toplam yağlı tohum üretiminin olumsuz hava şartları dolayısıyla 2018-19 döneminde gelirleri azaltmasından sonra bir geri dönüş yapacağı tahmin ediliyor.

Ancak yeni Meksika hükümetinin yağlı tohumlardan çok diğer emtiayı önceliklendiren programlara destek verdiği görülmekte. Sonuç olarak Meksika yağlı tohum üretiminin yakın bir gelecekte ciddi bir artış göstermesi beklenmemekte şeklinde ifadeler raporda yapılan değerlendirmeler arasında. Tabii bu arada sanayinin ihtiyaç ve talebinde artış olduğu sürece yağlı tohum ithalatında da belli gelişmeler olması kaçınılmaz gözüküyor.

Meksika'da hayvancılık ve tavukçuluk sektörleri yakın gelecek için gelişme trendi içinde olacak, bu da doğal olarak yem ve küspe talebini artırmaya devam edecek... 


09 Mayıs 2019

AVUSTRALYA KIRMIZI ET SEKTÖRÜNDE İSTİHDAM AÇIĞI YAŞANIYOR...


Avustralya et sektöründe çok ciddi istihdam sorunu yaşanıyor.

Avustralya Et Sanayii Konseyi'nin son yayınladığı rapora göre, kırmızı et sanayicilerinin yaklaşık üçte ikisi (yüzde 63) ülke genelinde yaşanan işgücü sıkıntısı yüzünden düşük kapasite ile çalışmak zorunda kalıyor. Konsey raporunda yer alan bilgiler, yine ülke genelinde kırmızı et sektörünün yaklaşık 4 bin çalışana acilen ihtiyaç duyduğunu işaret ediyor.

Konsey yöneticisi Patrick Hutchinson, tüm siyasi partilere çağrıda bulunarak, nitelikli veya niteliksiz işçi istihdamı konusunda Avustralya kırmızı et imalat sanayicilerine destek olunmasını istiyor.

Hutchinson, yaptığı açıklamada, "Hem büyük bir işveren hem de ülkenin en büyük ticaret ve sanayi sektörlerinden biri olarak hükümetin üzerimizdeki yükü azaltmasını bekliyoruz. Çünkü kırmızı et sanayicileri ve kırmızı et tedarik zincirinin gerek Avustralya gerekse küresel düzeyde en kaliteli kırmızı eti sağlamaya devam edebilmesinin mutlaka sağlanması gerekir" diye konuşuyor.

MAVİ, MOR YA DA SİYAH EKMEK YEMEĞE HAZIR MISINIZ?



Yakında belki de mavi, mor veya siyah olmak üzere farklı renklerden (süslü) ekmekleri alabiliriz.

Bu renkli ekmekler “normal” sarımsı kahverengi buğdaydan çok daha sağlıklı.

Monika Garg tarafından yönetilen Hindistan Ulusal Tarım-Gıda Biyoteknoloji Enstitüsü tarımsal biyoteknoloji uzmanlarının veya Mohali'de bulunan NABI’daki uzmanlar bu renkli buğday çeşitlerini henüz geliştiremedi, fakar söz konusu teknolojiyi farklı şirketlere aktardılar. Biyoteknoloji Anabilim Dalı laboratuvarı ile yapılan anlaşmaları imzalayan birkaç firma zaten bu alanda yetiştiriciliğe başlıyor.

On yıldan beri bu çeşitler üzerinde bilimsel çalışmalar yürüten Garg, “Onları tek tek yetiştiriciler için şu anda serbest kullanıma bırakmadık, çünkü satış zorluğu çekebilirler, tabii şimdilik” diyor.

Tüm dünyada yetişen sıradan buğday çeşidi sarı veya beyaz renktedir. Konvansiynel olmayan çeşitler ise renklerini, böğürtlen, yaban mersini ve jamun gibi meyvelerde bol miktarda bulunan çeşitli doğal antioksidanlardan alır.

Normal buğday çeşitlerinin çok az miktarda antosiyanin içerdiğini ancak renkli olanların bu hususta çok fazla antosiyanin yüklü olduğunu vurgulamak gerekir. Örneğin, kara buğday, konvansiyonel olanlardan 28 kat daha fazla antosiyanine sahip bulunmaktadır.

BURSA BLACK FIGS CONQUER THE EXPORT MARKETS...



Bursa black fig, which has not rival in the world, conquers the export markets

Uludağ Fresh Fruits and Vegetables Exporters' Union (UYMSİB) Vice President Prof. Dr. Senih, in his press release, said: "17032 tons of Bursa black figs were exported from Turkey. These figures are not to be underestimated. However, our potential in fig is well above this. We export our Bursa black figs to Germany, UK, Netherlands, France, Switzerland, Austria, Hong Kong, Italy, Belgium and Czech Republic."

"There is no market in the world to be rivals for Bursa black Fig. We are open to new markets as being unrivalled. Glad to that we are conquering one of the target markets for Bursa black fig. We have managed to enter the Chinese market last year. This year, we aim to enter the Far East along with Scandinavian and US markets" he added.

In 2018,15 million 32 thousand dollars only from Bursa, 38 million 897 thousand dollars worth of black fig exports in general have been realized. This year, export figures are expected to increase by 5 percent compared to 2018, according to estimates...






KÜRESEL GIDA FİYATLARI NİSAN AYINDA YÜKSELDİ...


FAO Basın bülteni...

Küresel gıda fiyatları Nisan ayında yükseldi...

Et ve süt ürünleri fiyatlarında artış devam ederken, FAO’nun (Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü) küresel üretimde bu yıl içinde beklediği rekor artışla, tahıl fiyatları en düşük seviyelere geriledi.

Belarus’ta et işleme tesisi Photo: ©FAO/Sergei Gapon

9 Mayıs 2019, Roma, İtalya -Küresel gıda fiyatları et ve süt fiyatlarının önderliğinde Nisan ayında bir yıl içerisinde neredeyse en yüksek seviyesine yükseldi.

Gıda ürünleri sepetinin uluslararası fiyatlardaki aylık değişimlerinin göstergesi olan FAO Gıda Fiyat Endeksi, Nisan ayında ortalama 170 puan seviyesinde ortalamasında seyrederek, Mart ayına oranla yüzde 1.5 yükselmesine rağmen hala önceki yıla oranla yüzde 2.3’ün altında kaldı.

Artış, dört aydır sürekli düşüşü devam eden ve büyük ihracat imkânı olan tahıl hariç tüm gıda ürünlerini kapsadı.

FAO Tahıl Fiyat Endeksi, üretim beklentilerinin pozitif olduğu buğday ve mısırın başı çekmesi ve pirinç kotalarının genel olarak istikrarlı kaldığı ortamda, yüzde 2.8 düştü.

FAO Süt Fiyat Endeksi, Mart ayına göre yüzde 5.2 arttı. Okyanusya'daki kurak havaya bağlı arz endişeleriyle birlikte güçlü küresel ithalat talebinin baskısıyla peş peşe dördüncü kez aylık artışını sürdürdü.

FAO Et Fiyat Endeksi yüzde 3.0 arttı. Bu artış özellikle Çin’de hızla yayılan Afrika Domuz Ateşi ile iç üretimin hızla düşmesinden dolayı ithalat talebinde oluşan artışa bağlı olarak gerçekleşti. Ayrıca sığır, kümes hayvanları ve küçükbaş hayvan eti fiyatları sabitlendi.

FAO Bitkisel Yağ Endeksi de yüzde 0.9 oranında arttı. Palm yağı fiyat teklifleri, büyük ihracatçı ülkelerdeki artan küresel talep ve stok düşüşleri nedeniyle bir miktar toparlanırken, soya yağı fiyatları, esas olarak Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) hem biyodizel hem de gıda sektörlerinden gelen güçlü iç talep nedeniyle yükseldi.

FAO Şeker Fiyat Endeksi yüzde 0.8 arttı. Artış büyük oranda daha yüksek olan ham petrol fiyatlarından kaynaklandı, çünkü daha yüksek enerji fiyatları yerel satış için etanol üretmek amacıyla Brezilya'da şeker kamışı kullanımını teşvik etmektedir.

“Rahat” tahıl arzı ve talebi

Aynı zamanda bugün yayınlanan Tahıl Arz ve Talep Özeti'nde açıklanan erken beklentiler doğrultusunda, bir önceki yıla göre yüzde 2.7’lik bir toparlanma ile küresel tahıl üretiminin 2019'da

2 727 milyon tonluk yeni bir rekor seviyeye ulaştığını gösteriyor.

Küresel tahıl kullanımının da önümüzdeki yılda yüzde 1,5 oranında artarak yeni bir seviyeye ulaşması bekleniyor. Tahılların küresel gıda tüketiminin yüzde 1.1 oranında artacağı ve bunun içinde pirincin daha da hızlı bir şekilde artacağı bir ortamda, hayvan yemi ve endüstriyel kullanımlar için iri taneli tahıllara olan talebin daha da güçlenmesi bekleniyor.

Bu tahminlere dayanarak, küresel tahıl stokları 2019 boyunca sıra dışı olarak 847 milyon tona düşeceği ve bu da küresel tahıl stok kullanım oranının yüzde 30.1’e seviyesine gelmesine neden olacağı tahmin edilmektedir.

Uluslararası buğday fiyatlarının hemen hemen tüm tahıllar için genel olarak rahat arz ve talep dengesi ortamında baskı altında kalması muhtemeldir. Ticari beklentiler özellikle buğday ve pirinç için olumlu görünmektedir.

AHTAPOT YETİŞTİRİCİLİĞİ DÜNYA GÜNDEMİNE GELMEYE BAŞLADI...



Ahtapot çiftlikleri ya da ahtapot yetiştiriciliği yavaş yavaş dünya gündemine gelmeye başladı.

Şimdiye kadarki uygulamalarda tam olarak sonuç alınamıyordu. Çünkü bu hayvanlar yetiştiricilik yapılan ortamdan yani üretim çiftliklerinden sürekli kaçıyorlardı. Doğduktan hemen sonra beslenmeleri çok zordu ve düşük hayatta kalma oranına sahip olmaları karşısında yapılabilecek bir şey yoktu.

Ancak teknolojik gelişmeler ve yeni deneyler artık bazı şeyleri mümkün hale getirdi. Bir Japon deniz ürünleri şirketi, 2017'de ahtapot yumurtalarını kuluçkaya yatırdı ve gelecek yıl içinde kadar çiftlik ahtapotunu satışa sunmayı planlıyor. Bu çerçevede Meksika'da bir çiftliğin ahtapot yetiştirmeye başladığı, İspanya ve Çin'de ise yeni girişimcilerin yetiştiriciliğe soyunduğu bildiriliyor.

Ancak Bilim ve Teknoloji Dergisi 2019 Kış Sayısı'nda yer alan deniz araştırma uzmanlarının ortaya koyduğu görüşler, bu konu hakkında çok da olumlu sayılmaz. Çünkü ahtapotların etobur olmaları dolayısıyla, bu hayvanların üretimi ekosistem üzerinde yeni baskılar yaratabilir. Yetiştiricilerin ahtapotları besleyebilmek için yem olarak çok fazla miktarda deniz balığı avlamaları gerekecek. Yine tanınmış bilim dergisinde çıkan söz konusu makalelere göre, ahtapot tarımı yabani su hayvanları üzerindeki baskıyı hafifletmeyecek, tam aksine artıracak. Ayrıca ahtapotlar en az 3:1 besin dönüşüm oranına sahiptir. Bu da şu anlama geliyor; bu hayvanlar ağırlıklarının üç katı kadar yem ile besleniyorlar. 



08 Mayıs 2019

AGROEKOLOJİ NE ANLAMA GELİYOR?



Agroekoloji, ekoloji biliminin tarıma uygulanması anlamına gelir.

Aslında ekoloji ile bir benzerlik göstererek, tarım, en alt seviyedeki halinden yani hücreden bitki veya hayvan organlarına, tüm bitki veya hayvanlara, ürün veya sürüye, bahçe, mera ya da tarlaya, yanı sıra köy ve havza gibi karmaşık ekosistemlere kadar uzanan bir sistem hiyerarşisi olarak tanımlanabilir.

Agroekolojinin temel ilkeleri ile birlikte enerji alanındaki uygulamaları, aynı zamanda biyoçeşitlilik yönetimi, gübreleme, toprak koruma, münavebe, daha az toprak işleme, hayvancılıkta entegrasyon ve tarımsal ormancılık gibi önemli konular ile eş anlı olarak değerlendirilmelidir.


DÜNYA PİRİNÇ DURUMU - NİSAN 2019



DÜNYA PİRİNÇ DURUMU – Nisan 2019

Prof. Dr. M. Hikmet BOYACIOĞLU Freelance Consultant,
Cereal Science Associate Editor, Cereal Chemistry Correspondent,
World Grain Contributing Editor, Baking & Snack
mhboyaci@gmail.com @ProfBoyacioglu

2019/20 Sezonu Görünümü

 Uluslararası Hububat Konseyi, IGC; 25 Nisan 2019 tarihli son raporunda, 2018/19 sezonu sonunda 500 milyon ton miktarda gerçekleşeceğini öngördüğü dünya pirinç üretimini, Temmuz 2019/Haziran 2020 döneminde, 28 Mart 2019 tarihli öngörüsünden değişmeden ancak 2018/19 sezonundan 5 milyon ton yüksek, 505 milyon ton (öğütülmüş olarak) miktarda öngörmektedir.

IGC; 2018/19 sezonu sonunda 492 milyon ton miktarda gerçekleşeceğini öngördüğü dünya pirinç tüketiminin, 2019/20 döneminde, Mart ayı öngörüsünden değişmeden ancak 2018/19 sezonundan 7 milyon ton yüksek, 499 milyon ton miktarda gerçekleşeceğini öngörmektedir. Konsey; 2018/19 sezonu sonunda 47 milyon ton miktarda gerçekleşeceğini öngördüğü dünya pirinç ticaretinin, 2019/20 döneminde, Mart ayı öngörüsünden değişmeden ancak 2018/19 sezonundan 1 milyon ton yüksek, 48 milyon ton miktarda öngörmektedir.

IGC; 2018/19 sezonu sonunda 158 milyon ton miktarda gerçekleşeceğini öngördüğü dünya dönem sonu pirinç stoklarının, 2019/20 döneminde, Mart ayı öngörüsünden 2 milyon ton ve 2018/19 sezonundan 5 milyon ton yüksek, 164 milyon ton düzeyinde gerçekleşmesini beklemektedir.

Konsey; başlıca ihracatçıların (ABD, Hindistan, Pakistan, Tayland ve Vietnam) 2018/19 sezonu sonunda 35 milyon ton miktarda gerçekleşeceğini öngördüğü dönem sonu pirinç stoklarının, 2019/20 döneminde, Mart ayı öngörüsünden değişmeden ancak 2018/19 sezonundan 3 milyon ton yüksek, 38 milyon ton miktarda gerçekleşmesini beklemektedir.

Kaynak: “International Grain Council”. Londra, İngiltere.






POLICY PRIORITIES AND PROGRAMS FOR FARM BILL IN USA...


Every five years (or so), Congress passes legislation that shapes the day-to-day living of rural Americans. This legislation is a complex bundle of various programs and policies more commonly referred to as the farm bill. Key Congressional leaders in both the House and Senate influence the farm bill through work on their respective agriculture committees, which is a process that should not be taken lightly. With 12 titles covering everything from crop insurance to conservation, from beginning farmer education to small business support—and an $867 billion price tag—the farm bill impacts every single American.

The most recent farm bill, formally known as the Agriculture Improvement Act of 2018, was passed by Congress and signed into law by President Trump in December of last year. But simply enacting new legislation doesn’t mean Congress’ work is done. We now have to figure out how, and to what extent, these programs are funded.

The farm bill is unique in the sense that it not only provides authorization (creation, continuation, or changes) to policies, programs, and agencies, but can also directly fund those with mandatory dollars. As a result, some programs have the option to receive funding from two sources: mandatory funding through legislation (the farm bill) and discretionary funding through annual appropriations. But, this isn’t the case for all programs. Many programs are authorized to operate by the farm bill, but do not receive any mandatory funding. These programs rely on congressional appropriators to designate funds each year. Without discretionary dollars, these programs cease to function.

For fiscal year 2020 appropriations, the Center for Rural Affairs has identified nine policy priorities and programs that make a big difference in the lives of our supporters. The following policy priorities and programs not only help the Center accomplish our mission in strengthening rural communities, but also improve quality of life for farmers, small business owners, and rural residents.

Rural Microentrepreneur Assistance Program (RMAP);
Federal working lands conservation programs, including the Conservation Stewardship Program (CSP) and the Environmental Quality Incentives Program (EQIP);
Conservation Technical Assistance (CTA);
Farming Opportunity Training and Outreach (FOTO), which includes the Outreach and Assistance for Socially Disadvantaged and Veteran Farmers and Ranchers (Section 2501 program) and the Beginning Farmer and Rancher Development Program (BFRDP)
Rural Business Development Grant (RBDG) program;
Local Agriculture Market Program (LAMP), which includes the Value-Added Producer Grants (VAPG) program and the Farmers Market and Local Food Promotion Program (FMLFPP);
Risk Management Education (RME);
Community Food Projects (CFP); and
Sustainable Agriculture Research and Education (SARE).

The first step in advocating for appropriated funding for these programs is to submit formal requests to the offices of congressional appropriators. Then, the appropriations committees decide which policies and programs they will choose to prioritize, and ultimately include them in their appropriations bills. These bills then must proceed through the standard legislative process of being voted on by the House and Senate and resolving differences in conference. Finally, the President can either sign the bill into law, or veto the bill.

Source: Center for Rural Affairs

Cora Fox

SIFIR AÇLIK HEDEFİ İÇİN GIDA BANKALARINA DESTEK VERELİM!

Sıfır açlık hedefi için gıda bankalarına destek verelim!

Çok sayıda ülke 2015 yılında, Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri doğrultusunda 2030 yılına kadar Sıfır Açlık mücadelesine destek vermek için taahhütte bulundu.

Halen 800 milyondan fazla insan açlık sınırında yaşıyor! Yine çok sayıda insan ise doğru ve yeterli beslenmenin çok uzağında geçinmeye çalışıyor. Üstelik dünya üzerinde her bir insanı doyurabilecek kadar gıda üretimi yapıldığı halde, toplam gıdanın üçte biri ya zayi ya da israf oluyor!

Fakat bir yandan da herkesin yeterli miktarda gıdaya ulaşabileceği sürdürülebilir bir dünya düzeni için çok fazla işbirliği, ortak çalışma ve yenilikçi girişimin hemen bütün sektörlerde ortaya çıkmaya başladığını görüyoruz.

Küresel Gıda Bankacılığı Ağı (GFN), 30'u aşkın ülkede faaliyet gösteren üyeleri ile artık gıdayı çöp depolama alanlarına gitmekten kurtararak, bunların ihtiyaç sahibi insanlara yönlendirilmesini sağlıyor.

GFN'nin amacı tüm dünyada gıda güvensizliğini azaltarak gıda bankalarını güçlendirmek ve desteklemektir...


GFN-infographic



GFN-Full-Color-Logo

INDIAN SCIENTISTS DEVELOPING SALT-TOLERANT RICE...


A group of Indian scientists has developed a new salt-tolerant transgenic rice plant by over-expressing a gene from a wild rice called Porteresia coarctata into the commonly used IR 64 indica rice variety. Porteresia coarctata is a native of India, Sri Lanka, Bangladesh and Myanmar and is grown mainly in saline estuaries.

In a report published in journal Scientific Reports, scientists led by Prof Arun Lahiri Majumder of the Kolkata-based Bose Institute, said the new crop could withstand salt concentration of up to 200 micromole per litre or about half as saline as sea water without affecting normal growth and grain yield under greenhouse conditions .

The study has also indicated that inositol, a vitamin like substance found in all plants and animals including human being, acts as a stress-ameliorator and as a switch for a number of other pathways important for imparting salt-tolerance.

Source: Agronews

07 Mayıs 2019

MANUKA BALI GELECEK VADETMEYE DEVAM EDİYOR...



Avustralya ve Yeni Zelanda'da Manuka mersinini dölleyen arılar tarafından üretilen Manuka balı, dünyadaki en eşsiz ve faydalı bal formlarından biri. Bu bal genellikle alternatif bir ilaç olarak satılıyor. Boğaz ağrıları ve sindirim hastalıklarından, Staph enfeksiyonlarını ve diş eti iltihabını iyileştirmeye kadar pek çok Manuka balı kullanımı bulunuyor.

Bu ürünle ilgili rekabet sorunlarının varlığına rağmen, bu çeşidin piyasasında küresel iyileşme eğilimi açık yani Manuka balı üretimdeki avantajını koruyor, yatırımcılar hala bu alanda yeterince iyimser.

Yakın gelecekte bu sektöre daha fazla yeni yatırım yapılacak. Her ne kadar Manuka balının satışı çok fazla fırsat getiriyor gibi gözükse de, piyasa uzmanları yeni girişimcilere sadece sermaye koymalarının yeterli olmayacağını, gerekli teknik bilgiye sahip olmadan Manuka Bal üretimi işine girmemelerini tavsiye ediyor.

Yapılan analizlere göre, önümüzdeki beş yıl içinde Manuka balı piyasası yüzde 12,3 yıllık bileşik büyüme oranı (CAGR) kaydedecek. Küresel pazar büyüklüğü ise 2024 yılına kadar 2019'da 940 milyon ABD dolarından 1690 milyon ABD dolarına çıkacak.


Not: Manuka balı, Leptospermum scoparium'u ya da ağırlıklı olarak Yeni Zelanda'da ve ayrıca Avustralya'da yetişen manuka mersinini dölleyen arılardan geliyor. Bu çalının (mersin) diğer türleri tüm dünyada yetişir, ancak Manuka balı üretmek için arıların ihtiyaç duyduğu çiçekleri üretmez.

"Manuka" kelimesinin kökeni Yeni Zelanda'nın ana dili olan Maori'dir. Bu yüzden bazı sektör temsilcileri yalnızca sertifikalı Yeni Zelanda Manuka balının, bu ismi taşıması gerektiğini savunmaktadır. Aslında söz konusu bitki her iki bölgede de yetişiyor, ancak Yeni Zelanda’da çok daha yaygın olduğundan talep arttığı halde Avustralya pazarını daha sınırlı kaynaklarla çalışmak zorunda bırakıyor.





DÜNYA DENİZ ÜRÜNLERİ TİCARETİ 150 MİLYAR DOLARI AŞTI...


DÜNYA DENİZ ÜRÜNLERİ TİCARETİ 150 MİLYAR DOLARI AŞTI...

Deniz ürünleri artık dünyanın en önemli gıda emtiası arasına girmiş bulunuyor. Bu alanda küresel ticaret giderek artan arz ve talep ile birlikte genişlemeye devam edecek. Ancak Rabobank tarafından hazırlanan rapora göre, deniz ürünleri sektöründe ticari dinamikler önümüzdeki yıllarda daha da değişecek gibi gözüküyor.

Son beş yıl (2012-2017) içinde bileşik olarak yükseliş gösteren yüzde 4 büyüme oranı ile 2017'de 153 milyar dolarlık ticari değere ulaşan küresel deniz ürünleri sektörü, bu dönemde miktar artışından çok değer artışından etkilenmiş konumda.

Rabobank'ın "Dünya 2019 Deniz Ürünleri Haritası"nda yer alan son bilgiler, ticari değer anlamında somon ve whitefish ağırlıklı olarak Norveç'ten Avrupa Birliğine doğru yoğun bir faaliyetin devam etmekte olduğunu ortaya koyuyor. Ticari değer büyüklüğü sırasıyla Kanada'dan somon ve kabuklu ürünler ihracatının yanı sıra Çin'den whitefish ve kabuklu ürünlerin ABD piyasasına girişi geliyor.

Yapılan güncel analizlerde, 2013 yılında Norveç'te somonun kg fiyatı 4.60 dolar iken, yüzde 50 artış göstererek 2018 yılında 6.91 dolar düzeyine çıkmış olduğu görülüyor. Bu arada karides arzında meydana gelen büyümenin düşen fiyatlarla eş anlı olarak artan ihracata yol açmış olduğu ayrıca analizde belirtiliyor. Bu çerçevede özellikle iki ülke, Hindistan ve Ekvador'dan gerçekleşen ihracatın dünya kabuklu deniz ürünü ticaretine gözle görülür bir katkıda bulunduğu da elde edilen sonuçlar arasında...

Sonuç itibarıyla bir yandan yerel üretimin büyümesi diğer yandan bu ürünlere gittikçe artan talep, Rabobank açısından, yakın gelecekte de deniz ürünlerinin dünya ticari emtia piyasalarında güçlü konumunu sürdüreceği şeklinde değerlendiriliyor. Tabii bu sektörde gelişen işleme teknolojileri ve re-export faaliyetlerinin küresel ticaret hacmine önemli katkılarda bulunması bekleniyor.  

HİNDİSTAN'DA HÜCRE BAZLI ET ÇALIŞMALARI DEVAM EDİYOR...




Küresel gıda sisteminin geleceği Hindistan'da yeni bir destek kazandı.

Şubat ayında, Mumbai’de bulunan Kimyasal Teknoloji Enstitüsü (ICT) ve İyi Gıda Enstitüsü (GFI), herkese açık araştırmalar yapmak ve özel şirketlerin sektöre girmesine yardımcı olmak için Hücresel Tarımda Mükemmellik Merkezi için bir plan yaptığını açıkladı. İki ay sonra, Hindistan Hükümeti Biyoteknoloji Departmanı (DBT) Hyderabad merkezli Hücresel ve Moleküler Biyoloji Merkezi (CCMB) ve Et Ulusal Araştırma Enstitüsüne (NRCMeat) 640.000’er dolar hibe etti.

Hibe, hükümet tarafından hücre temelli et araştırmalarında şimdiye kadar yapılmış en büyük yatırımlardan biri ve Hindistan'ın büyümekte olan küresel nüfusun beslenme güvenliğine yönelik yenilikçi yatırımlar yapmaya istekli olduğunu gösteriyor. Bu durum ayrıca CCMB Direktörü Dr. Rakesh Mishra ve GFI-Hindistan Genel Müdürü Varun Deshpande’nin Hindistan Hükümeti Biyoteknoloji Departmanı’na Ekim 2018’de proje önerisini sunduktan sonra olduğu gibi, İyi Gıda Enstitüsü gibi bir uzman kuruluşun gelişmekte olan pazarlarda sahip olabileceği etkileri gösteren güçlü bir kanıt. Hindistan'da hücre bazlı et için heyecan verici ve kârlı bir ekosistem oluşturmaya yardımcı olacak olan bu projeye, Kimyasal Teknoloji Enstitüsü Mükemmellik Merkezi ile birlikte İyi Gıda Enstitüsü uzmanlığını ve desteğini vermeye devam edecektir.

Ruhşan Özdemir Çifci

Gıda Mühendisi

27. KÜRESEL DENİZ ÜRÜNLERİ FUARI BRÜKSEL'DE BAŞLIYOR...


Dünyanın dört bir köşesinden binlerce deniz ürünleri sektör çalışanı ve temsilcileri bu hafta Belçika'ya geliyor.

Kendi alanında dünyanın en büyük organizasyonlarından biri olan Küresel Deniz Ürünleri Fuarının  (Seafood Expo Global) 27'ncisi Brüksel'de düzenlenecek.

Organizasyon firması Diversified Communications'a göre bu yılki fuar, şimdiye kadar yapılmış olanların en büyüğü...

Brüksel EXPO 7-9 Mayıs 2019 tarihlerinde gerçekleşiyor. Geçen yıla göre 61 daha fazla firmanın olduğu fuara 88 ülkeden toplam 2007 firma katılıyor. 

En yeni ürünler, inovatif teknolojiler ve ambalaj tekniklerinin sahneye çıkacağı fuar 40 559 m2 alanda organize ediliyor.






SYNGENTA LAUNCHED RIFIT FOR AFFECTING RICE CULTIVATION...


Syngenta recently launched Rifit, the herbicide from a new chemical family for managing difficult weeds that affect rice cultivation. It also launched Amistar Top, a fungicide that controls two major diseases affecting rice paddies, Piriculariose and Helminthosporium.

Syngenta's new products were presented at Alcácer do Sal, Portugal on April 10 to 100 rice producers and technicians from rice production companies from various regions, who discussed problems related to phytosanitary affecting rice crops.

Weeds that worry rice farmers

Weeds that are of concern to rice farmers the most are arroz bravo, mule ear, heteranthera and sedges, which all cause significant crop losses, as they compete with rice for nutrients, soil and water, leading to lower quality product when appropriate products are not used properly to eliminate weeds.

Rifit: Solution to control difficult weeds

Rifit, the outcome of Syngenta's research, is a selective residual herbicide with a new method of action that controls major weeds, including those that are difficult to eliminate. It is formulated with a new active substance from Europe designed for use on rice, pretilachlor, which controls weeds in highly sensitive crops. The product should be applied post-emergence at a dose of 2 liters per hectare on moist soil, which should be flooded as soon as possible after application.

MANGO, VENEZUELA İÇİN FARKLI BİR GIDA OLDU!


Orta Amerika ülkesi Venezuela bugünlerde ciddi sorunlar yaşıyor...

Ancak Venezuela'daki bu sıkıntılı zamanlarda mango bir meyve olarak yeni bir kimliğe sahip.

Maracaibo kentinde araç döşemeleri yaparak para kazanmaya çalışan Danilson Hernández, “Onlara 'gürültü alıcılar' diyoruz çünkü midelerimizin aç olduğunda ortaya çıkan gürültüyü sakinleştiriyorlar” diyor.

Yoğun bir ekonomik kriz dönemi içinde olan Venezuella’da birçok aç insan var. Ailelerin yaklaşık yüzde 90'ı, her yıl akademisyenler tarafından yürütülen en son Yaşam Koşulları Ulusal Araştırması'na, göre ihtiyaç duydukları yiyecekleri almak için yeterli para kazanamıyor.

Kırklı yaşlarının sonlarında olan Hernandez, hemen hemen her gün kahvaltıda birkaç mango yiyor. İşyerinde gölgeler oluşturan 20 metre yüksekliğinde ağaçlardan düşen meyveleri toplayarak kendisine yiyecek yaratıyor. Yeşillerse biraz ekşi, biraz da acı - ve tamamen olgunlaşmışlarsa da tatlı hale gelen meyvelerden çevredeki insanlar da gelip yemek istiyor.

Gerçekten tirajikomik bir durum belki ama yerel halk, Venezüella’da bol bol yetişen mango meyvesinin “gerçek insani yardım” olduğunu söylüyor!



MOBİLYA DEVİ IKEA ETSİZ KÖFTE SATMAYA HAZIRLANIYOR!


İsveç köftesiyle tanınan dünyaca ünlü mobilya perakendecisi IKEA, "et gibi görünen ve tadı fakat bitkiye dayalı alternatif proteinlerden yapılmış" yiyeceğin yeni bir versiyonu üzerinde çalışıyor.

Yani dev mobilya markası Ikea bitki kökenli köfte yaparak dünyadaki tüm restoranlarında satmak istiyor.

Bitki bazlı protein alternatiflerine olan talep, tüketicilerin daha sağlıklı diyetler ve çevresel ayak izlerini daha fazla azaltma seçeneklerinin araştırılması yüzünden giderek artıyor.

Geçtiğimiz hafta, söz konusu trendin hem tüketici hem de yatırımcılar arasında ne kadar popüler olmaya başladığı bir kere daha ortaya çıktı.

Sığır eti, domuz eti ve kümes hayvanlarına etsiz alternatifler sunan tanınmış firma Beyond Meat (BYND) halka açık olarak halka açık bir şekilde işlem görmeye başladı. Hisseleri halka açık olarak 46 dolardan işlem görmeye başlayan şirketin IPO (Initial public offering) fiyatı 25 dolar şeklinde tespit edilmişti. Beyond Meat'in hisse fiyatı primli değer görmeye devam ediyor.

06 Mayıs 2019

TARMAKBİR GENEL SEKRETERİ SELAMİ İLERİ DÜNYA TRAKTÖR PAZARINI DEĞERLENDİRİYOR...


TARMAKBİR GENEL SEKRETERİ SELAMİ İLERİ DÜNYA TRAKTÖR PAZARINI DEĞERLENDİRİYOR...

Dünya traktör pazarında son gelişmeler nasıl? 2018 yılı beklentileri karşıladı mı? En önemlisi 2019 yılında sektör hangi sorunlarla karşı karşıya? Bu çerçevede globalagrifood.blogspot.com için ilk röportajımızı Türk Tarım Alet ve Makina İmalatçıları Birliği (TARMAKBİR) Genel Sekreteri Selami İleri ile yapıyoruz...

- Dünya traktör pazarı için genel bir değerlendirme yaparken, önce 2018 yılı nasıl geçti, bu alanda beklentiler gerçekleşti mi diye ilk soruyu sormak istiyorum Selami Bey...

- 2018 yılı birçok ülke için tarımsal mekanizasyon sektöründe olumlu geçmedi İsmail Bey... Avrupa tarım makineleri pazarı 2018'i düşüşle kapattı ve 2019 için beklentiler olumlu görünmüyor. Diğer aktörlerden ABD, Hindistan, Brezilya, Rusya 2018’i pozitif değişimle kapatırken, Türkiye ve Çin’de görünüm negatifte kaldı.

Başka ifadeyle veriler, Türkiye, Avrupa ve Çin pazarı için olumsuz görünürken, ABD ve Hindistan pazarlarında tam tersine, büyüme söz konusu oldu. Avrupa pazarındaki yavaşlama, hem yerel satışları hem de AB üyesi ülkelerin birbiri ile olan ticaretini olumsuz yönde etkiledi. Almanya ve Fransa pazarındaki yavaşlama, bu ülkeler kadar özellikle İtalya’nın dış satımına da negatif bir etki bıraktı. Genel görünümde 2018'i düşüşle kapatan AB pazarı için, 2019 yılı beklentileri de olumlu görünmüyor.

- Peki bu gelişmeleri rakamlarla ifade edersek; ortaya nasıl bir tablo çıkıyor?

- Türkiye traktör pazarı 2018 yılını yüzde 34 düşüşle ve yaklaşık 48 bin traktör satışıyla kapatırken, AB’de de iç pazarda yüzde 10 daralma yaşandı ve yaklaşık 177 bin adet yeni traktörün trafiğe tescili gerçekleşti. AB’nin esas aktörlerinden Fransa’da 24.700 adet traktör tescil edildi ve yaşanan düşüş ise yüzde 9 oldu. Benzer şekilde Almanya’da yüzde 18 gerileme ile 27.700 adet, İtalya’da yüzde 19 gerileme ile 18.400 adet traktör tescil edildi. İspanya’da ise 11.400 adet traktörün trafik tescili gerçekleşirken daralma sadece yüzde 5 oldu. Fransa’da yaşanan pazar daralması İtalyan üreticileri de olumsuz etkiledi çünkü İtalyan traktör üreticilerinin bir numaralı pazarı Fransa. Rakamlar, İtalya’nın Fransa’ya dış satımının son 5 yılda yüzde 40 azaldığını gösteriyor.

- Başta ABD olmak üzere daha uzak pazarlarda durum nasıl?

- ABD iç pazarındaki gelişme, ABD’li üreticiler kadar diğer aktörleri de ilgilendiriyor çünkü hemen hepsinde ihracat ciroları artmış durumda. İlk 10’da yer alan ülkelerden Hindistan, Kore, Birleşik Krallık, Türkiye ve İtalya’nın ABD’ye olan traktör ihracatları belirgin bir biçimde artış göstermiş olmakla birlikte Trump’ın başlattığı tarife savaşları, ABD GSYİH’daki düşüş 2019’u belirsizleştiriyor. Bununla birlikte ABD’den 2019 yılı için gelen ilk sinyaller olumlu. Traktör satışları ilk 2 ayda yüzde 11,3, biçerdöver satışları yüzde 18,2 artmış durumda.
Çin’den gelen bilgiler traktör pazarının 2018 yılında yüzde 26 düştüğünü gösteriyor. Bunda da en önemli etken Çin Hükümetinin genel üretimi bilinçli olarak azaltması. Hindistan’da ise durum çok daha farklı. Yapılan tahminlere göre ülkede yaklaşık 800 bin adet traktör satılmış durumda. 2016 yılı rakamları dikkate alındığında Hindistan pazarının yüzde 40 büyüdüğünü görebiliyoruz. Bu büyümede en kuvvetli etkenin devlet destekleri olması muhtemel.

Dünyanın tarımsal mekanizasyonda öncü diğer iki ülkesine gelince; 2018 sonuçlarına göre, Brezilya’da 39 bin adet traktörün tescili gerçekleşirken değişim yüzde 5 oldu. Rusya pazarında da benzer bir gelişim yaşandı ve büyüme sadece yüzde 3 oldu. Bu dönemde Rusya’da 23.300 adet traktör satıldı. Rusya pazarından gelen son sinyallere göre 2019 yılının ilk 2 ayında traktör satışları yüzde 4,6 arttı ama biçerdöver satışları yüzde 50 düştü.

- Uluslararası istatistikleri göz önüne alırsak, Türkiye'nin özellikle traktör pazarında sıralaması için ne söyleyebiliriz?

- 2018 yılı dünya traktör dış ticareti istatistikleri henüz belli olmamakla birlikte, yaptığımız analizlere göre ihracat yüzde 10 arttı ve 20 milyar USD olarak gerçekleşti. Türkiye bu klasmanda 13. sırada yer alırken, ilk 3 sırada Almanya, ABD ve Fransa yer alıyor.

- Selami Bey, bir de NEFERTITI Projesi var. Bunu da sizinle konuşmak istiyorum. Aslında çok bilinen bir proje değil ama hepimizi ilgilendiriyor. 

- Evet çok doğru. NEFERTITI,  32 ortaktan oluşan ve Fransız Teknik Enstitüleri Ağı’nın başkanlığını yürüten ACTA tarafından koordine edilen bir AB Projesi. Proje, Avrupa Birliği'nin Horizon 2020 Araştırma ve Yenilik Programı kapsamında fonlanıyor. NEFERTITI, tarım topluluklarının temel kaygıları baz alınarak seçilen 10 temayı, hayvancılık, tarla ve bahçe tarımı gibi üç ana tarımsal faaliyet içinde ele almaktadır. Proje, Avrupa genelinde tarım aktörleri arasında yenilikçiliği artırmak, bire bir öğrenimi ve ağ bağlantısını geliştirmek amacıyla ağlar arasında bilgi, aktör, çiftçi ve teknik içerik alışverişi ile katma değer yaratmaya odaklanmaktadır.  

- Burada temel amacı biraz daha netleştirebilir miyiz?

- NEFERTITI’nin temel amacı, Avrupa’nın dört bir yanındaki çiftçileri demonstrasyona teşvik etmektir. Çünkü demonstrasyon, tarımda yeniliğe adaptasyon için önemli bir faktör olarak kabul ediliyor. Bu yüzden tarımsal demonstrasyon aktivitelerine ve bu aktivitelere çiftçilerin katılımına ihtiyacı var. Avrupa çapında birçok çiftçi, farklı tarımsal faaliyetler için çeşitli yenilikleri geliştirmekte olup, bunlar yakın ve uzak komşu çiftlikler için yararlı olabilecek bir niteliğe sahip bulunuyor. NEFERTITI’de, bunların demonstrasyon yoluyla paylaşılması hedeflenmektedir. İşte özellikle altını çizmek istediğim hususa gelirsek, NEFERTITI Projesi, çiftçilerin mekanizasyon deneyiminin diğer çiftçilerle paylaşılması için bir farkındalık yaratacak! Dolayısıyla bu süreç genel anlamda tarımsal mekanizasyon sektörü açısından büyük önem taşıyor.

İsmail Bey, devam edersek, NEFERTITI, kurulan 10 etkileşimli tematik ağ (örneğin meyve ve sebze üretiminde pestisit kullanımının azaltılması gibi) ile 17 ülkedeki 45 bölgesel kümede çiftçileri ve diğer aktörleri (danışmanlar, STK'lar, sanayiciler, eğitimciler, araştırmacılar ve siyasete yön verenler gibi) bir araya getiriyor.

Proje kapsamında bu amaca ulaşabilmek için belirlenen hedefler ise şunlar:

• Demonstrasyon aktörlerinin ve ağlarının ihtiyaçlarını belirleyerek dinamik eylem planları geliştirme

• İlgili tüm AKIS yönetiminin katılımı ile kurulacak bölgesel merkezlerde, demonstrasyon faaliyetleri ve birebir öğrenim döngüsünün desteklenmesi

• Demonstrasyon faaliyetleri ile ilgili bilgi depolarını içeren web tabanlı bir platform oluşturulması

• Bilgi alışverişini ve çapraz verimliliği arttırmak için bölgesel, ulusal ve AB düzeylerinde etkileşimli tematik ağların kurulması ve sürdürülmesi

• Demonstrasyon etkinliklerinde yer alan tüm aktörlerin öğrenme sürecini desteklemek

• Politika diyalogunun iyileştirilmesi  

Sonuç itibarıyla, NEFERTITI Projesi tarımsal mekanizasyon sektörünün geleceğinin belirlenmesi yönünden de etkili olacak.

- Teşekkür ediyorum Selami Bey...



selami ileri ile ilgili görsel sonucu