25 Mayıs 2019

BOTSWANA HALKI ÜLKEDE AVLANMA YASAĞININ KALDIRILMASINI İSTEDİ...


Botswana halkı karar verdi...

Güney Afrika ülkelerinden Botswana'da avlanma yasağı kararı askıya alındı...

Uluslararası Yaban Hayatı Koruma Konseyi (CIC), Avrupa Avcılık ve Koruma Federasyonu (FACE) ve Dallas Safari Kulübü (DSC) ise, Botswana Hükümeti tarafından biyoçeşitlilik ve yaban hayatını koruma stratejisinin bir parçası olarak kontrollü avcılığın yeniden başlatılması kararını memnuniyetle karşıladığı açıklamasını yaptı.

Botswana Hükümeti ise yayınladığı bildiride, şu görüşlere yer verdi: "Yaban hayatı zengin ve biyolojik çeşitliliği olan bu ülkede 22 Mayıs 2019 tarihinde yayınlanan söz konusu karar, etkilenen topluluklarla, yerel yetkililer, korumacılar, STK'lar, turizm işletmeleri, araştırmacılar ve diğer paydaşlarla diyalog dahil olmak üzere kapsamlı bir danışma sürecini takip etmektedir. Aynı zamanda Botswana'da işlerliği olan temsili demokrasinin olağanüstü bir örneğidir."

Botswana Hükümeti bu kararın alınmasını etkileyen birkaç sebep gösterdi;

Aşırı düzeyde insan-yaban hayatı çatışması ve geçim kaynakları üzerinde artan olumsuz etki.

Yırtıcı hayvan popülasyonunda artış ve buna bağlı olarak büyükbaş hayvan ölümlerinde bir yükseliş.

Avcılığın askıya alınması, daha önce bu faaliyetlerden yararlanan kırsal bölge insanları üzerinde olumsuz bir etki yaratmıştır.

Yaban Hayatı ve Milli Parklar Dairesi'ndeki kapasite eksikliği, sorunlu hayvan kontrol raporlarına cevap verme sürelerinde sorunlara yol açmaktadır.

Bu çerçevede görüşü alınan insanların genel mutabakatı, avlanma yasağı kararının kaldırılması gerektiği şeklinde oldu. Dün, 23 Mayıs 2019, Çevre, Tabii Kaynaklar, Koruma ve Turizm Bakanı Sayın Kitso Mokaila, filler için sürdürülebilir kota tahsisatı dahil birçok konuda yanlış anlaşılma ile ilgili olarak bir basın toplantısı düzenledi.

Amacın, fil sayısını azaltmak ya da yok etmek değil, kırsal kesimdeki insanların yaban hayatını korumak için teşvikleri olmasını sağlamak olduğu vurgulandı. Bu, kırsal alandaki insanların büyük ve tehlikeli hayvanlarla yaşama sıkıntısı çeken, ancak onları korumak için hiçbir teşvikleri bulunmadığı mevcut durumu rahatlatmak açısından yarar getirecektir.

Bakanlık, halkın çözümün bir parçası olması gerektiği, ana koruma örgütleri tarafından öğrenilen ve kararlaştırılan derslerle uyumlu bir sonuç olduğu konusunda net ve açık bir tutum içindedir denildi...






Etiketler: ,

EUROPE AGRIFOOD TECH FUNDING REPORT JUST RELEASED...


AgFunder has just released the inaugural Europe AgriFood Tech Funding Report in collaboration with F&A Next.

In 2018, European food tech and agtech startups raised $1.6 billion in funding across 421 deals. While this was on par with the total in 2017, there was 23% growth in the number of deals and the majority of activity took place at the earliest stages. This is exciting as it highlights the increasing number of entrepreneurs entering the industry, although there is a clear gap in later stage funding.

Even more noteworthy is the large 200% increase in funding to upstream startups - those operating closer to the farm or in the supply chain before the retailer. While our reporting might be slightly improved in 2018 due to our new data partnerships, there’s no doubt upstream innovation is rapidly picking up steam in Europe, particularly in farm software and sensing technologies, as well as robotics and novel farming systems. Downstream investment -- particularly food delivery -- shrank 50% as several startups in the category have exited via IPO and M&A.

The investor base supporting agrifood innovation is varied with only a few dedicated sector funds, but it’s growing and 603 unique investors made investments during the year.

"Indeed, more multistage investors are entering the Agrifood space, and in our programs we have been (fore) seeing and driving the trend for more high quaility Agtech startups,” says Jan Meiling from StartLife, a founder of F&A Next.

Here are some more highlights from the report that was exclusively presented and first distributed at F&A Next last week:

$1.6 billion of funding in 2018 across 421 deals with 603 unique investors. This represents 9% of global funding.

The food tech and agtech ecosystem in Europe is very diverse with a more even spread of funding across tech categories.

Upstream startups raised $0.9 billion, a more respectable 13% share of the global upstream total. Upstream includes Ag Biotech, Farm Software, Farm Robotics, Midstream Tech, Innovative Food, Biomaterials, Novel Farming Systems and Agribusiness Marketplaces.

Seed stage deals accounted for nearly 70% of deal flow, compared to 55% globally, and 15% of dollars invested compared to just 4% globally.

The UK and France lead the way in terms of investment: $388m across 103 deals and $324m across 62 deals respectively.

Italy was the third most active ecosystem with 31 deals, the vast majority at the seed and Series A stage.

CrowdCube, the UK crowdfunding platform, was the most active investor during the year making 13 bets while French firms followed with bpifrance making 11 and Seraphim 6.

The exit landscape was bolstered by the $2.4bn acquisition of French digital livestock technology Antelliq by Germany’s Merck.

“The European food tech ecosystem lags other markets today. However, we have every reason to believe that a healthy funnel of promising earlier stage companies, growing investor activity and availability of corporate venture capital will close the gap rather sooner than later,” says Jeroen Leffelaar from Rabobank, another F&A Next founder.

Source: AgFunder

Etiketler: , ,

TARIM VE GIDA SEKTÖRÜNÜN GELECEĞE BÜYÜK SIÇRAYIŞI NASIL OLACAK?


Tarım ve gıda sektörü daha sürdürülebilir yöntemler kullanarak gittikçe artan küresel nüfusun beslenmesini sağlayabilmek için yenilikçi (inovatif) yollar arayışı içindeyken, Avustralya'da bir tarımsal devrim gerçekleşiyor.

Teknoloji alanında en yeni fikirler dünyanın dört bir köşesinden gelen sanayi önderleri, üreticiler ve tarımsal girişimciler tarafından derinlemesine araştırılır ve tartışılırken, 28 Mart 2019 tarihinde Sidney'in Cockatoo adasında Rabobank'ın düzenlediği Çiftlikten (Çatala) Sofraya (Farm2Fork) Zirvesi tarihi bir açılıma sahne oldu.

Katılımcılar robot ve yüksek teknoloji uygulamalı tarımdan, sürdürülebilir tarımsal yöntemlere, gıda israfını azaltma projelerinden alternatif gıdalara kadar her şeyi uzun uzun görüşüp müzakere ettiler.

Bu o kadar etkileyici bir gün oldu ki, tarım ve gıda sektörünün geleceğe doğru atacağı devasa adımları, Rabobank Küresel Başkanı Wiebe Draijer, şu tarihe not düşen sözlerle değerlendirdi: "Bu günü yani tarım ve gıda sektörünün geleceğe doğru yapacağı büyük sıçrayışı insanoğlunun aydaki ilk adımı gibi görebiliriz."

Draijer'in Farm2Fork'daki açılış konuşmasında, sektörün bu sıçramayı yapabileceği ve hatta yapacağından hiç şüphesi olmadığı açıkça anlaşılabiliyordu.

Draijer'in şu sözü ortaya çok net bir mesaj koyuyordu: “Konu bir sorunumuz olup olmadığı değil, onu nasıl çözebileceğimizdir. Bu yapılacak. Yapacağız!”

Konuşmacılar arka arkaya kürsüye çıktığında, 1300'den fazla katılımcı Draijer'in dile getirdiği vizyonun nasıl gerçeğe dönüşebileceğini daha iyi anlamaya başlıyordu...

- Tarımda piyasaya sürülecek yeni teknolojiler, çiftlik işi yapan robotlara, sürücüsüz traktörlere ve blockchain gibi dijital teknolojilere, tüketicilerin yiyeceklerinin nereden geldiğini en ayrıntısıyla öğrenmelerine imkan verebilir.

- Çiftçiler, israf edilen veya standart dışı muzlar gibi satış imkanı olmayan ürünleri, un benzeri farklı ve besleyici gıda ürünleri haline getirebilirler.

- Üreticiler, çiftliklerinde bitki örtüsü ve ağaç örtüsünü (artırmak) yaygınlaştırmak gibi sürdürülebilirlik uygulamalarını benimseyerek tarımsal verimliliği ve kârlılıklarını artırma fırsatına sahip olabilirler.

- Tüketiciler, flexitarians (daha az et yiyen insanlar) gibi davranarak, yani et tüketimini azaltarak tarımsal sanayide gerçekten büyük bir değişime yol açabilirler.

- Yapay zeka; iç mekan çiftçiliği, hassas sulama, hassas (yabani ot) ayıklama, zararlıları tespit etmek ve hatta domuz gibi hayvanlar için 'yüz tanıma' gibi alanlarda yeni mikro teknolojik uygulamaların kullanılmasına ciddi katkılarda bulunabilir.

- Mikro fabrikaları kullanmak suretiyle geri dönüşümü çok farklı bir şekilde düşünerek atıklar katma değerli ürünlere dönüştürülmektedir. Eski giysilerin fayans gibi üst düzey inşaat ürünlerine dönüştürülmesi sadece bir örnektir.

"Çiftlikten Sofraya Bahçeleri"nde (Farm2Fork Gardens) 30 kadar tarım ve gıda girişimcisinin yeni, farklı ve adeta olağanüstü fikirlerini sergilemesiyle söz konusu vizyon daha da netleşmeye başladı;

... Avustralyalı yeni girişimci Goterra, çöp atmak yerine, atıkları yemek için böcekleri kullanarak gıda atıklarının daha sürdürülebilir bir şekilde yönetilmesine destek olmaktadır.

... AgriWebb firması, çiftlik ve çiftlik dışı teknolojilere entegre olarak kayıt tutma ve çiftlik yönetimini daha da kolaylaştırıyor.

... Böcekler, Avustralya’nın en büyük yenilebilir böcek çiftliği ve ürün üreticisi Edible Bug Shop tarafından her gün yediğimiz yiyecekleri zenginleştirmek için kullanılıyor.

... Avustralya merkezli ProAgni tarafından hayvan besleme ve insan sağlığını geliştirmek için antibiyotik içermeyen koyun ve sığır yemi üretmek üzere geliştirilen yeni teknoloji patent alma aşamasında.

... Yine Avustralyalı Aglive'in, tüm tedarik zincirinde güven oluşturması için sayısal izlenebilirlik ve hayvancılıkta menşe şeffaflığını sağlayan gerçek zamanlı veri yakalama teknolojisi.

... İngiltere merkezli Winnow'ın şeflerin yiyecek atıklarını azaltmalarına, tasarruf etmelerine ve çevresel ayak izlerini azaltmalarına yardımcı olmak için mutfak atıklarını kaydeden ve analiz eden yapay zeka uygulaması.

Görüldüğü gibi bu örnekler, Avustralya'da gerçekleştirilen toplantıda ortaya konulan yeni ve çığır açan fikir ve teknolojik vizyonun tarım ve gıda sektörünün gelecekte nasıl şekilleneceği ve nasıl bir tarihi dönüşümle karşı kalacağı hakkında son derece anlamlı ve somut işaretler veriyor.


Not: Bu yazı Rabobank yayınlarından tarafımca tercüme edilmiştir.






Etiketler: , ,

24 Mayıs 2019

AFRİKA KALKINMA BANKASI 17 YENİ TARIMSAL PROJE BAŞLATTIĞINI AÇIKLADI...


Afrika Kalkınma Bankası (AfDB), küçük ve orta ölçekli işletmelere (KOBİ'ler) tarımsal destek için Tarım Hızlı İzleme Fonu (AFT) tarafından finanse edilen 17 yeni proje başlattığını açıkladı.

Fon, üretimden pazara tüm değer zincirini kapsayan geniş bir tarım altyapısının proje geliştirme maliyetini finanse ediyor.

Projeler Gana (4), Tanzanya (4), Burkina Faso (2), Malavi (2), Mozambik (2), Etiyopya (1), Nijerya (1) ve Senegal (1) gibi sekiz Afrika ülkesinde uygulamaya sokuluyor...

AFT Fonu ise Afrika Kalkınma Bankası'nın Tarım ve Tarımsal Sanayi Bölümü tarafından yönetiliyor. AFT, güçlü bir ‘finanse edilebilir özelliği olan’ tarımsal altyapı projelerinin geliştirilmesini desteklemekte ve Afrika tarımsal işletme KOBİ'lerine, proje alım faaliyetlerinde, onların alımlarını hafifletme konusunda yardımcı oluyor.

Fon, ABD (USAID aracılığıyla), Danimarka (DANIDA aracılığıyla) ve İsveç (Sida aracılığıyla) hükümetleri tarafından destekleniyor.

Fon, ayrıca üretimden pazara tüm değer zincirini kapsayan geniş bir tarım altyapısının proje geliştirme maliyetini finanse ediyor.

Hedef projeler, kırsal alanlarda sulama, tarımsal işleme ve pazarlama tesislerine ve üreticilerin sözleşmeli tarım programlarına kadar uzanıyor. Buradaki vurgu ise gıda güvenliğine, gelirin artırılmasına, iş yaratılmasına ve küçük çiftçilerin geçim kaynaklarına katkıda bulunan projelerin ön plana anlamına geliyor.

Söz konusu projeler Benin, Burkina Faso, Fildişi Sahili, Etiyopya, Gana, Malavi, Mozambik, Nijerya, Senegal ve Tanzanya gibi bankanın uygun 10 bölgesel üye ülkesinde (RME) uygulanıyor.





Etiketler: ,

SEKİZ ÜLKEDE YOĞUN VE SÜREKLİ AÇLIK SORUNU YAŞANIYOR!


Geçtiğimiz hafta yayınlanan yeni bir ortak BM ve Avrupa Birliği (AB) raporuna göre, siyasi, ekonomik, çevre ve iklim kaynaklı krizler yüzünden 53 ülkede gıda güvenliği sorunu yaşanıyor.

Rapor, söz konusu krizlerin öncelikle çatışma ve iklimle ilgili felaketlere yol açtığı uyarısında bulunuyor ve 53 ülkedeki yaklaşık 115 milyon insan, en yüksek düzeyde gıda güvensizliği yaşıyor.

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), Dünya Gıda Programı (WFP) ve AB “Gıda Krizleri 2019 Küresel Raporu”, kronik olarak aç olan insan sayısının son üç yılda 100 milyondan fazla artış gösterdiğini bildiriyor.

Rapora göre, akut (şiddetli) açlığa maruz kalanların yaklaşık üçte ikisi sadece sekiz ülkeden geliyor: Afganistan, Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Etiyopya, Nijerya, Güney Sudan, Sudan, Suriye ve Yemen.

Ayrıca, 42 ülkede 143 milyon kişi daha akut açlıktan sadece bir adım uzakta. İklim ve doğal afetler, 2018'de 29 milyon kişiyi akut gıda güvensizliğine itti ve raporda, bu rakamın veri boşluklarından dolayı Kuzey Kore ve Venezuella dahil 13 ülkeyi hariç tuttuğunu belirtiyor.

Etiketler: ,

GÜNEY AFRİKA CUMHURİYETİNİN TARIM VE GIDA İHRACATI 10.6 MİLYAR DOLAR OLDU...


Güney Afrika Cumhuriyeti 2018 yılında 10.6 milyar dolar tarım ve gıda ihracatı yaptı...

2018’de, Güney Afrika’nın tarımsal ihracatı 2001 yılında başlayan bir veri setinde rekor seviyeye ulaşarak ve yıllık bazda yüzde 7 artarak 10.6 milyar ABD dolarına yükseldi.

Bu performansta, diğer ürünlerin yanı sıra özellikle portakal, üzüm, şarap, mısır, elma, yün, limon, mandalina ve armut ihracatının artışının etkili olduğu bildiriliyor.

Aynı dönemde ithalat 6,7 milyar ABD doları oldu. Böylece Güney Afrika Cumhuriyeti tarım ve gıda ticaretinde 3.9 milyar dolar fazla vermiş oldu.

İthal edilen başlıca ürünler ise pirinç, buğday, sakatat, hurma yağı, viski, canlı sığır ve hayvan yemi. Ancak genel olarak, bu daha sonra Güney Afrika’nın tarımsal ticaret dengesinde yıllık yüzde 21 artışla 3.9 milyar ABD doları rekor seviyeye ulaştı.

Hedef pazarlar açısından bakıldığında, tüm Afrika kıtası ve Avrupa, Güney Afrika Cumhuriyetinin tarımsal ihracatı için en büyük pazarlar olmaya devam ederek 2018’de toplam ihracatın yüzde 66’sı olarak gerçekleşti.

Afrika kıtası en büyük pazar...

Daha ayrıntılı olarak ele alındığında da Afrika ülkeleri, tarımsal ihracatın yüzde 39'unu oluşturarak Güney Afrika'nın en büyük pazarı olmaya devam etti.

Bu pazarlara en çok ihraç edilen ürünler içecek, meyve, sebze, yün, şeker ve tahıllar oldu.

Güney Afrika’nın tarımsal ihracatı içinde 2018’de yüzde 25’lik ihracat payını alan Asya da önemli bir pazar. Asya ülkelerine en çok ihraç  ürünler de yün, meyve, tahıl, içecek, sebze ve et şeklinde gerçekleşti.

Kuzey ve Güney Amerika ile dünyanın geri kalan bölgeleri de ihracat içinde yüzde 5 ve yüzde 4 hisseye sahip. Bu bölgelere yapılan ihracatta meyveler, içecekler, sebzeler, çay, şeker ve tahıllar ön plana çıktı.

İthal İkamesi Politikası...

Unutulmaması gereken en önemli husus ise şudur. Güney Afrika’nın Endüstri Politikası Eylem Planı çerçevesinde bir ithal ikamesi hedefi olduğu ancak bazı önemli ithal tarım ürünlerinin ikame edilmesinin öngörülebilir bir gelecekte muhtemel olmadığıdır. Çünkü Güney Afrika’nın özellikle elverişli agroekolojik koşullara sahip olmaması başta palm yağı ve pirinç olmak üzere bazı ürünlerin ithalatını zorunlu kılmaktadır.

2018 yılında tarımsal ithalatın yaklaşık yüzde 23'ü pirinç, buğday, sakatat ve palm yağıdır. Buğday ve sakatat ithalatı söz konusu olduğunda, bu alt sektörlerin yurt içi üretimlerinin artırılmasıyla bu ürünlerin ithalat rakamlarında önümüzdeki yıllarda bir düşüş olabilir.



Etiketler:

23 Mayıs 2019

DÜNYANIN EN BÜYÜK BAKLİYAT ÜRETİCİSİ HİNDİSTAN VERİMLİLİĞİ ARTIRMAK İSTİYOR...


Hindistan Devleti Başkan Yardımcısı Shri M. Venkaiah Naidu, kendi kendine yeterliliğe ulaşmak için bakliyat üretim hızını ve verimliliğini artırma çağrısında bulundu...

Naidu, tarım üniversitelerini verimlerini artırmaya yönelik araştırmaları hızlandırmaya çağırdı.

Tüm Hindistan Araştırma Grubu Yıllık Açılış Oturumunda konuşan Başkan Yardımcısı, yüksek verimli, hastalık ve zararlılara dayanıklı tohum çeşitlerinin tanıtılması gerektiğini söyledi. Ayrıca, bakliyat üretim tekniklerini iyileştirmeye ve bakliyat üretimine ek nadas alanları getirme ihtiyacı olduğunu da sözlerine ekledi.

Bakliyatların ucuz bir bitki bazlı protein, vitamin ve mineral kaynağı olduğuna dikkat çeken Shri Naidu, hayvanlara yeşil, besleyici yem sağladıklarını ve ayrıca biyolojik azot fiksasyonuyla toprağı zenginleştirdiklerini söyledi. “Bazı baklagillerin ayrıca tıbbi ve terapötik özelliklere sahip olduğu bilinmektedir. Bu yüzden, haklı olarak Hint mahsul yetiştiriciliğinin 'Eşsiz Mücevherleri' olarak adlandırılır"dedi.

Baklagillerin, özellikle kuru tarla tarımında, Hindistan genel ürün deseninde önemli bir bileşen olduğunu ifade eden Shri Naidu, Hindistan'ın, bakliyat üretiminde dünyanın en büyük üreticisi olduğunu vurguladı.

Vietnam’a yaptığı son ziyarete değinen Başkan Yardımcısı, Hindistan ve Vietnam arasındaki mahsul üretim farklılıklarından bahsetti. Vietnam'ın hektar başına 5 ton pirinç ve hektar başına 1.5 ton soya fasulyesi ürettiğini, Hindistan ise hektar başına sadece 3 ton pirinç ve sadece bir ton soya fasulyesi ürettiğini ifade etti.

Devlet Başkan Yardımcısı, bakliyatların ortalama üretkenliğinin hektara 841 kg'a yükselmesine rağmen, küresel ortalamanın oldukça altında olduğunu ve bazı ülkelerde verimin diğerlerine göre çok daha yüksek olduğunu belirtti. Naidu, son olarak şu değerlendirmeyi yaptı: "Mahsul verimliliğini artırmak için dünyanın her yerinden ve en iyi uygulamalardan bir şeyler öğrenmeye ihtiyaç duyuyoruz. Bakliyatta hem üretimi hem de verimliliği artırmak zorundayız."

 

Etiketler: ,

ÇİN, BREZİLYA'DAN 5 MİLYON TON SOYA SATIN ALDI...


Brezilya'daki soya fasulyesi satışları, fiyat düşüşleri dolayısıyla son haftalarda yavaşlamaya başlamıştı, ancak trend son on gündeki seyrini tersine çevirdi. Daha zayıf bir Brezilya para birimi, giderek artan Çin talebi ve ABD ile Çin arasındaki devam eden sert görüşmeler (en azından şimdilik) hemen arkasından Brezilya'da geçtiğimiz on gün boyunca milyonlarca ton soya satışına yol açtı.

Uygulamalı Ekonomi Araştırmalar Merkezi (Cepa), Reuters’e yaptığı açıklamada, Çin’in son birkaç gün içerisinde Haziran-Temmuz-Ağustos aylarında teslim edilmek üzere 5 milyon tondan fazla soya fasulyesi satın aldığını bildirdi.

Brezilya'da çiftçilerin doğrudan soya satışı, geçtiğimiz haftalarda daha iyi fiyat beklentisi olduğundan nispeten yavaş gelişiyordu. Fakat bu durum, Çin’den gelen büyük talep ile birlikte yeni bir evreye dönüştü. Özellikle ABD ile Çin arasında soya ticaretini yakından ilgilendiren müzakereler çerçevesinde, dolar geçen hafta Brezilya realine karşı yüzde 4 değer kazandı. Söz konusu gelişme ise  Brezilya limanlarında yeni ve hızlı ticari faaliyetlere daha da ivme kazandırmış oldu.

Piyasa çevreleri, bu konjonktürü şöyle açıklıyor: Brezilya parası real geçen hafta içinde dolara karşı yüzde 4 gerileyince, zayıf para birimi, Brezilyalı çiftçilerin dolar cinsinden tahıl sattıklarında ceplerine daha fazla para koymaları anlamına geliyor. Bütün bu beklenmedik gelişmeler Brezilya'nın önümüzdeki günlerde de devam edecek görünüm veren soya satışlarına yeni bir boyut kazandıracak...




Etiketler: ,

WE'RE CELEBRATING THE MEDITERRANEAN DIET MONTH!



Dear İsmail,

Greetings from Baltimore!

This month, as eaters across the Northern Hemisphere start the grilling and picnic season, we’re celebrating International Mediterranean Diet Month as a reminder to eat to protect health and the planet this summer.

Praised by doctors, scientists, and chefs alike, the Mediterranean Diet is better for mind, body, and planetary health. Emphasizing plant-based, nutrient-rich ingredients and limiting meat and alcohol consumption, the diet is tied to reduced risks of heart disease, improved sleep, lower rates of obesity and diet-related illnesses, and—according to new research from the American Psychological Association—reduced risks for late-life depression.

The Mediterranean diet represents a change in eating culture beyond the food we put into our bodies. Eating communally amongst friends and family—a central recommendation of the Mediterranean eating style—cuts through poor eating habits created by on-the-go eating and globalized, standardized food customs. Through food, the diet fosters a sense of belonging amongst eaters and throughout communities, which is pivotal to nourishment.

Proponents of the Mediterranean diet are overturning outdated understandings of the connection between our bodies and the planet. Findings from the EAT-Lancet Commission on Food, Planet, Health and the Barilla Center for Food & Nutrition prove that the foods that are healthiest for people are also healthiest and the least burdensome for the planet. A diet formed mainly by fruits, vegetables, nuts, and legumes can reduce diet-related GHG emissions by up to 30 percent, agricultural land use by an average 27 percent, and water use by an average 10 percent.

By making smarter choices about what to eat, the public can join mental health experts, nutritionists, and environmental activists in pressing for a better food system.

How are you eating consciously this month for mental, physical, and environmental health? Please email me at danielle@foodtank.com to share with us!

Sincerely,

Dani

Etiketler: ,

FAO: SURİYELİ MÜLTECİLER TARIM SEKTÖRÜNDE İŞ SAHİBİ OLABİLİR


FAO Basın bülteni...

Hayatımızı devam ettirebilmek için işe ihtiyacımız var!

FAO, ‘İstihdam Olanakları Vasıtasıyla Mültecilerin Öz yeterliklerinin Artırılması ve Tarıma Dayalı Geçimlerinin Geliştirilmesi’ Projesi’nin 3. fazının açılışı Bursa’da gerçekleştirildi. Törende, Suriyeli mülteci ve proje faydalanıcısı olan Duha Abdullah Alkarem’in söyledikleri dikkat çekti.

010A3839
Photo: ©FAO


23 Mayıs 2019; Ankara, Türkiye– Avrupa Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti tarafından finanse edilen, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO), Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR), ve T.C. Tarım ve Orman Bakanlığı işbirliğinde yürüttüğü ‘İstihdam Olanakları Vasıtasıyla Mültecilerin Öz Yeterliklerinin Artırılması ve Tarıma Dayalı Geçimlerinin Geliştirilmesi’ Projesi kapsamında22 Mayıs 2019 tarihinde Bursa’da açılış töreni gerçekleştirildi.

Açılış töreni Bursa İl Tarım ve Orman Müdürü Hamit Aygül’ün konuşması ile başladı. Konuşmasında Bursa’nın Türkiye’de tarım, gıda ve hayvancılık konularında çok önemli bir yere sahip olduğunu, projenin 3. Fazında Bursa olarak yer aldıklarından ve uluslararası kuruluşlarla bu projeyi yürüttüklerinden dolayı mutluluk duyduklarını ifade etti. Bursa’da eğitimlerin ekmek, zeytin ve meyve sektörlerini kapsayacak şekilde üç ana bölüm çerçevesinde ilerleyeceğini iletti.

Proje Koordinatörü Murat Özoğlu, proje hakkında genel bilgiler verdi. FAO olarak projenin ilk iki fazın süresince Türkiye’nin farklı illerinde gerçekleştirilen mesleki eğitim ile yaklaşık 2.000 faydalanıcıya erişildiğini ve kurslara katılanların %95’ni eğitimini başarıyla tamamlayıp istihdam fuarları kanalı ile yaklaşık %22’sinin iş sahibi olduğunu söyledi.

Projenin üçüncü fazının; Adana, Bursa, Gaziantep, İzmir, Manisa, Mardin, Mersin ve Şanlıurfa illerinde uygulandığını, bu illerde yaşayan mülteci ve yerel halkın da dâhil olduğu 815 kişilik kursiyerlere ekmek yapımı, meyvelerde hasat ve depolama, narenciye, büyük ve küçükbaş hayvancılık, sebzecilik, bağcılık, seracılık, Antep fıstığı, zeytin budama/ hasatı ve sebze kurutma gibi teknik ve mesleki konularda işbaşı eğitimlerin verileceğini iletti. Eğitimler sonrasında 8 ilde istihdam fuarları düzenlenerek, eğitimini tamamlamış olanların içerisinden işe yerleştirilmeleri için çalışmalar yapılacağının altını çizdi.

Törende Türkçe olarak konuşan proje yararlanıcısı ve kursiyeri Duha Abdullah Alkarem; “Ben ve benim gibi Suriye’den göç eden vatandaşlar yaklaşık altı/yedi yıldır Türkiye’de sizlerle birlikte yaşıyoruz. Bizler ve ailelerimiz Bursa’da yaşamayı öğreniyoruz. Hayatımızı devam ettirebilmek için işe ihtiyacımız var. Pek çok farklı alanda çalıştık. Yapabileceklerimiz var. Farklı alanlarda eğitimler aldık. Fakat bu birikimi nasıl kullanacağımızı bilmiyoruz. Bu eğitimlerle bir alanda bilgi sahibi olup uzmanlaşmış olacağız. Ben unlu mamuller eğitimi alıyorum. Alacağım sertifika ile daha iyi işler bulacağımıza ve kendi imkânlarımız ile hayatımızı geçirebileceğimize inanıyorum. Bizlere eğitimler ile yön veriliyor. Uygulama eğitimleri ile işi nasıl yapacağımızı görüyoruz. En önemlisi Türk yaşam şekillerini ve kurallarını görüyor, diğer insanlar ile kaynaşabiliyoruz. Bu imkânı bizlere veren herkese arkadaşlarım adına teşekkür ediyorum.” dedi.

FAO Program Sorumlusu Sheikh Ahaduzzaman açılış konuşmasında, FAO olarak Tarım ve Orman Bakanlığı, diğer proje paydaşları ve özel sektör ile çok yakın iş birliği ile hem Suriyeli mültecilerin hem de tarım sektöründe yer alan ev sahibi toplulukların dayanıklılığını artırmak ve geçimlerini sağlamak amacıyla hareket ettiklerini iletti. Son sekiz yılda Türkiye hükümetinin destekleri sayesinde tüm uluslararası kuruluşların Suriyeli Mültecilerin dayanıklılığını artırmak için çalıştığını ifade etti. Son iki yıl içerisinde FAO olarak Türkiye’nin sekiz ilinde benzer projeler uygulayarak çok yetkin sonuçlar ve etkili geri bildirimler elde ettiklerini vurguladı. Bursa’da yaklaşık 100.000 Suriyeli mültecinin yaşadığını ve bu kişilerin tarım sektöründe iş sahibi olabileceklerini söyleyerek konuşmasını tamamladı.

Tarım ve Orman Bakanlığı Uluslararası Kuruluşlar Daire Başkanı Ayhan Baran konuşmasında, Bursa’nın uygulayıcı iller arasında ilk defa yer aldığını, Türkiye’nin önemli tarım merkezlerinden biri olduğunu ve tarım istihdamı açısından önemli bir yer tuttuğunu belirtti. Bursa’da yaşayan Suriyeli Mültecilerin ise bu eğitimler sayesinde Bursa’da kolaylıkla iş bulabileceklerini iletti.

Etiketler: , ,

22 Mayıs 2019

AMERİKA'NIN TARIMSAL FİNANSMAN YAPISI NASIL ÇALIŞIYOR?



Amerika’nın Tarımsal Finansman Yapısı...

Tarım sektörü Amerika ekonomisi için hem global hem de yerel koşullardan etkilenmekte olan anahtar bir ekonomik güç. Tarım sektörünün önemli bir ayağını ise tarımsal işletmelere ve çiftçilere sağlanan krediler oluşturuyor. Tarım kredisi, üretim, pazarlama ve diğer çiftçilik faaliyetlerinde çiftliğin gelişmesinde oldukça önemli bir rol oynuyor. Amerika’daki tarımsal finans yapısını anlamak için öncelikle tarımsal kredi sistemini ve karşılaşılan zorlukları yakından inceleyelim.

ABD'de Tarımsal Kredi Sistemi

Amerika'da federal hükümetin çiftçilere kredi yardımı sağlaması uzun bir geçmişe sahip. Tarımsal kredi sistemi Amerikan ekonomisinin ve tüketicisinin iyilik hali için oldukça önemli olan bu sektörü desteklemek üzere kuruldu. 1916 yılında Amerikan çiftçilere kalıcı ve güvenilir bir kredi desteği sağlamak amacıyla kurulan sistemin kontrolü Congressional Agricultural Committee tarafından sağlanmakta. Sistem, genel yapısı ve mülkiyeti açısından oldukça özgün ve başarılı bir organizasyona sahip.

Kredi sistemi üç temel organizasyona dayanıyor:
a. The USDA Farm Service Agency (FSA)
b. The Farm Credit System (FCS)
c.Tarım sektörü için diğer kredi kaynakları (ticari bankalar, sigorta şirketleri, bireyler ve ticari kurumlar)

Sisteminin faydalanıcıları ise dört kategori altında gruplanıyor:
a.     Tam zamanlı çiftçiler (Varlıklarının %50 sinden fazlasını tarımdan elde edilen gelir ile oluşturan bireyler)
b.     Yarı zamanlı çiftçiler (Çiftlik sahibi olmasına karşın varlıklarının %50 den azını tarımdan elde edilen gelirden oluşturan bireyler)
c.      Tarımla ilgili işletmeler
d.     Kırsal ev sahipleri

2019 yılı verilerine göre The Farm Credit System (FCS) tüm ABD çiftlik işletme borçlarının yaklaşık % 40'ını finanse ediyor.

Tarım Ekonomisi ve Tarımsal Kredi Sisteminin Karşılaştığı Zorluklar

Amerikan tarımsal kredi sistemi her ne kadar başarılı bir organizasyona sahip olsa da günümüzde hem ülkenin tarım ekonomisinin hem de kredi sisteminin karşı karşıya olduğu güncel zorluklar da bulunuyor.

FCS (The Farm Credit System)’in 2017 raporundaki rakamlara göre, tarım sektöründe 2017 yılı net nakit gelirinin 2016'ya göre yüzde 3 artarak 96.9 milyar dolar olduğu görülüyor. Sektördeki bu büyümeye rağmen yine de, 2017'deki tarım ekonomisi, dört yıl öncekinden çok daha zayıftı. Bunun temel nedeni ise, küresel mahsullerinin tedariği büyürken, tahıl ve yağlı tohum pazarlarının zayıf kalmasıydı.

Geçtiğimiz sene tarım sektöründe Amerika’nın bir ihracatçı olarak karşılaştığı en önemli zorluklardan birinin büyük ticaret ortakları ile arasındaki ticari politikalarda yaşanan değişikliklerin olduğu gözlemleniyor. Aynı zamanda çalışma ve çevre politikaları tarımdaki işletme maliyetlerini etkilerken, ülkenin göç politikaları ise iş gücü mevcudiyetini ve maliyetlerini olumsuz yönde etkileyebiliyor. Sektörde karşılaşılan başlıca zorluklardan bir diğerinin ise tarım arazisi değerlerinden kaynaklandığı görülüyor.

Son yıllarda üreticilerin birçoğunun düşük veya negatif karlar elde erittiği gözlemleniyor. Bunun nedeni ise fiyatların düşük seyretmesine karşın arazi kiralama maliyetleri de dahil olmak üzere üretim maliyetlerinin önemli ölçüde bir düşüş göstermemesi olarak görülüyor.

Detaylar için kaynak:
Gunes, E., & Movassaghi, H. (2017). Comparative Analysis of Agricultural Credit System and Organization in Selected Countries. International Journal of Applied Agricultural Sciences3(5), 123-135.

Onur Terzi
Yüksek Ziraat Mühendisi







Etiketler: ,

ABD'DE TARIM NÜFUSU YAŞLANIRKEN, KADIN ÇİFTÇİ SAYISI ARTIYOR...


Washington, Nisan, 2019

ABD'de Tarımın Değişen Yüzü!

ABD'li çiftçiler yaşlandıkça kadın çiftçi sayısı artıyor!

ABD Tarım Bakanlığının (USDA) yeni Tarım Sayımı ilginç sonuçlar veriyor.

Kadın üretici sayısı 2012'den bu yana yüzde 27 arttı!

Yeni Tarım Sayımına göre üreticilerin büyük çoğunluğu hâlâ beyazlardan oluşuyor.

Ortalama ABD çiftçisi yaşlandıkça, daha fazla kadın, hızla büyüyen küresel nüfusun beslenmesine katkıda bulunmak üzere tarım ve gıda sektöründe karar verici olarak yerini alıyor.

ABD'de çiftlik yöneticisi kadınların sayısı 2012'den bu yana ilk kez yapılan Tarım Sayımı sonuçları itibarıyla yüzde 27 artış gösterdi. Aynı dönem içinde üretici sayısı yüzde 6.9 yükselirken, tarımsal işletmelerin yönetimlerin karar süreçlerinde artık kadın çiftçiler de söz sahibi olmaya başladılar.

ABD'de kadınlar aile çiftçiliği üzerinde her zaman önemli roller oynamış olsalar da, bundan böyle daha fazla kadın üretici yönetim sürecine katkı vermekte, yanı sıra niş ürünler ve organik ürünler için de yeni ve etkin pazarlama faaliyetlerini sürdürüyor.






Etiketler: ,

RUSYA AT ETİ ÜRETİMİNİ ARTIRMAK İÇİN YENİ BİR PROGRAM HAZIRLADI...


Rus hükümeti, at sanayiinin gelişimi için taslak bir program hazırladı...

Hükümet son birkaç yıldır azalan at eti üretimini artırmaya özel bir önem veriyor. Tarım Bakanlığı Mayıs ayında yaptığı açıklamada, son şeklini Temmuz ayında alacak olan yeni programın stratejik hedefinin at eti sanayiinin gelişimi için her türlü desteğin verileceğini açıklıyor.

Bu çerçevede et ırkı olarak değerlendirilecek at popülasyonunun 2018 yılında 440 binden, 2025 yılında en az 500 bine yükseltilmesi hedefleniyor.

Rus AB-Center Ajansı, ülke genelinde at eti, tavşan ve geyik eti gibi farklı et çeşitlerinin 2018 yılında bir önceki yıla oranla yüzde 4.3 azaldığını bildiriyor.

Yanı sıra Rus Devlet İstatistik Dairesi, endüstriyel çiftliklerde at eti ırklarının popülasyon olarak yüzde 5.1 küçüldüğünü ve 144 bin başa düştüğünü tahmin ediyor.

Konuya ilişkin yaptığı değerlendirmede, sektör uzmanı Marat Aminov, at eti üretiminde bölgeler itibarıyla büyük bir dengesizlik olduğunu söylüyor. Slav halkın at eti yemediğini fakat bazı yerli halk toplulukları arasında hayli popüler olduğunu, dolayısıyla at eti sektörünün daha çok Başkurtistan, Altay ve Yakutistan Cumhuriyetlerinde yoğunlaştığı bilgisini veriyor.

Aminov, ayrıca Başkurtistan bölgesinde yıllık 12 bin ton at eti üretildiğini, dahası Rusya coğrafyasının muazzam çayır ve mera özelliği dolayısıyla ülkede büyük bir at eti sanayii potansiyeli bulunduğunu, üstelik at etinin çok da besleyici olduğunu anlatıyor...

Etiketler: ,

KOLOMBİYA, KÜRESEL 'KAKAO VE ORMAN GİRİŞİMİ'NE KATILAN SON ÜLKE...


Kolombiya, orman kayıplarına çok önemli ölçüde yol açmayan bir ürün olarak kakao için küresel bir hareket yaratmayı amaçlayan 'Kakao ve Orman Girişimi'ne katılan son ülke konumunda.

Victor Combita ise, Kolombiya Amazon'un kalbindeki San José del Guaviare'den bir kakao çiftçisi ve topluluk lideri. Uzun yıllar boyunca, bu bölge Kolombiya’nın sivil çatışmalarının merkez üssü oldu. Ayrıca hayvancılık, koka üretimi ve kaçak kereste ticareti sebebiyle en yüksek ormansızlaşma oranlarına sahip ülkeler arasında.

Ancak, Combita farklı bir yol istiyor...

Birkaç yüz çiftçi ile birlikte sürdürülebilir bir kakao kooperatifi işleterek ormanları korur ve restore ederken yüksek kalitede Fino de Aroma kakaosu da üretiyor. Bu, Combita gibi çiftçiler açısından, Kolombiya’nın 'Kakao ve Orman Girişimi’ne katılması bugün için çok önemli. 2017'de Gana ve Fildişi Sahili'nde başlayan söz konusu İnisiyatif, "Kakao ve Sıfır Ormansızlaşma" için küresel bir hareket yaratmayı hedefliyor.

Victor Combita, Kolombiya, San José del Guaviare'deki yüzlerce çiftçi ile birlikte sürdürülebilir bir kakao kooperatifi işletiyor. Ve bu alanda bir örnek model olmaya çalışıyor.

Ormanlar İçin Sürdürülebilir Kakao Üretimi...

Kolombiya, sürdürülebilir kırsal ekonomik kalkınma için stratejiler geliştirmek için kamu-özel bir işbirliği olan 'Gıda ve Arazi Kullanımı Koalisyonu'na dahil olmasının da etkisiyle bu İnisiyatife katılmış bulunuyor. 'Gıda ve Arazi Kullanımı Koalisyonu' ise özellikle doğa ve ekosistemleri korumak, bu alanda ciddi farkındalık çalışmaları yürüten önemli bir uluslararası girişim...

Diğer yandan Batı Afrika’dan farklı olarak, kakao üretimi Kolombiya’da önemli bir ormansızlaşmaya sebep olmamıştır. Bu ülkede meydana gelen orman kayıplarından esas sorumlu olanlar hayvancılık ve koka üretimi, kaçak kereste, madencilik ve altyapı geliştirme gibi diğer unsurlardır.

Ancak son yılllarda ormansızlaşma oranları büyük ölçüde Kolombiya'nın yeni kazandığı barış hareketi paradoksuna atfedilebilecek şekilde fırladı! Yasadışı silahlı grupların varlığının bir sonucu olarak kalkınmaya bir zamanlar yasak olan bölgeler şimdi hızlı bir şekilde tarıma ve diğer kullanımlara dönüştürülüyor...



Etiketler: , ,

21 Mayıs 2019

OECD, ARJANTİN'İ TARIM VE GIDA SEKTÖRÜNÜN GELECEĞİ İÇİN UYARDI..


Arjantin tarımsal gıda sektörü, son otuz yılda dikkat çekici bir şekilde büyüdü; yenilikçilik, genç, iyi eğitimli çiftçilerin bolluğu ve güçlü uluslararası fiyatlar bu sürece destek oldu. Arjantin’in ihracat vergileri kullanımı federal hükümet için çok ihtiyaç duyulan geliri artırırken, OECD'nin (Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü) yeni raporu, brüt çiftlik gelirlerini 2015-17 döneminde tahminen yüzde 14 kadar azaltarak ülkenin en rekabetçi sektörlerinden birine yatırım yapılmasına engel olduğunu söylüyor.

OECD Gıda ve Tarımsal Gözden Geçirme Raporuna göre, Arjantin'deki tarım politikaları, ülkede makroekonomik istikrarsızlığın son yirmi yıl boyunca tarım-gıda sektörüne ağır bir yük getirdiğini tespit ediyor. Önemli emtialara yönelik ihracat vergileri, üreticilerin kârlı küresel pazarlara erişimini kısıtlarken, yerel fiyatları düşük tutmaya devam ediyor. Gözden Geçirme Raporu, ihracat vergilerinin kullanımının iyileştirilmesi, tarım-gıda sektörünün gelecekteki gelişimi için kritik öneme sahip olacak şeklinde bir değerlendirme ortaya koyuyor.

ARJANTİN ÖNEMLİ BİR OYUNCU

OECD Ticaret ve Tarım Direktörü Ken Ash, Arjantin Tarım Bakanı Luis Miguel Etchvehere ile San Nicolás, ExpoAgro etkinliğinde yaptığı Rapor sunumunda, “Bugün Arjantin, uluslararası tarım pazarlarında önemli bir oyuncu, verimlilik artışını sürdürülebilir bir şekilde artırma potansiyeli yüksek” diyor.  Ash, “Gelecekteki başarı, hem toprak, su ve biyoçeşitlilik kaynaklarının sürdürülebilir kullanımını sağlamak ve tarımsal inovasyon sistemini modernize etmek için birlikte daha iyi çalışan hükümetlere ve sektöre bağlı” diye ekliyor.

OECD Raporu, günümüzün zorlu makroekonomik ortamının, Arjantin’in kısa vadede hükümet gelirlerini artırma ihtiyacı ile uzun vadeli ihracat vergilerini azaltma hedefi arasında doğru dengeyi bulmasını çok önemli hale getirdiğini söylüyor. Çevresel baskılar birçok ülkede olduğu kadar şiddetli olmasa da, baskılar artıyor. Bu tespitlerin Arjantin ekonomisi için bir uyarı olduğu çok açık...





AFRICAN AMERICAN WOMEN LEADING CHANGE IN THE USA FOOD SYSTEM...




Dear İsmail,

Greetings from Baltimore!

Women farmers and entrepreneurs are the backbones of food and agriculture systems around the world: in developing countries, women make up nearly half of the agricultural labor force and in some communities comprise 70-80 percent of the agricultural labor force.

Unfortunately, women all over the globe tend to be ignored or undervalued as leaders in the food movement. In the United States, women of color—specifically African American farmers and advocates—are frustrated by a lack of diversity in leadership at conferences, business meetings, farmers’ markets, and restaurants.

One of the factors leading to a lack of African American women in the food system is a cycle of invisibility: discriminatory industries gloss over the experiences of these women, downplaying stories of hope and success that may inspire future food leaders. Yet according to the 2018 State of Women-Owned Businesses Report, African American women are making a stand with their entrepreneurial talent in industries across the labor market, with the number of African American woman-owned businesses growing by 164 percent from 2007 to 2018.

To honor the diverse experiences and stories of African American women in the food system, we’re highlighting 14 leaders whose businesses push for healthier and more sustainably grown food for all: Lynette Astaire, Superfood School; Tamala Austin, J.I.V.E.; Erika Boyd and Kirsten Ussery, Detroit Vegan Soul; Francesca Chaney, Sol Sips; Julia Collins, Zume Pizza; Tanya Fields, The Black Feminist Project; Jinji Fraser, Pure Chocolate; Kanchan Dawn Hunter, Spiral Gardens; Cynthia Nevels, SoulGood; Jamil Norman, Patchwork City Farms; Leah Penniman, Soul Fire Farm; Safia Rashid, Your Bountiful Harvest; Gail Taylor, Three Part Harmony Farm; and Karen Washington, Rise & Root Farm

Sincerely,

Danielle Nierenberg

KAĞITSIZ SİSTEM GÜNEY AFRİKA NARENCİYE SEKTÖRÜNE BÜYÜK TASARRUF SAĞLADI...


Yeni kağıtsız sistem, Güney Afrika Cumhuriyeti meyve ihracatını 40 milyon dolardan kurtardı

Tarım, Orman ve Balıkçılık Bakanlığı (DAFF) tarafından başarılı bir pilot tanıtım ve uygulama yapıldıktan sonra, 2019'da yeni bir e-Sertifikasyon BT platformunun meyve endüstrisine dağıtılması, önümüzdeki beş yıl içinde en az 40 milyon dolar tasarruf sağlayacak .

Gelecekte diğer tarımsal sektörler tarafından da kullanılabilecek olan e-Sertifikasyon platformu, ticari ortaklara elektronik ortamda resmi ihracat belgeleri sunacak ve tüm kağıt eşdeğerlerini değiştirecek. Hükümetler, tarım ürünlerinin sevkiyatının ithalatçı ülkenin sağlık ve bitki sağlığı kurallarına uygun olduğunu belgelemek için bir belge olarak belge alışverişinde bulunur. Bu çerçevede pilot uygulamanın bir parçası olarak Hollanda'ya narenciye için elektronik bitki sağlığı sertifikaları (e-Fito’lar) verilmiş durumda.

2013 yılında, narenciye sektörü, PhytClean olarak bilinen sertifikasyon için gerekli tüm verileri toplamak, depolamak ve raporlamak için bir BT platformu üzerinde çalışmaya başladı. Bu arada Narenciye Yetiştiricileri Birliği'nden (CGA) Paul Hardman, verimliliği artırmak, hataları azaltmak ve zamanın düşürülmesi ve Güney Afrika'daki narenciye yetiştiricilerine sertifika vermede yer alan maliyetleri azaltmak için Phytclean'i geliştirmeyi başardı.

PhytClean sisteminin başarısı ise Avrupa Birliği (AB)'nin uyumluluk gereklilikleri 1 Ocak 2018’den itibaren yürürlüğe girdiğinde görülmeye başlandı.






Etiketler: ,

6th SYMPOSIUM ON ORGANIC AGRICULTURE HELD IN IZMIR...


6th SYMPOSIUM ON ORGANIC AGRICULTURE

May 15-17, 2019, ECOLOGY Fair (Gaziemir / Izmir)

In Turkey, the Symposium on Organic Agriculture, bringing research and practitioners in the organic sector is organized since 1999 under the coordination of Association of Organic Agriculture Organizations (Ekolojik Tarım Organizasyonu (ETO)). 

The 6th Symposium on Organic Agriculture was held in Izmir on May 15-17, 2019 during the 10th Ecology (Ekoloji) Fair. İzmir is known as the capital of organic agriculture in Turkey since 1980s. Starting from 2019, the Symposium is open for international participants. The Symposium has created an opportunity to meet the organic community and various activities performed at the Ecology, the unique Fair in Turkey on organic agriculture. Ecology Fair Organizer (IZFAŞ), Aegean Exporters’ Associations and the Turkish Cooperation and Development Agency (TIKA) are partners of ETO in organization of the Symposium. Participants will surely find new opportunities to further networking.

The Symposium aimed to support scientific and innovative research work, to promote initiatives and cooperation, to discuss the implemented research results with stakeholders, to wide-spread best practices, and to share the problems faced in the organic sector with decision makers and researchers.

The Symposium was open for oral and poster presentations related to organic agriculture including papers on the current state-of art of organic agriculture or best practices. Two parallel sessions were organized for oral presentations on organic plant and animal production and trade with invited speakers. A Panel discussion of ‘Food Communities’ in Turkey has allowed to exchange experiences of different groups achieving direct link to the producers and develop shorter marketing channels for local agri-food products. 

The session on promotion of regional cooperation was held on May 17, 2019 and mainly focus on Eastern European, Central Asian and Middle-eastern countries. Representatives from IFOAM, FAO/REU and some target countries presented the current state of organic agriculture in the world and in respective countries. Regional structures in place for development of organic agriculture were also discussed. The following moderated discussion session aimed to identify common priorities and major tools to promote regional cooperation as well

Applications were open to all interested parties. 

Association of Organic Agriculture Organizations (Ekolojik Tarım Organizasyonu (ETO)

Etiketler: , ,

SULAK ALANLARIN ÖNEMİNİ YETERİNCE BİLİYOR MUYUZ?


Sulak alanlar, dünyadaki en verimli sistemler arasındadır. Besinleri filtrelerler, taşkın risklerini azaltırlar, karbon depolarlar, yaban hayatı için kritik habitatlar sağlarlar ve yerel ekonomiye katkıda bulunurlar.

"Sulak Alanlar Ayı" bu açıdan önem taşıyor. Çünkü bu konunun daha fazla farkındalığa ihtiyacı var.

Sulak alanların sağladığı birçok hizmeti ve sulak alanların faaliyetlerinde desteklenmesini isteyen çiftçilere bu hususun çok iyi anlatılması gerekir.

Filtrelenmiş Besinler

Tıpkı böbrekler vücuttan toksinleri süzer gibi, sulak alanlar da doğal olarak sedimanları ve fazla besinleri - azot ve fosfor gibi - filtreler.

Azaltılmış Taşkın Riskleri

Su baskınları çok zararlı ve maliyetli olabilir ancak sulak alanlar su taşkınlarının yoğunluğunu ve oranını azaltmada hayati bir rol oynayabilir. Sulak alanlar, yeraltı suyunun, yüzey suyunun, kar erimesinin ve sel suyunun daha yavaş salınması için suyu tutan süngerler gibi davranır.

Depolanmış Karbon

Karbondioksit, aşırı hava olaylarına katkıda bulunan önde gelen sera gazlarından biridir ve bu da çalışma alanları için hava ile ilgili zorlukları azaltmaya çalışan çiftçiler ve çiftçiler için belirsizliklere yol açmaktadır.

Yaban Hayatı Habitatı

Sulak alanlar, göçmen ve yerleşik kuşlar, sürüngenler ve amfibiler, balıklar, böcekler ve bitkiler gibi birçok yaban hayatı türüne ev sahipliği yapmaktadır. Tehdit altındaki ve tehlike altındaki türlerin üçte birinden fazlası sulak alanlarda yaşamaktadır ve bazılarının üremek için sulak alanlara ihtiyacı vardır.

Çeşitlendirilmiş Ekonomik Portföy

Sulak alanlar, açık hava rekreasyonu ve eğitimi için birçok fırsat sunmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri'nde yaklaşık 100 milyon insan sulak alan ekosistemleri tarafından desteklenen av, balık, kuş gözlemciliği veya fotoğraflarını çekmektedir. Arazi sahipleri, avlanma veya çevre eğitimini destekleme ve uygulamalı deneyimler gibi eğlence etkinliklerine ev sahipliği yapmak için arazilerini kullanarak gelirlerini çeşitlendirmektedir.

İşte bütün bu sebeplerle sulak alanları koruyalım ve destekleyelim!

Etiketler: , ,

SOFRALIK PAMUK OLUR MU, PAMUK YENİLEBİLİR Mİ?


Pamuk çok farklı şekillerde ve çeşitli sanayi dallarında kullanılır, ancak protein-ağırlıklı bu bitki hiçbir zaman yemek için güvenli değildir. Bunun sebebi, pamuğu zararlılardan koruyan ancak insanlar için toksik olan kimyasal gossypol içermesidir. Scientific World Journal'a göre, gossypol insanların kan potasyumunu düşürür ve güçsüzlüğe, solunum sorunlarına ve felç geçirmesine yol açar.

Ancak 20 yıldan uzun süren araştırmaların ardından, Texas A&M Üniversitesi'ndeki bilim adamları pamuk çiğidini yenilebilir (edible) hale getirmenin yolunu bulduklarını söylüyor.

NPR (Ulusal Kamu Radyosu), yeni pamuk çeşidinin hâlâ gossypol içerdiğini fakat bunun çiğitte bulunmadığını bildiriyor. Bilim adamları daha önce hiç gossypol içermeyen pamuk yetiştirmeyi denemişlerdi, ancak hiçbir zaman bu ticari açıdan uygulanabilir olmadı, çünkü pamuğu zararlılardan koruyabilmek için bir miktar gossypol kullanımı gerekliydi.

ÇİFTÇİLER BİRAZ BEKLEYECEK

Ekim ayı ortasında, ABD Tarım Bakanlığı, çok düşük gossypol seviyesine sahip olan bu genetik değişikliği onayladı. Piyasaya çıkmadan önce ABD Gıda ve İlaç İdaresi (FDA) tarafından onaylanması gerekiyor, bu yüzden çiftçilerin daha birkaç yıl boyunca bu çeşidi üretmeleri mümkün olmayacak.

Texas A&M Üniversitesi Profesörü ve Baş Araştırmacı Keerti Rathore, Bloomberg'e yaptığı açıklamada, pamuk çiğidini humus tadıyla karşılaştırarak, “Hiç de fena değilmiş” diyor.

NPR'ye konuşan Rathore, genetiği değiştirilmiş pamuk, dünyadaki milyonlarca insana, özellikle de yetersiz beslenme oranlarının yüksek olduğu ülkelerde yeni bir gıda kaynağı sağlayabileceğini belirtiyor. Örneğin Hindistan, diğer ülkelere göre daha fazla pamuk üretir ve ne var ki aynı zamanda dünyada en fazla yetersiz beslenen insan sayısına sahiptir.

YEM SEKTÖRÜNDE DE KULLANILABİLİR

Amerika Ulusal Pamuk Konseyi'ne göre çiftçiler hâlâ pamuk çiğidini faydasız olarak görüyorlar çünkü onları satamıyorlar ve pamuk çekirdeklerinin sadece yüzde 5'i ekiliyor. Bununla birlikte, yeni pamuk çeşidi, bitkinin hayvancılık ve su ürünleri yem endüstrisinin kullanımını genişletme fırsatını sunuyor. Bloomberg, genetiği değiştirilmiş pamuk tohumlarının alabalık ve somon balığı için yiyecek olarak kullanılabildiğini ve tüm balık yemlerinin yüzde 50'sine de ucuz bir alternatif teşkil ettiğini açıklıyor.

Bloomberg ayrıca, dünyadaki tüm pamuklar gıda için güvenli olsaydı, günde 600 milyon insanı beslemek yeterli olurdu diyor.

Araştırmacılar FDA'dan bir karar bekliyor, ancak pamuk tohumlarını piyasaya sürmeye yardımcı olabilecek tohum şirketlerine şu an itibarıyla çoktan ulaşmış durumdalar...








Etiketler: ,

ZAMBİYALI GENÇLER TARIM VE KIRSAL HAYAT İÇİN NELER DÜŞÜNÜYOR?


Afrika kıtalar arasında en genç nüfusa sahip bulunuyor. Öyle ki toplam nüfusun yüzde 60'ı 25 yaşın altında. Bu durum hem umut hem de korku uyandırmasına rağmen, her yıl işgücüne dahil olan 12 milyon insan için iş ihtiyacı olduğu da çok açık...

Tarım, işgücünü çok fazla barındırabildiği için istihdam yaratma bakımından en uygun sektördür ve çünkü yeni ve gelişmekte olan çiftlikler ekonominin geri kalanında istihdam fırsatlarını tetiklemektedir. Ne var ki tarım gençlik için genellikle çekici olarak görülmüyor.

Gençleri tarıma teşvik etmek için politika yapıcılar ve kalkınma aktörleri, tarımsal mekanizasyon da dahil olmak üzere modern teknolojiye olan ihtiyacı vurgulamaktadır. Ancak şaşırtıcı bir şekilde, kırsal kesimdeki gençlerin görüşleri hakkında çok az şey biliniyor. Bugüne kadar çok az kişi onlara tarım ve kırsal alanların daha çekici görünmek için neye ihtiyacı olduğunu sordu.

Tanınmış gazeteci Thomas Daum, Zambiya'da bir çalışma yürüttü ve 12 ila 20 yaş arasındaki kırsal bölgelerdeki insanlara çiftçiliği neyin cazip hale getireceğini sordu. Bu çerçevede özlemlerini ve algılarını keşfetmek için iki araştırma yöntemi kullandı; röportajlar ve çizim çalışmaları...

Sonuçlar, gençlerin tarımda sanılandan daha olumlu yönler bulduğunu ve çiftçiliğin çekiciliğinin yalnızca modern teknolojilere bağlı olmadığını gösteriyor. Evet, bazı teknolojilere ihtiyaç duyulurken, çeşitli ve sürdürülebilir çiftlikler, sağlıklı bir çevre ve çekici bir kırsal yaşam olması aynı derecede önemli görülüyor.

Bulgular

Araştırma için görüşülen kişilerin çoğu, arazileri olan ve doğaya yakın çalışan çiftçi ailelerden geldikleri için gurur duyuyorlar. Mesela Ruth (15) bu konuda şöyle diyor: Mısır, toprak, su ve mango gibi meyveler için para harcamıyoruz. Bizim besleyici yiyeceklerimiz var!

Ankete katılanlar ayrıca kırsal alanın çekiciliği hakkında yorumda bulunuyor. Gelecekte nerede yaşamak istediklerini sorulduğunda, kırsal veya kentsel, yüzde 53'ü özgürlük ve sosyal ağları dolayısıyla kırsal alanları tercih ediyor.

Buna karşılık, kentsel yaşam genellikle karayolu kazaları, kirlilik, Satanizm, hırsızlar ve sarhoşluklarla karakterize biçimde kötü olarak algılanıyor. Talunsa'ya göre (15) insanlar “alkol ve kavga” ile zehirleniyor.

Bazı gençler ise çiftçiliği çekici bulmuyor. Öğretmenler gibi düzenli maaşı olan işleri tercih etmeyi düşündükleirni söylüyor. Lozi (16) kamuda çalışmak istediğini ve düzenli aylık almak istediğini belirtiyor.

Ankete katılanların yaklaşık yarısı, kırsal alanlardan ziyade kentsel alanlarda bir geleceği tercih ediyor. Bu katılımcılar, kentsel alanların algılanan olumlu yönlerinden etkilendikleri için kırsal alanlardan uzaklaştıklarını ifade ediyor. Fakat aynı zamanda birçok zorlukla ilişkilendirdikleri kırsal alanları çekici bulmuyorlar. Bunlar arasında fazla çalışma yükü ve tarımla ilgili riskler var.

Ankete katılanların bazılarının bu "risk" faktörleri hakkında sözleri şunlar:

Köyde her zaman aynı şekilde yemek yiyoruz, fasulye ve nshima, ve çok çalışmamız gerekiyor. (Elina, 16)

Köyde tarlalar çok küçük. Şehirde yaşamayı tercih ederim. (Jakob, 15).

Kırsal ya da kentsel alanda bulunma kararının, yaşam boyu bir karar olarak nadiren algılandığını not etmek önemli. Katılımcılar, köye geri dönmeden önce para biriktirmek için bir hasattan sonra veya okuldan birkaç yıl sonra şehirde çalışabileceğini vurguluyor.

Arkadaşlarımdan bazıları şehre gitmek istiyor ama diğerleri kalmak istiyor. Gidenlerin çoğu, birkaç yıl sonra geri döndü. (Alik, 14)

Kasabada biraz para toplamak istiyorum ama sonra köyüme geri dönmek istiyorum. Yanımda bir traktör getireceğim ve çok fazla toprak yetiştireceğim. (Raimond, 17)

Çiftçiliği çekici kılmak

Peki, çiftçilik çekici görünmek için neye ihtiyaç duyuyor?

Gençler, kırsal alanları daha cazip hale getireceklerini düşündükleri bir yön veriyorlar.

En önemli faktörler şunlar:

• Traktörler ve dijital araçlar gibi modern teknolojiler. Ancak bunlar fazla da abartılmamalı. Düşük teknolojili çözümler de yanı sıra  ihmal edilmemeli.

• Maddi olmayan faktörler. Tarımı cazip hale getirmek, tarımsal risklerin kaldırılmasını ve sürdürülebilir ve çeşitli çiftliklerin teşvik edilmesini gerektirir. Bunlar Daum'a verilen çizimlerde açıkça gösterilmiş, mesela katılımcılardan ideal çiftliklerini çizmelerini istemiş. Çizimler tipik olarak ağaçlar, sebzeler, meyveler ve hayvanlarla çok çeşitli çiftlikleri gösteriliyor.

• Sağlıklı manzaralar sağlayın. Sürdürülebilir, kirlilik içermeyen bir ortama sahip olmak, genellikle kırsal yaşamın kentsel yaşama oranla en önemli avantajlarından biri.

• Kırsal alanlar sadece altyapının ötesine geçecek şekilde geliştirilmeli. Kentlerde yaşayan köylerde hâlâ var olan sosyal yaşam ve ağlar da önemli olarak belirtilmekte. Buna komşular, akrabalar ve arkadaş ağları ve geleneklerin ortak kutlaması dahil etmek gerekir.

Sıradaki ne

Politika yapıcılar çoğu zaman kırsal kalkınmayı tartışırken bilgi, iletişim ve teknoloji dahil olmak üzere modern teknolojilere olan ihtiyacı vurguluyor.

Ancak konuştuğu genç katılımcılar, aynı zamanda çiftlik ürünleri çeşitliliğinin geliştirilmesi, su kuyularının olması ve kuraklığa karşı hayvanların kullanılması gibi daha düşük teknolojili çözümlerin altını çiziyor.

Bu da şunu ifade ediyor. Bu gençler o çok yoksunluk ve yoksulluk içindeler ki tüm beklentileri aslında çok basit çözümler üzerinde duruyor. Dolayısıyla iyi niyetli fakat yanlış yönlendirilmiş politilardan kaçınmak gerekir. Genç Zambiyalılar aslında tarımı ve kırsal hayatı seviyor, öylesyse basit ama etkili çözüm yolları bulmak zor değil...








Etiketler: ,

20 Mayıs 2019

İLK HÜCRESEL ETİN FİYATI 50 DOLAR OLABİLİR!


"Hücre bazlı burger (cell cultured burger) muhtemelen 50 dolara patlayacak, ama gerçekten geleceğin tadına bakacak dünyadaki ilk insanlardan biri olmanın deneyimi için bir fiyat verebilir misin?"

15 Nisan'da,  İyi Gıda Enstitüsü (Good Food Institute) Genel Müdürü, Bruce Friedrich, Kanada Vancouver'da bir TED Konuşması yapmak için kürsüye çıktı ve hücre kültürü etlerinin bir gün, dünya nüfusuna, hayvancılık faaliyetlerinin yol açtığı çevresel kirlenmeler olmadan, (sadece biyoreaktörlerdeki hücrelerden yetişen, et ürünleriyle) beslenmelerini sağlayabileceği bilgisini verdi.

İLK HÜCRE ETİ TAVUK VEYA BALIK DA OLABILİR

Bunların hepsi, hücre kültürü et startup'larını destekleyen ve bazen de onlar adına lobiler yapan, kâr amacı gütmeyen bir kuruluş olan İyi Gıda Enstitüsü Genel Müdürü Bruce Friedrich'in daha önce söylediği şeyler. Yeni olan, konuşmasından sonra yapılan bir röportajda, hücre kültürü yapılan et ürünlerinin ön tadımı için, restoranlara çıktığında ilk fiyatını tahmin etmesiydi. Friedrich, burgere 50 dolarlık fiyat etiketini taktı, ancak daha sonra yaptığı röportajda ilk etin tavuk, balık veya başka bir şey olabileceğini de söyledi.

Friedrich, hücre kültürlü etlerin, 2020'den itibaren sınırlı noktalarda bulunabileceğini düşündüğünü, ancak bir Silikon Vadisi startup'ı olan JUST'ın, daha da erken bir tarihte söz konusu ürünleri piyasaya sürebileceğini belirtti.

ÜRETİM MİKTARI ÖNEMLİ

Hücre kültürlü etlerin fiyatı, bir şirketin çok fazla ürün üretme yeteneğine bağlı olacak. İşlem laboratuvarlarda ve mikroskoplar altında yapıldığı zaman, daha doğrusu sürecin ilk aşamalarında çok daha pahalıydı. Ancak şimdi şirketler fiziksel laboratuvardan çıkmaya ve daha otomatik sistemler kullanmaya başlıyor. Tabii bu olgu hücre bazlı et üretiminin maliyetini yakından etkileyecek...







Etiketler: , ,

COWS HAVE ARRIVED AT THE WORLD'S FIRST FLOATING FARM IN ROTTERDAM...


Press release...

Today we've welcomed our cows.

Our cows have arrived!


Rotterdam, 13 May 2019

Cows have arrived at the world’s first floating farm!

Today, 32 cows have taken up residence in the world’s first floating farm in Rotterdam.

The ‘girls’ now have a fantastic barn at their disposal with spacious stalls, a milk robot, a slurry robot, an automatic belt feeder and a comfortable rubber floor. If the cows feel like taking a walk in the neighbouring field, they have that option too.

Bringing urban dwellers as close as possible to the origin and preparation of their daily food. Transparent, educational, recreational and healthy. The farm has been transparently design, so that visitors can see what goes on at Floating Farm. The milk is processed into healthy dairy products, the manure is separated and in future will be re-used as an organic and rich nutrient for the city’s plants, gardens and parks. The milk, slurry and feeder robot are also on show.

Floating Farm contributes to the circular city, recycling and upcycling of biomass from Rotterdam into valuable dairy products for the residents of Rotterdam.

Wherever possible, Floating Farm is self-sufficient and circular. Floating solar panels thus provide for all the energy needs, rainwater is captured on the roof and then purified. Most of the cattle feed comes from the city. The menu for the cows consists of brewers’ grains, bran, potato scrapings and grass from playing fields and golf courses in the city. The cows process these ‘waste products’ into healthy dairy for local residents. Upgrading waste products like grass into edible nutrients (proteins) is generally considered a very efficient condition for sustainable food production. The dairy products are for sale at Floating Farm and soon in Lidl stores in and around Rotterdam. Zegro is responsible for the wholesale operation. Of course, there is also space ‘on board’ for education and presentations.

‘Transfarmation’

From the top floor of Floating Farm, the cows have a view of what is still a busy port but which will have been transformed into a residential/working area in 10 or 15 years’ time. This part of the Merwehaven in Rotterdam is in transition. The initiators of Floating Farm call the current area transformation a ‘Transfarmation’. This refers to the change which needs to take place in sustainable and healthy cities (transition) and that producing healthy food (farming) must be a permanent feature of and in the city.

The background to the development of Floating Farm lies in the increasing scarcity of farmland on the one hand and the growing world population on the other. This results in a search for ‘Future Food Systems’ – new ways to be able to continue feeding the global population in the future. Climate issues are another reason. Rotterdam is situated in a very water-sensitive delta. Like so many cities, Rotterdam has to cope with water discharge from the rivers, rising sea levels and heavier rainfall. This can all be managed in various ways, one of which is floating buildings. By building a floating farm, food production can continue during flooding.

Even before the opening, this innovative project was attracting a great deal of interest. The search for a sustainable food system in a climate-changing world is high on the agenda in many cities.

Al this has been made possible by private investors and consortiums of partners in technological supplies, innovation and research.

Plans are now on the table for a floating chicken farm and a floating greenhouse where vegetables and herbs can be produced, all aimed at producing fresh food in a transparent way close to the consumer.

By shortening the transport of food production to consumers, the Floating Farm makes an important contribution to reducing food loss and of course transport-related pollution.

Etiketler: , , ,