22 Haziran 2019

IFAD KIRSAL KALKINMA RAPORU 2019 VE KIRSAL GENÇLİK İÇİN FIRSATLAR YARATMAK...


IFAD Kırsal Kalkınma Raporu 2019: Kırsal gençlik için fırsatlar yaratmak

Dünyada 15-24 yaş arası yaklaşık 1,2 milyar gençten 1 milyarı gelişmekte olan ülkelerde, neredeyse yarısı da kırsal kesimde yaşıyor.

IFAD’ın (Uluslararası Tarımsal Kalkınma Fonu) Kırsal Kalkınma Raporu 2019’da, bu muazzam kırsal gençlik nüfusunun, kendilerine yeterli ve doğru fırsatlar sağlandığında, sosyal ve ekonomik büyüme açısından çok güçlü bir karşılık verebileceği anlatılıyor.

Ancak, kırsal alanlardaki gençlerin daha üretken, bağlantılı ve kendi geleceklerinden sorumlu olmalarını sağlayan mevcut kalkınma politikaları ve yatırımları var mı? Çünkü burada sorulması gereken asıl soru bu!

Cevap, çoğu zaman, hayır diye verilebilir. Bu rapor, kırsal gençlik sorunlarının ortadan kaldırılması ve kişisel gelişim ve istihdam için daha iyi fırsatlar sağlamak için kırsal gençlik kalkınma politikalarını daha geniş kırsal kalkınma stratejilerinin bir parçası olarak acil bir şekilde yatırım yapmak ve geliştirmek için politika yapıcılara ve kalkınma stratejistlerini bir araya getiriyor...

https://www.ifad.org/en/web/knowledge/publication/asset/41173272


Etiketler: , ,

AB ORTAK TARIM POLİTİKASINI HER ÜLKE KENDİ ŞARTLARINA UYARLAYACAK...


2020 sonrası CAP'ın (Ortak Tarım Politikası) yeni uygulama modeli AB üye devletlerine, (kendi) çeşitli yerel ihtiyaçlarına tamamen uyarlanmış kendi CAP stratejik planlarını geliştirme esnekliği veriyor.

EURACTIV Romanya ile yapılan bir röportajda, AB tarım komiseri Phil Hogan, bundan böyle tarımda yenilikçi (inovatif) çalışmalara hız kazandırma kararının üye devletlere bağlı olacağı konusuna açıklık getiriyor.

Hogan, “Hassas tarım bütçesi ihtiyaçlara ve üye devletlerin alacağı genel CAP paketinde kesin bütçe tahsislerine bağlı” diyor.

İrlandalı siyasetçi, "Değişen iklim şartları, üretim yöntem ve geleneklerinin bulunduğu 28 üye ülkede  uygulanan mevcut CAP deneyimi, Brüksel'in artık her üye ülkede ne yapılması gerektiğini belirleyemediğini göstermekte" açıklamasını yapıyor.

Phil Hogan ile ilgili görsel sonucu

Etiketler: ,

GÜNEY AFRİKA, SOYA SEKTÖRÜNDE DEĞER ZİNCİRİNİ GELİŞTİRECEK...


Soya fasulyesi değer zincirinin iyileştirilmesi...

Güney Afrika Cumhuriyetinde Protein Araştırma Vakfı (PRF) geçtiğimiz günlerde, Prof. Dr. Ferdinand Meyer ve Dr. Erhard Briedenhan tarafından yürütülen soya fasulyesi planlama oturumu ile 
soya endüstrisini ve bu ürünün son beş yılda gösterdiği önemli gelişmeyi mercek altına aldı.

Söz konusu gelişme, Güney Afrika'nın daha az küspe ithalatı ile ticaret dengesinin iyileşmesine yol açtı, tabii bu değer zincirindeki herkes için olumlu bir gelişme oldu.

Şu anda, ülkede soya fasulyesi endüstrisi, önemli miktarda ürün arzının olduğu bir durumla karşı karşıya olmasına rağmen, hâlâ soya küspesi ithal ediliyor.

Bu çerçevede toplanan Ayçiçeği ve Soya Forumu, sektörde yaşanan sorunları ve özellikle soya ürününün geleceğini planlamak üzere yağlı tohum sanayicileri, AFMA, SACOTA, Grain SA, PRF, SACTA, DTI ve DAFF gibi temel çözüm ortaklarını bir araya getirdi.

AFMA'nın Genel Müdürü De Wet Boshoff, soya endüstrisinin bazı diğer sektörlerin de  temel taşı olduğunu ve bu yüzden endüstrinin büyümesinin sağlanmasının önemli olduğunu belirtiyor.

Boshoff, “Şimdi artık nihai tüketiciler için katma değer yaratmak amacıyla bütün bir değer zinciri planı oluşturma zamanı. Tahıl ve Yağlı Tohum Değer Zinciri Indaba'nın beş yıllık bir plan geliştirmesi için en yakın gelecekte bir çalışma yapılmalı” diyor.

Forumda şu beş kategori tartışıldı:

• Arz ve talep dengesi,

• Fiyat şeffaflığı,

• Kalite,

• Altyapı ve

• İthalat ve ihracat.


Katılımcılar, son birkaç yıl içinde önemli bir büyüme göstermesine rağmen, sektörün hâlâ nispeten genç ve olgunlaşma aşamasında olduğu konusunda görüş birliğine vardı. Yanı sıra soya endüstrisi, gelecekteki geniş fırsatlarla daha büyüyebilecek bir sektör olarak tanımlandı.

Arz ve talep bakımından, kapasite kullanım oranının 2.1 milyon ton olduğu, ancak yüzde 80 kullanım seviyesinde 1.68 milyon kırma kapasitesine ulaşacağı teyit edildi. Tam yağ kapasitesinin 450.000 ton ve yüzde 80 kullanımda ise 360.000 ton olduğu bildirildi...

Etiketler: ,

21 Haziran 2019

GELECEKTE ABD TARIMINI YÜKSEK SICAKLIK MI YOKSA KURAKLIK MI DAHA ÇOK ETKİLEYECEK?


ABD'de Cornell Üniversitesi araştırmacıları, tarım uzmanları ve bilim adamları kendi aralarında çok önemli bir tartışma başlattılar: İklim değişikliğinin getirdiği sorunlardan (zorluklardan) hangisi yani  yüksek sıcaklık mı yoksa kuraklıktan kaynaklanan stres mi - ABD'nin yağış ağırlıklı - yağmurla beslenen (rain-fed) tarımı için daha büyük bir tehdit oluşturuyor?

Uygulamalı iktisat profesörü Ariel Ortiz ve CoBank / Farm Credit East Sesquicentennial Fakültesi Öğretim Üyesi Ariel Ortiz-Bobea, “Bu alanda büyük bir bölünme var ama bu bulmacayı çözmenin de bir yolu olması gerektiğini düşünüyoruz" diyor.

Araştırmacılar, onlarca yıllık kamu ve diğer kaynaklardan elde edilen verileri kullanarak, iklim değişikliğine bağlı ısı stresinin bu yüzyılın sonlarında Amerikan tarımında önemli rolü olan bazı ürünlerin verimini düşürmede kuraklık stresinden daha büyük bir rol oynayacağını tahmin ediyor. Bu konuda bitki yönetiminin yanı sıra bitki ıslahı açısından da ciddi belirtiler olduğu vurgulanıyor.

Araştırmacıların bulguları, geçtiğimiz Mayıs ayında Çevre Araştırma Mektupları'nda yayınlanarak “ABD Tarımsal Verilerin İklimsel Etkenlerini Analiz” başlığı altında rapor edildi. Katkıda bulunanlar arasında yeryüzü ve atmosfer bilimleri profesörü Toby Ault, doktora sonrası çalışmalarıyla Carlos Carrillo ve New Mexico Tech’te yönetim doçenti olan Haoying Wang da bulunuyor.

Mekanistik mahsul modellerine dayanan simülasyonlar, su tedarikinin gelecekteki mahsul verimini önemli ölçüde artıracağını öngörürken, gözlemlenen mahsul verimi ve hava arasındaki ilişkiyi yakalayan istatistiksel modeller aynı öngörüde bulunmuyor.

“Benim hipotezim, benim gibi ampirikçilerin bitkiler için mevcut suyu doğru bir şekilde ölçemedikleriydi” diyen Ortiz-Bobea, daha sonra şöyle bir görüş ortaya koyuyor: “Eğer biri suyun mevcudiyetini ölçemezse, o zaman kişi verim üzerindeki etkisini doğru şekilde ölçemez. Kuraklık toleransı ve ısı toleransı bitki ıslahındaki farklı özelliklerle ilişkilidir ve onları yeni çeşitlere dahil etmek için önemli bir zaman gerektiriyor."

Ortiz-Bobea ve ekibi, altı ürün için istatistiksel bir ürün verimi modeli geliştirmek üzere üç kaynaktan gelen bilgileri birleştirdi: mısır, pamuk, sorgum, soya fasulyesi, baharlık buğday ve kışlık buğday.

Ve bu çerçevede ABD Tarım Bakanlığı'ndan otuz yılın üzerinde tarımsal verim kayıtları, Oregon Eyalet Üniversitesi'ndeki PRISM İklim Grubundan hava durumu verileri, ayrıca NASA ve Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresinden tüm Kuzey Amerika'da dokuz mil aralıklarla toprak nem içeriğinin saatlik görüntülerini alarak bilimsel çalışmalarına devam ediyorlar...

Etiketler: , , ,

19 Haziran 2019

HİNDİSTAN'DA BAZI ÇİFTÇİLER HENÜZ ONAYLANMAYAN GDO'LU PAMUK ÇEŞİDİ EKİMİ YAPIYOR...


Hintli bir çiftçi grubu, üyelerinin beş yıl hapis cezasına sebep olabilecek bir suç olarak, ülke hükümeti tarafından onaylanmayan çeşitli genetiği değiştirilmiş pamuk tohumu ektiğini söylüyor.

Herhangi bir yeni teknolojiden mahrum edilmemeleri gerektiğini savunan çiftçiler, Alman ilaç üreticisi Bayer AG’nin Monsanto birimi tarafından geliştirilen herbisite dayanıklı pamuk çeşidinin ekildiğini kabul ediyor.

Sektör yetkilileri, bu tür tohumlarla ekilen alanın 2018'de 12.2 milyon hektarlık Hint pamuğu ekim alanının en az yüzde 10'una ulaştığını ve Shetkari Sangathana Çiftçiler Birliğinin Başkanı Anil Ghanwat da bu yıl söz konusu oranın artmasının muhtemel olduğunu ifade ediyor.

Ghanwat, ayrıca, “Geçen yıla kadar, çiftçiler onaylanmamış tohumları gizlice yetiştiriyorlardı. Bu yıldan itibaren halka açık olarak ekeceğiz. Bu, baskıcı hükümet yasalarını vurgulamak için sivil itaatsizlik hareketidir” açıklamasını yapıyor.

Bayer sözcüsü ise, zorunlu yönergeleri izlemeden onaylanmamış teknolojilerin geliştirilmesinin kötü bir emsal teşkil edeceğine işaret ediyor.

Hindistan, 2002 yılında genetiği değiştirilmiş (GM) pamuk tohumlarının ve 2006 yılında yükseltilmiş bir çeşitliliğin kullanılmasını onaylayarak ülkeyi dünyanın en büyük elyaf üreticisi ve ikinci büyük ihracatçısı haline getirdi.

Ancak Monsanto, 2016 yılında hükümetle yapılan bir ihtilaf anlaşmasından sonra en son çeşitlilik için onay isteyen bir başvuruyu geri çekti.

Çiftçilerin yabani ot mücadele maliyetlerini azaltmasına yardımcı olan herbisite toleranslı çeşitlilik, yine de, çevre aktivistlerinin yerel biyoçeşitliliği bozabileceğini söylediği glifosat bazlı yabani ot öldürücülerin satışlarını artırmış durumda.

Maharashtra eyaletindeki Akola bölgesinden bir çiftçi olan Lalit Bahale, geçtiğimiz günlerde bu yılki pamuk ekim sezonu öncesinde Shetkari Sangathana tarafından düzenlenen halka açık bir etkinlikte tohumlarını ekti.

Bahale, “Yasayı biliyorum ama yine de çiftçilerin haklarına aykırı olduğu için bu yasayı deldim” dedi.

Hindistan’ın Çevre Koruma Yasası uyarınca, çiftçiler beş yıla kadar hapis cezasına ve onaylanmamış tohum çeşitlerinin ekilmesi için 100.000 rupi (1.436.99 $) para cezasına çarptırılabilir.

Etiketler: , ,

KÜÇÜK BİR KART BUĞDAYDA GECE VE GÜNDÜZ ISI FARKINI DENGELEYEBİLİR Mİ?


ABD'de Kansas Eyalet Üniversitesi araştırmacıları, gece sıcaklıklarının mahsulün verim ve kalitesine etkisini test etmek için, ısı kontrollü çadırlarda 300'den fazla buğday çeşidi yetiştiriyorlar.

Ancak kredi kartı büyüklüğünde küçük bir devre kartı, dünyanın buğdayının ısısını yenmesine yardımcı olabilir mi?

Kansas Eyalet Üniversitesi araştırmacıları da öyle düşünüyor ve bunu kanıtlamalarına yardımcı olmak için (bu alanda) dünyanın ilk tesisini kurduğunu söylüyorlar.

Üniversitenin Manhattan kampüsünün kuzeyindeki yemyeşil bir alanda bilim adamları, yüksek gece sıcaklıkları ile ısı kontrollü çadırlar altında 300'den fazla buğday çeşidini test ediyor.

Söz konusu sistemi kuran bilgisayar bilimi öğrencisi Dan Wagner, "Ahududu Pi adı verilen küçük bir bilgisayar, sıcaklığı izlemek ve çadırların içindeki koşulları ayarlamak için kullanılıyor. Böylece araştırmacılar yüksek ve düşük sıcaklıklara duyarlı çeşitlerin belirlenmesini sağlayabilmekte" diyor.

Agronomi doçenti ve ekin fizyoloğu Krishna Jagadish, “Bu sadece Kansas'ta yetişen buğday değil. Bu çizgiler ABD sert kırmızı kışlık buğday koleksiyonunun tamamını temsil ediyor” şeklinde konuşuyor.

Araştırmacılar, her biri aynı 320 çeşit yetiştiren, ancak farklı çevresel koşullar altında tutulan altı tane çadır inşa ettiler. Dünyada böyle bir tesis bulunmadığını belirten Jagadish, projenin araştırmacılara ısıya toleranslı yeni buğday çeşitleri üretmelerine yardımcı olacak değerli veriler sağlayacağını belirtiyor.

K-State Agronomi Bölümünde doktora sonrası görev yapan Raju Bheemanahalli ise, “Çeşitlerin her birini Haziran ayı sonuna kadar hasat edeceğiz. Sonra tahılların büyüklüğünü ve sayısını, protein içeriğini ve daha fazlasını analiz edeceğiz. Bundan sonra da, ısı toleransını kontrol eden markerler geliştirmeye yardımcı olacak genomik bölgeleri belirleyeceğiz" açıklamasını yapıyor.

Bheemanahalli'ye göre, en sonunda, bu markörlerin buğday ıslahçıları tarafından daha yoğun ısı altında bile iyi sonuç veren çeşitler geliştirmek için kullanılabilmesi mümkün hale gelecek.

Nerede büyüdüğüne bakılmaksızın, tüm buğdaylar ısıya karşı hassastır, ama araştırmacılar artık yüksek gece sıcaklıklarının yüksek gündüz sıcaklıkları kadar eşit derecede zarar verebileceğine inanıyor...

Etiketler: , , , ,

FAO, ANKARA KONFERANSINDA SÜRDÜRÜLEBİLİR ARAZİ KULLANIMINA ÇAĞRIDA BULUNDU...


FAO Basın Bülteni...

FAO, Ankara’da gerçekleşen konferansta sürdürülebilir arazi kullanımına çağrıda bulundu...


Fotoğraf: ©FAO/Karen Minasyan

19 Haziran 2019, Ankara, Türkiye – 17-19 Haziran tarihleri arasında Ankara’da düzenlenen “Arazi Degradasyonu Dengelenmesi’nde Başarılı Dönüşüm: Gelecek Perspektifi” temalı Uluslararası Toprak Kongresi’nde Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) Türkiye ofisinin organize ettiği “Sürdürülebilir Toprak ve Arazi Yönetimi” konulu yarım günlük oturum dün gerçekleşti.

Oturuma konuşmacı olarak T.C Tarım ve Orman Bakanlığı’nın üst seviyedeki temsilcileri ile FAO ve Küresel Toprak Sekreteryası’nın uzmanları katıldı.

Oturumda ağırlıklı olarak arazi degradasyonu, arazi/toprak yönetiminin geliştirilmesi ve FAO’nun entegre arazi kullanımı planlaması üzerine Türkiye’ye verdiği destekler görüşüldü.

Açılış konuşmasında FAO Kıdemli Politika Görevlisi Sumiter Broca sürdürülebilir arazi yönetimi için entegre bir yaklaşıma ihtiyaç duyulduğuna dikkati çekerken, sözlerine şöyle devam etti:
“Çok çeşitli arazi kullanıcılarının arazi kullanımı ve arazi degradasyonunun sosyo-ekonomik faktörlerinin sebep olduğu rekabet ortamı, çok taraflı paydaşın katıldığı, küçük çiftçiler için kapasite geliştirici programların olduğu, kırsal kalkınma politikaları ile de bağlantının kurulduğu ve kadınların ekonomik güçlenmesini de içeren bir arazi kullanımı planlamasına ihtiyaç duyulmaktadır”

“Arazi kullanımı planlaması aynı zamanda ekosistem yönetimi, çevresel koruma ve iklim değişikliğine direnci de dikkate almalıdır”.

Doğal kaynaklarımızı korumak için sürdürülebilir toprak ve arazi yönetiminin gerekliliğini vurgulayan Tarım Reformu Genel Müdür Yardımcısı Metin Türker, tarımın iklim değişikliğinden en çok etkilenen sektör olduğunu ifade etti. Eğer kuraklık ve su kıtlığının devam etmesine izin verirsek, bunun eninde sonunda çölleşmeyi de beraberinde getireceğini vurgulayan Türker, sözlerine şöyle devam etti: “Geç olmadan kaynaklarımızın sürdürülebilir yönetimini sağlayacak metodolojileri uygulamaya geçirmeliyiz. Oluşacak krizi yönetmek yerine var olan riski yönetmek için harekete geçmeliyiz”

Birçok ülke alan planlaması, arazi degradasyonu, biyoçeşitlilik ve iklim değişikliği arasındaki ilişkiyi kurarken entegre bir yaklaşıma ihtiyaç olduğunu kabul ediyor; ancak henüz bu ilişki alan planlaması düzenlemelerine ve politikalarına yansımış değil.

Türkiye’deki toprak kaynaklarının sürdürülebilir bir şekilde yönetildiğinden ve ilgili uygulamaların izlendiğinden emin olunması için FAO ve T.C. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın taslak bir ulusal eylem planı geliştirmekte olduğunu ifade eden FAO Sürdürülebilir Toprak Yönetimi Uzmanı Liesl Wiese sözlerine şöyle devam etti: “Bu plan, toprak yönetimi, toprağın durumu ve takibi için bir toprak bilgi sistemi alt yapısının kurulmasındaki öncelikleri belirlemeli. Taslak ulusal eylem planının Ağustos sonuna doğru son haline gelmesi planlanıyor.”

FAO, küresel girişimler ve ülke/bölge seviyesinde projeler geliştirmede, hükümetlere politika geliştirerek farkındalık arttırmada, ayrıca alan seviyesinde de çiftçilere ve faydalanıcılara yardım ederek sürdürülebilir arazi planlaması uygulamalarına destek sağladı.

Bu önemli FAO girişimlerinden biri de diğer ekosistem hizmetlerini desteklerken, güvenli gıda için de sağlıklı ve üretken topraklar temin etmek adına gezegenin sınırlı kaynaklarının yönetimini geliştirmeyi amaçlayan Küresel Toprak Ortaklığı.

Küresel Toprak Ortaklığı’nın kuruluşundan bu yana Türkiye aktif bir üye oldu ve Avrupa ve Orta Asya’da bölgesel ortaklıkların kurulmasında da aktif rol aldı.

Bu bağlamda, FAO ve T.C. Tarım ve Orman Bakanlığı iki proje geliştirdiler: projelerden biri tarımsal altyapı hizmetlerinin güçlendirilmesiyle, diğeri ise iklim esnekliği ile ekosistem yönetimini geliştirerek gıda güvenliğine yönelik entegre arazi kullanımı planlaması ile ilgili.

FAO ayrıca Küresel Çevre Fonu’nun ana projelerinden olan “Orta Asya ve Türkiye’de Kurak Alanlarda Entegre Doğal Kaynak Yönetimi Projesi”nin (CACILM-2) de uygulayıcı ajansı.

FAO ve Türk Hükümeti, Küresel Çevre Fonu’nun Yukarı Sakarya Havzası’nda arazi degradasyonunun dengelenmesi için finanse ettiği proje ile Türkiye’de ve bölgede arazi degradasyonunun dengelenmesini izlemeyi amaçlamaktadır. Projenin açılışı yakın zamanda gerçekleştirilecek.

Açılış konuşmaları sonrasında FAO ve Küresel Toprak Ortaklığı Sekreterya’sı uzmanlarının sunumlarıyla devam eden oturum, açık tartışma ve soru-cevap ile devam etti.

Etiketler: , ,

18 Haziran 2019

"Turkish Agri.News - turkishagrifood.blogspot.com" yayına giriyor...


Türk tarım ve gıda sektörünün dünyaya açılan yeni penceresi deneme yayınında...

Türkiye'de tarım ve gıda sektöründe meydana gelen gelişmeleri ve bu çerçevede ele alınan yazı ve değerlendirmeleri tamamen İngilizce olarak yurt dışına tanıtmayı amaçlayan yeni bir platform,
"Turkish Agri.News - turkishagrifood.blogspot.com" yayına giriyor.

Çok yakında arşivimizde bulunan dünyanın dört bir köşesindeki binlerce sektörel adrese "Newsletter" göndermek suretiyle tanıtım çalışmalarına başlayacak olan turkishagrifood.blogspot.com için sizler de yurt dışında faaliyet gösteren dost ve tanıdıklarınızı haberdar edebilirsiniz. Teşekkürlerimizle...

Etiketler: ,

SIMON GROOT: HASTA DÜNYAYI DAHA FAZLA SEBZE YEMEYE ÇAĞIRIYORUM!


“Gıda Nobeli” ödüllü Simon Groot, hasta dünyayı daha fazla sebze yemeye çağırıyor...

Kötü beslenmeyle mücadelede ürün çeşitliliğini artırın, diyor ünlü tohum yetiştiricisi ve Dünya Gıda Ödülü sahibi Simon Groot...

10 Haziran, 2019, Londra - 

Tohum ıslahçısı 84 yaşındaki Simon Groot, ailesi yüzlerce yıldır tohum yetiştiriyor - dünyanın sebze ve ürün çeşitlerini artırarak yetersiz beslenmeyle mücadele etmesi gerektiğini söylüyor.

Groot'a göre özellikle Asya halkı giderek daha fazla nişastalı, yüksek kalorili pirinç ve besleyici sebzeler yerine et yemeyi tercih ediyor.

Yeni yayınlanan uluslararası bir rapor, kötü beslenmenin, 2017 yılında küresel çapta ölümlerin yüzde 20'sine sebep olarak, dünyanın en büyük katili sigarayı geçmiş olduğunu ortaya koyuyor.

Dutch East-West Seed'in (Hollanda Doğu - Batı Tohumculuk Firması) kurucusu Simon Groot, “İnsanlar daha zenginleştikçe ve yaşam standardı arttıkça, özellikle kırsal alanlarda, besinler değeri çok iyi olmayan, daha fazla pirinç yemeye başlıyorlar. Myanmar'da da böyle olmaya yüz tuttu. Yani bu gelirin arttığı yerde oluyor. Ve Çin'de de daha fazla et tüketimine doğru yöneldiler" diyor.

Ülkedeki pirinç federasyonu ve Yezin Ziraat Üniversitesi tarafından yapılan bir ankete göre, halk yılda ortalama 155 kilo pirinç tüketiyor, tabii bu oran Myanmar'ın dünyanın en yüksek pirinç tüketim oranlarından birine sahip olmasını sağlıyor.

Ancak diğer yandan uzmanlar, eğer dünya artan bir beslenme krizi ile mücadele etmek istiyorsa, tarım yapısal bir dönüşümle pirinç gibi yüksek kalorili ürünlerden meyve, kuru yemiş, sebze ve bakliyat üretimine doğru yönelmeli şeklinde konuşuyor.

Küçük ölçekli çiftçiler...

Groot'un aslında 40 yıldan uzun süredir yaptığı, Asya'daki milyonlarca küçük ölçekli çiftçinin besleyici sebze ürünleri yetiştirmesine katkı yaptığı bir mücadele.

Çalışmaları o zamandan beri Latin Amerika ve Afrika’ya kadar genişleyen Groot, geçtiğimiz hafta, 1986’da, gıda kalitesi ya da bulunabilirliğini geliştiren kişileri ödüllendirmek için kurulan Dünya Gıda Ödülünü kazandı.

Altıncı nesil bir tohum yetiştiricisi olan Groot, 47 yaşında küçük ölçekli Asyalı çiftçilerin genellikle düşük kaliteli tohumlarla mücadele ettiğini fark ettiğinde, Doğu-Batı Tohumu Firmasıyla işe başladığını vurguluyor.

"Bir çiftçi için, tohumların güvenilirliği çok önemli. Gübre tedarikçisi veya tarım ilacı satıcısına bağlı değil, tohum tedarikçisine duygusal olarak bağlı çünkü ekinlerinin kalitesini onlar belirliyor" diyen Groot, "Düşük verim ya da verimsiz tarım, birçok insan için iki yakasının bir araya gelmemesi, yoksulluk ve kötü beslenme anlamına gelir" ifadesinde bulunuyor.

Hollanda'daki Tohumlara Erişim Vakfı'na göre, Asya'daki milyonlarca küçük işletme, iklim değişikliği karşısında verimi artırabilecek yeni ve dayanıklı tohumları elde etme fırsatını kaçırıyor.

BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ise çeşitlendirmenin küresel olarak az bilinen, besleyici gıdaları ana akıma (daha bilinir hale getirerek) sokarak yetersiz beslenmeyle mücadeleye yardımcı olabileceğini,  iklim muhalefeti ve hastalıklara destek olabileceği açıklamasını yapıyor.

Tarihsel olarak, çiftçiler en az 7.000 çeşit yenilebilir bitki yetiştirmiştir. İngiltere Millennium Seed Bank, 1960'lardan bu yana çiftçilerin gübreler, kimyasallar ve yeni sulama yöntemleri kullanarak daha yüksek verime odaklandıklarını belirtiyor.

Groot, son olarak şu değerlendirmeyi yapıyor: "Rakiplerimiz ne yaparsa yapsın, sebze çeşitliliği yetiştirmelerine yardımcı olmak için küçük ölçekli çiftçilere öncelik vermeye devam edeceğiz. Büyük şirketler, 'Sadece 20 ana sebzeyi ele alalım ve gerisini unutalım' diyecekler. Ama biz böyle görmüyoruz. Sebzeler kendi içindeki çeşitliliği açısından önemlidir ve bu çeşitlilik hem tarım hem de piyasa değeri ve tüketici çıkarları açısından önem taşır."

Groot, Ekim ayında ABD'de düzenlenecek olan törende 250 bin dolarlık Dünya Gıda Ödülünü alacak...

Kaynak: BusinessDay, Lin Taylor

Etiketler: , , ,

17 Haziran 2019

BREZİLYA, ABD'DEN SONRA DÜNYANIN İKİNCİ BÜYÜK MISIR İHRACATÇISI OLDU...


Brezilya'nın mısır üretimi son on yılda istikrarlı bir şekilde artıyor. Brezilya, Amerika Birleşik Devletleri'nden sonra dünyada dünyanın ikinci büyük mısır ihracatçısı haline geldi. On yıl önce Brezilya, dünya mısır ihracatının sadece yüzde 1'ini oluşturuyordu. Şimdi ise dünya mısır ihracatının yüzde 25'ini yapıyor.

Brezilya'nın mısır üretimindeki artışı, ilk soya fasulyesi mahsulünün hasat edilmesinden sonra üretilen ikinci bir mısır mahsulü olan safrinha mısır üretimindeki önemli artışa bağlanabilir. Brezilya’daki safrinha mısır çeşidi şimdi Brezilya’nın toplam mısır üretiminin yaklaşık yüzde 72’sini oluşturmakta. Yanı sıra Brezilya'nın safrinha mısır ekim alanlarının artmaya devam etmesi bekleniyor çünkü Brezilya'nın soya ekim alanları arttıkça, safrinha mısır ekim alanları da artıyor.

2018/19 Brezilya safrinha mısır mahsulü hasada yaklaşıyor ve çiftçiler mısır üretimi konusunda çok iyimserler. USDA (Amerikan Tarım Bakanlığı) son aylık raporunda, Brezilya mısır mahsulü tahminlerini 4 milyon ton artırarak 100 milyon tona yükseltti, bu da Brezilya'da rekor bir mısır rekoltesi olacak. Brezilya’nın 2019 yılı mısır ihracatı 32 milyon ton veya geçen yıla göre neredeyse yüzde 30 daha fazla olabilir.

Mato Grosso, Brezilya'daki en büyük mısır üreticisi eyalet konumunda ve Mato Grosso Tarım Ekonomisi Enstitüsü (Imea), eyaletteki çiftçilerin, 2018/19 mısır üretiminin yüzde 62'si için şimdiden sözleşme yaptığını bildiriyor. Böylece mısır fiyatları ortalama çuval başına 19.91 R (bushel başına -36.5 kg.- 2.35 dolar) oldu.

Brezilya'nın mısır mahsulünün daha fazlası da etanol üretmek için kullanılıyor. Brezilya'daki ilk mısır bazlı etanol tesisi, 2017 yılının haziran ayında faaliyete geçti ve birkaç mısır bazlı etanol tesisinin önümüzdeki yıllarda hizmete girmesi planlanıyor. Mısır, Brezilya'nın toplam etanol üretiminin yüzde 4,6'sını oluşturuyor ve bu oran hızla artıyor. Brezilya'da önümüzdeki 4-5 yıl boyunca mısır bazlı etanol üretimindeki yatırımların 1,26 milyar ABD doları olacağı tahmin edilmektedir.

Mısır, Brezilya’nın orta batı bölgesinde etanol üretimi için çok uygun bir seçenek. Burada mısır üretimi fazlalığı ve nispeten düşük fiyatlar mevcut. Ayrıca mısırın uzak ihracat tesislerine taşınması için çok yüksek nakliye masrafları ödemekten ziyade mısırın etanol gibi katma değerli bir ürüne dönüştürülmesi daha piyasa çevrelerinde çok daha kârlı olarak değerlendiriliyor...




Etiketler: , ,

YENİ NESİL GENÇLER YENİ TEKNOLOJİ İLE AFRİKA TARIMINI DÖNÜŞTÜRECEK...


Yeni nesil gençler (Millennials) Afrika tarımını dönüştürüyor!

Tarım, geleneksel olarak hep Afrika'daki yoksulluk ile ilişkilendirilir.

Çiftçilik, Afrika’nın geniş bölgelerinde bir algı sorunuyla karşı karşıyadır. Orada yaşayan birçok insan için, yoksulluk ile eş anlamlıdır. Bu yüzden, ebeveynlerin, çocuklarının toprakta çalışmaya başlamasını istememesi şaşırtıcı değildir.

Ancak galiba işler biraz değişmeye başlıyor. Gittikçe artan sayıda yeni nesil Afrikalı, tüm eğitimli gençlerin sadece profesyonel masa başı işleri istediği fikrini ortadan kaldırmak için çalışıyor.

Tarımın kıtanın uzun vadeli ekonomik hayatiyeti ve büyümesinin anahtarı olduğunun anlaşılması, artan sayıda Afrika üniversite mezunlarının çiftçilikte kariyer seçmesine yol açmaktadır.

Afrika Kalkınma Bankası (ADB), söz konusu yeni nesil Afrikalıların, kara kıtada tarımsal dönüşüm için gerçek bir itici güç olduğunu söylüyor ve onlara eğitim, danışmanlık ve teknoloji konusunda destek vermek için 350 milyon dolar harcıyor.

Bu yeni gençler, "Agripreneur" olarak biliniyor ve kara kıtada 256 milyon yetersiz beslenen insanın gıdasını büyütme sürecinde çok ihtiyaç duyulan bir ödüllendirici kariyer seçimi olabileceğini kanıtlıyorlar.

Büyük potansiyel...

ADB'ye göre Afrika, dünyanın hiç tarım yapılmamış kalan ekilebilir arazisinin yüzde 65'ine, bol tatlı su ve yılda 300 gün güneş ışığına sahip bulunuyor.

Yine de 2017 yılında Afrika ülkeleri gıda ithalatı için yaklaşık 65 milyar dolarlık harcadılar. Afrika Kalkınma Bankası (ADB) Başkanı Dr. Akinwumi Adesina, bu olgu karşısında “Bu sürdürülemez, sorumsuz ve finanse edilebilir bir durum değil. Aynı zamanda tamamen gereksiz" diyor.

Her ne kadar Afrika, dünyanın kakao çekirdeğinin dörtte üçünü üretse de, örneğin, küresel çikolata satışlarından elde edilen gelirin sadece yüzde 2'sini alıyor. Adesina, eğer Afrika'nın tarımsal potansiyeli tam kapasitede değerlendirilebilse, kıtanın çok önemli bir gıda ihracatçısı olabileceğini söylüyor.

Agripreneur'lerin yükselişi...

Çiftçilik, Afrika'daki işlerin yüzde 60'ını oluşturuyor ve bu işlerin çoğu kadınlar tarafından üstleniliyor. Kenya merkezli Afrika Kadınlar Tarım Ağı (AWAN), kıta genelinde 27 ülkede, kadınların tarımdaki etknliğini ve üretimi artırmak için çalışıyor.

Gana'da, "Guzakuza" adlı bir kuruluş, kadın çiftçilere iş yaratmalarında ve toplumları için sağlıklı gıda üretmelerinde yardımcı olmaktadır. Tanzanya, Nijerya ve Etiyopya'da, Oxfam destekli kampanya Kadın Yemek Kahramanları kampanyasında, milyonlarca izleyiciyi çeken bir çiftçi TV gerçeklik şovu içeren projelerle mesajlar vermeye çalışıyor.

Yeni nesil çiftçilerin tipik bir örneği Gana’daki Anyako Çiftliklerinin kurucusu Richard Nounekpekou’dur. Sulama ve hasadı yönetmek üzere teknolojiyi kullanan bir çiftlik kooperatifi kurmak için 2013'te Samsung firmasındaki yüksek ücretli işinden ayrıldı.

Gana'dan genç tarım girişimcisi Emmanuel Ansah-Amprofi ise kısa bir süre önce The New York Times'a yaptığı açıklamada, "Tarımı mutlaka cazip hale getirmek zorundayız" şeklinde konuşuyor.

Tarımın Afrika'da dönüştürülme yöntemlerinden bazıları...

Geleceğin tohumlarını ekmek...

Geçtiğimiz yıl yayınlanan bir rapora göre, son iki yılda 19 milyon dolardan fazla yatırım yapılması ve aynı dönemde start-up şirketlerin de ikiye katlanmasıyla Afrika'da tarım teknolojisi yükseliyor. Kenya, Nijerya ve Gana, tarımsal inovasyon konusunda önde gelen ilk üç ülke konumunda.

Bu alanda etkili çalışmalar yapan firmalar arasında, Afrikalı çiftçilerin arazi satın alması ve üretimi genişletmesi için finansman sağlayan Farmcrowdy bulunuyor. Kitovu ise, çiftçilere, fazla ürün için alıcıları hedeflemeden önce verimi artırmak için toprağı analiz etmelerine yardımcı olan bir uygulama. Ve çiftçiler, traktör sahipleri ile alım gücü yetmeyen insanları eşleştiren TrotroTractor'ı kullanarak, kendi topraklarını başkalarına kullandırabilirler.

Birçok Afrika ülkesinde 2050'ye kadar nüfusun ikiye katlanacağı tahmin ediliyor. Ancak bu ve bunlar gibi yenilikler, yenilikçi ve teknolojik uygulamalar sadece çiftçilik algısını değiştirmeye yardımcı olmakla kalmaz, kıtanın geleceği için de tayin edici bir rol oynayabilir...

akinwumi adesina ile ilgili görsel sonucu

Dr. Akinwumi Adesina




Etiketler: , ,

ELLİ YIL ÖNCESİNE GÖRE İKİ KAT FAZLA BALIK YİYORUZ AMA STOKLAR TÜKENİYOR...


Aşırı avlanma

Gittikçe daha fazla, dünya çapında balık akşam yemeklerinin menüsü olmaya başladı. Ortalama bir kişi yılda 20 kilogramdan fazla balık yiyor ve 1960'ların seviyesini ikiye katlıyor. Gelişmekte olan ülkelerde artan gelirlerle - özellikle Çin - yükselen talep sayesinde, balık ve deniz ürünleri şimdi insanların tükettiği hayvansal proteinin neredeyse beşte birini oluşturuyor. Ancak söz konusu balık tüketimi okyanus popülasyonları üzerinde çok ağır bir etki yaratıyor. Tüketilen balıkların yarısından fazlası bugün yetiştiricilik ürünü olduğu halde, denizlerden hâlâ çok fazla balık çekiyoruz. Fakat azalmakta olan balık stokları belli başlı üretici ülkeler arasındaki çatışmaları, dünyadaki her on kişiden birine istihdam sağlayan bir sektörde iş kaybını tetikleme riski taşıyor.

Durum

Dünyadaki balıkçılık alanlarının yaklaşık yüzde 90'ı sürdürülebilir sınırlarında veya ötesinde hasat ediliyor. Güney mavi yüzgeçli orkinos gibi bazı çeşitlerin neslinin tükenmesi tehlikesi var. Batı ve orta Afrika kıyılarındaki tedariğin küçülmeye başlaması, gelecekteki gıda kıtlığı konusunda endişeleri artırıyor. Akdeniz ve Karadeniz'de avlanmalar 2007'den bu yana üçte bir oranında düşmüş durumda. Balıkçılık hakları, Çin ve Güneydoğu Asya ülkelerinin bölgesel taleplerle çakıştığı Güney Çin Denizi'nde bir sürtünme kaynağı oluyor. Endonezya, sularında yasadışı olarak balık avlamak için yakaladığı yabancı balıkçı teknelerini havaya uçurdu. Ve İngiltere’nin yabancı filolardan gelen rekabeti azaltmayı ve avları sınırlayan kotaları gevşetmeyi hedeflediği için balıkçılık, İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden ayrılma konusundaki görüşmelerinde parlama noktası olabilir.

Balığımız bitiyor

On dokuzuncu yüzyılın yelkenli gemileri, bazen Amerika Birleşik Devletleri'nin kuzeydoğu kıyılarında pisi balığı gibi yerel türleri yok edecek şekilde donatılmıştı. Ancak 1950'lerden başlayarak, sonar gibi donanımlarla donatılmış büyük endüstriyel balıkçı tekneleri daha derin sularda daha fazla balık bulabilmiş ve yakalayabilmiştir. Daha sonra balıkları bulmak için uçaklar ve uydular kullanıldı. Ticari filolar, okyanus tabanını taramak için trol ağlarını kullanmak gibi yıkıcı teknikleri kullandı. Bu girişimler ise kaplumbağalar, yunuslar ve balinalar dahil olmak üzere çok sayıda balık ve deniz canlısını öldürdü, yok etti. Bugün bazı ülkeler kıyılarının 200 deniz mili içerisinde kontrol ettikleri denizler olan özel ekonomik bölgelerinde dip trolünü kısıtlamış veya yasaklamış bjulunuyor Okyanusun yüzde 64'ünü oluşturan bu bölgelerin dışındaki yüksek denizler düzenlenmemiş ve yağmalamaya açık durumda. Çin liderliğindeki balıkçılık ülkeleri filolarını sübvanse etmiş ve aşırı yatırım yapmışlardır. Bazı tahminlere göre, dünyanın okyanuslarını sürdürülebilir bir şekilde hasat etmek için gerekenden iki ila dört kat daha fazla balıkçı teknesi var.

Kısıtlamalar geliyor

Ulusal sular içinde balıkçılığı düzenlemenin çeşitli yollarından biri olan avlanma payı programlarının gayet başarılı olduğu kanıtlanmıştır. Bu sistemler, bireysel balıkçılara, topluluklara veya şirketlere izin verilen toplam hasat hacminin belli bir kısmını kullandırmaktadır. Hakları satabilir veya balık yakalamak için kullanabilirler. Bu, balıkçılara talebin en yüksek olduğu zaman çalışmaya ve yumurtlama mevsiminde yavaşlamalarına, avlarının değerini en üst düzeye çıkarmasına ve paylarının değerini artırmasına sebep olur. Bu tür programlar bazen balıkçılık topluluklarında en azından geçici olarak gelirlerini düşüreceklerinden korkuyorlar. Yine de ABD, Belize, Şili, Danimarka ve Namibya bunları aşırı hasat edilmiş balık avlama tesislerinde kullanmaktadır. Birleşmiş Milletler diplomatları, yüksek denizlerde balık avının kısıtlanacağı veya yasaklanabileceği ve böylece stokların iyileşmesi için korunan alanlar oluşturma müzakerelerine başlamaya karar verdiler.

Kültür balıkçılığı çözüm olabilir mi?

Mekanlar ve uygulama mekanizmaları konusunda anlaşmaya varmak zorlu bir iştir çünkü özellikle açık denizlerin en büyük hasatçıları ABD, Çin ve Japonya da dahil olmak üzere politik olarak en güçlü ülkelerden bazılarıdır. Bazı savunucular, kültür balıkçılığını artırmanın yabani balıkları baskı altına almanın en iyi yolu olduğunu iddia ediyor, ancak bu uygulamanın karşı savunucuları da var. Balık çiftlikleri, okyanus balıklarına zarar veren zararlıları ve patojenleri serbest bırakabilir. Ayrıca, çiftlik balıkları, büyük ölçüde yabani balıklardan yapılan yemleri yer ve bu popülasyonu daha da strese sokar. Nihai cevap ise, çiftlikleri açık denize veya iç kesimlerden uzaklaştırarak ve kirletici unsurları da arıtmak için atık su arıtımındakine benzer sistemler kullanmak olabilir...





Etiketler: , ,

16 Haziran 2019

GÜNEY KORE, VİETNAM İLE TARIMSAL İŞBİRLİĞİNİN 10. YILINI KUTLUYOR...


Güney Kore'nin tarım teknolojisini gelişmekte olan ülkeler ile paylaşma stratejisinin bir parçası olarak, Kırsal Kalkınma İdaresi (BKA) son 20 yılda, Vietnam da dahil olmak üzere Asya'daki gelişmekte olan ülkelerden meslektaşları ile tarımsal AR-GE ortaklıkları kuruyor...

Söz konusu işbirliği Kore Uluslararası Tarım Programı (KOPIA) ve BKA'nın Asya Gıda ve Tarım İşbirliği Girişimi (AFACI) aracılığıyla gerçekleştiriliyor.

Kore ile Vietnam arasındaki ikili ilişkiler, 1992'de diplomatik ilişkilerin kurulmasından bu yana önemli ölçüde gelişti. Ancak iki ülkenin tarımsal ilişkisi resmi olarak, 2009 yılında BKA'nın Vietnam Tarım Bilimleri Akademisi'nde (VAAS) KOPIA Vietnam merkezini açtığı zaman resmi olarak kurulmuş oldu. Bu çerçevede tarımsal teknoloji transferi doğrultusunda BKA ve VAAS arasında daha fazla işbirliği amaçlanıyor.

Bu önemli etkinlik ile birlikte BKA, devam eden on yıllık bir işbirliğinin temelini atmış olan VAAS ile ilk Resmi Mutabakat Zaptını (MOU) imzalamıştı.

KOPIA ve Vietnam o zamandan beri pratik tarımsal teknolojiler ve uygulamalar (T&P) geliştirme  çerçevesinde Vietnamlı araştırmacılar ve bilgi yayım çalışanları için kapasite geliştirme, kurumsal kuruluş ve uzman danışmanlığı konularına odaklanarak çalışmalar yürüttü.

2019 yılı, BKA ile VAAS arasındaki tarımda 10 yıllık işbirliğine dayalı araştırma ve geliştirme ile KOPIA - Vietnam Ofisi kurulmasının 10. yılını işaret ediyor...


Etiketler: , , ,

GÜNEY AFRİKA'DA TARIMI ŞEKİLLENDİREN 4 YENİ TEKNOLOJİ EĞİLİMİ...


2019’da tarımı şekillendiren 4 teknoloji eğilimi... 

Güney Afrika Cumhuriyetinden FNB Tarım Bilgi ve Pazarlama Müdürü Dawie Maree, tarımsal teknolojideki yeniliklerin benzeri görülmemiş bir hızla geliştiğini, çiftçilerin işlerini rekabet etmek, büyümek ve sürdürmek için kendilerini (bu yeni duruma) uyarlamak ve yeniden icat etmekten başka seçenek bırakmayacağını söylüyor.

Maree, "Küresel çapta tarım sanayii, yeni ve ileri teknolojilerin kullanımı yoluyla bazı önemli çevresel ve gıda üretimi zorluklarının üstesinden başarıyla geliyor ve Güney Afrika'da bir istisna yok" diyor.

Maree, 2019 yılında tarımı etkileyen dört temel teknoloji eğilimine dikkat çekiyor:

• Büyük veri - Endüstri, operasyonel etkinliği artırmak ve verimi tahmin etmek için veri analitiğini giderek daha fazla kullanıyor.

Çiftçiler artık ekipman yönetiminde onlara yardımcı olan karmaşık sistemleri uygulayabiliyorlar. Bu aynı zamanda, bitki ve hasada en uygun zamanı ve yeri belirlemek üzere bir formül geliştirmek için hava durumu modelleri, toprak şartları ve ekilecek ürünler hakkındaki verilerle birleştiriliyor.

Büyük veri, ekin talebini, ekin verimini ve potansiyel arazi büyüklüğünü ve arazinin kullanımını tahmin etmek için de fayda sağlıyor.

• Damla sulama - Güney Afrikalı çiftçilere milyarlarca Rand (Güney Afrika parası) zarar getiren son kuraklık koşulları dikkate alındığında, çiftçilere doğru miktarda suyu verimli bir şekilde sunarak atıkları kontrol etmelerine imkan tanıyan ve bitkinin ihtiyaç duyduğu ileri damla sulama teknolojisinin geliştirilmesine büyük miktarlarda yatırım yapılıyor.

• Dikey tarım - Sudan ve gübreden tasarruf etmek için dikey olarak istiflenmiş katmanlar yoluyla daha küçük kontrollü bir ortamda yiyecek üretmek için kullanılan bu modern tarım biçimi - artık sadece bir "vızıltı kelimesi" değil, gerçekliktir. Güney Afrika’daki bazı çiftçiler zaten bu teknolojiyi tarım uygulamalarının bir parçası olarak başarıyla kullanıyorlar.

• Mobil uygulamalar - Akıllı telefonlar artık yalnızca multimedya amaçlı ve internet üzerinden bilgiye erişmek için kullanılmıyor. Çiftçiler artık ekinlerini GPS ile izlemek, yem miktarını hesaplamak, su tasarrufu yapmak, ticari ağlara ve pazarlara erişmek için de aktif olarak bu uygulamaları kullanıyor.

Maree, mobil uygulamaların tarım endüstrisinde önemli bir gelişme olduğunu vurguluyor. Küresel olarak geliştiriciler, bir zamanlar düşünülemeyecek uygulama yeniliklerini tanıtmak için 24 saat çalışıyor - artık bir düğmeye basarak 430 yabancı ot türünü tespit edebilecek ve özelliklerini belirleyebilecek uygulamalar var.

Maree, son olarak şu değerlendirmeyi yapıyor: “Çiftçilerden, sektörde geride kalmaktan kaçınmak için yeni teknolojik gelişmeler hakkında kendilerini düzenli olarak araştırmaları ve eğitmeleri isteniyor. Bütün bu yeni gelişmeleri görmezden gelmek ya da yeterince fark etmemiş olmak çiftçiler için gelecekte risk oluşturuyor."


Etiketler: , , ,