08 Haziran 2019

RABOBANK, ASYA ÜLKELERİNDE GIDA KAYIPLARIYLA MÜCADELE YARIŞMASI DÜZENLİYOR...


Hintli Ecozen Solutions firması, Rabobank Asya Gıda Kaybı ile Mücadele Yarışmasını kazandı...

Bu yarışma, gittikçe büyüyen küresel gıda kaybı ve israfına yönelik tarımsal teknoloji çözümlerini ön plana çıkarmayı amaçlıyor.

Rabobank bu girişimiyle, tarımsal sanayi yelpazesinde gıda ve tarım şirketleri ile küçük çiftçiler arasında yapıcı diyaloğu geliştirmeyi planlıyor.

Çiftlik düzeyinde güneş enerjisiyle soğuk odalar sağlayarak, bozulabilir gıdaların çiftlikten çatala hareketini sağlamaya odaklanan Ecozen Solutions, 15 Kasım 2018'de Singapur'da düzenlenen Finale etkinliğinde beş finalist arasından seçildi.

Ecozen, 15.000 ABD Doları değerindeki Jüri Ödülü ve 5.000 ABD Doları İzleyici Ödülü'nü kazandı. Finale etkinliği Rabobank Asia’nın Gıda ve Tarım Danışma Kurulu toplantısında gerçekleşti.

Rabobank Vakfı'nda inovasyon başkanı Albert Boogaard, “Rabobank Gıda Kaybı ile Mücadele Yarışmasının temel hedeflerinden biri, girişimcileri yatırımcılara, kullanıcılara ve diğer paydaşlara aralarında işbirliğini teşvik etmek için desteklemektir" açıklamasını yaptı.

Gündemi yorumlayan, Ecozen'in kurucu ortağı ve yöneticisi Prateek Singhal da şu değerlendirmede bulundu: “Gıda Kaybı, gelişmekte olan tüm ülkelerde kilit bir konu ve Ecozen'de biz bunu önlemek için çözümler üretmeye çalışıyoruz. Bu yarışma, gıda kaybına karşı mücadele etmeye çalışan benzer düşünen işletmeler ve kuruluşlarla iletişim kurmamıza ve işbirliği yapmamıza yardımcı olacaktır. Ayrıca, ürün geliştirme ve iş genişletme planlarımızı hızla takip edecek sermayeye erişim sağlayabilir. ”






Etiketler: ,

ABD'Lİ ÇİFTÇİLER YABANCIYA TOPRAK SATIŞINA "ARTIK YETER" DİYOR!


Amerikan toprağı!

Bunlar genellikle yurtsever duyguları karıştırmak için kullanılabilecek iki kelime...

Bunlar ayrıca asla hafife alınamayacak kelimelerdir, çünkü bugün yaklaşık 12 milyon hektar (120 milyon dekar) ABD tarım arazisi yabancı yatırımcılar tarafından kontrol ediliyor. Bu sayı son yirmi yılda ikiye katlandı ve bu da tarım sektöründe alarm çanları çaldırıyor!

Borsada yaşanan son durgunluğun atlatılmasından sonra, yabancı yatırımcılar ABD tarım arazilerinde büyük alımlar yapmaya başladı. Ve sahip olunabilecek toprak miktarı konusunda federal bir kısıtlama olmadığından, herhangi bir sınırlama eyaletlerin kendi kararlarına  bırakılmış durumdadır.

ÇİFTÇİLERİN ORTANCA YAŞI 55

Özellikle mülkiyete kısıtlama getirmeyen eyaletlerde daha fazla Amerikan toprağının yabancı ellerde toplanması muhtemel gözüküyor. ABD'li çiftçilerin ortanca yaşı 55 olduğundan, çoğu aile üyesi de işleri devralmaya istekli olmayınca, bu çiftçiler emeklilikle karşı karşıya kalıyor. Ulusal Genç Çiftçiler Koalisyonu (The National Young Farmers Coalition)  ülkenin tarım arazilerinin üçte ikisinin önümüzdeki birkaç on yılda el değiştireceği tahmininde bulunuyor.

Ohio Çiftlik Bürosu'ndan (Ohio Farm Bureau) Ty Higgins, "Teksas, herkes için adeta açık pazar, bu yüzden ne kadar araziye sahip olunabileceği konusunda bir limitleri yok" diyor. "Bir de Iowa'ya bakın, bu hususta kısıtlama getirdiler. Iowa'da yabancılara ait hiçbir arazi yok!"

Teksas'ta olduğu gibi, Ohio'da da hiçbir kısıtlama yok ve yaklaşık 200 bin hektar (2 milyon dönüm) birinci sınıf tarım arazisi yabancı mülkiyete geçmiş bulunuyor. Eyaletin kuzeybatı köşesinde, hemen Toledo'nun altında, yalnızca Hollandalı şirketler rüzgar santralleri için 250 bin dönümlük arazi satın aldı.

Bu bölgede en fazla yabancı sermayeli tarım arazisi yoğunluğuna sahip iki ilçe var ki, her biri 160 bin dönümden fazladır. Bunlardan biri, üç rüzgar çiftliğinin Ohio-Indiana hattında bulunduğu Paulding ilçesidir.

Higgins, "Yabancı bir kuruluş istediği kadar arazi satın aldığında, Amerikalılar o topraklara bir daha asla sahip olamayabilir. Yani bir defa kaybedersek, onu sonsuza kadar kaybedebiliriz!" diyor.

KAYGI BÜYÜYOR

Higgins, "Bu tür verimli tarım arazilerinin yabancı işletmeler tarafından satın alınması artık (çiftçiler arasında) ciddi endişe yaratmaya başladı. Yanı sıra diğer bir kaygımız, tarım dışında bir şeye dönüştürülen her verimli tarım arazisinin, artık gıda üretmeyen araziler haline gelmesidir. Bu büyük bir kayıp ve bu kaybı her 6 kişiden birinin tarımla bağlantılı olduğu Ohio'da hemen herkes hissetmekte" diye konuşuyor.

Angela Huffman, Paulding ile birlikte 160 bin dönümlük yabancı tarım arazisine sahip olan Wyandot ilçesinde yaşayan altıncı nesil bir çiftçi. Mütevazı, iki katlı beyaz çiftlik evi, yaklaşık 200 yıldır kendi ailesinde. Büyükbabası, buradaki arazide faal olarak çiftçilik yapan son kişiydi. Tarımsal piyasaların kötüye gitmesiyle çiftçilik yapmayı bıraktığında, beş çocuğundan hiçbiri devralmak istemedi ve buradaki tarım arazileri kiraya verildi.

Ancak annesiyle birlikte burada yaşayan genç Huffman, çiftçiliği devam ettirmek ve aile mirasını canlandırmak istiyor. Huffman, Walmart’ın küçük yerel işletmeleri piyasadan çıkarmasına benzer şekilde, yabancı toprak sahipliğinin kırsal toplum üzerindeki etkileri konusunda ciddi kaygıları olduğunu söylüyor.

Huffman, “Arka kapımın hemen ilerisinde, dünyanın en büyük domuz üreticisi olan Çin’li Smithfield Foods, çeşitli yatırımlar yaptı. Yani bölgemizin zenginliğini alıp götürüyorlar" diye de ekliyor.

Ancak adil olmak gerekirse, ABD çiftçileri ve şirketleri de Avustralya’dan Brezilya’ya kadar milyarlarca dolarlık tarım arazisine sahip olarak denizaşırı tarıma yatırım yapıyor. Ancak Smithfield Food’un satın alınması Amerikalı çiftçilerin rahatsızlığını gerçekten artırdı. Bu 2013 yılında yapılan satışın bir parçası olarak, Çinli şirket şu anda 600 bin dönümlük birinci sınıf tarım arazisine sahip bulunuyor.

Tekrar Huffman çiftlik evine dönersek, Joe Maxwell mutfak masasındaki bir dizüstü bilgisayarda yazıyor. Maxwell, Missouri'den dördüncü nesil bir çiftçi. O ve Huffman, ülke genelinde çiftçiler ve yetiştiriciler için bir destek grubu olan Rekabetçi Piyasalar Örgütü'nün üyeleri olarak çalışıyor.

Maxwell, biraz ilerideki Smithfield Foods tahıl ambarlarına işaret ediyor: "Bu ambarların kazandığı para bizim kendi çiftçi topluluğumuz içinde kalabilirdi. Oysa bugün bu ambarların kazandığı para, binlerce km ötedeki birilerinin cebine gidecek."

OHIO HEDEF EYALET OLABİLİR

Maxwell, öte yandan diğer eyaletlerin arazi satışına kısıtlamalar getirmesi sebebiyle, özellikle Ohio’nun hedef alınmasından endişe duyuyor. “ABD’de ve tarımda yatırım alanı ararken,” diyor. “Ohio harika bir tarım eyaleti ve diğer eyaletler gibi herhangi bir kısıtlamanız yok!”

Ülke çapında, Kanadalı yatırımcılar en fazla tarım arazisine sahip. Ohio’da ise Almanlar yaklaşık 300 bin dönüm araziyi kontrol ediyor.

Eyaletin güney kesiminde, John Trimmer, Alman yatırımcılar için 120 bin dönümlük mısır ve soya üretimi yapan bir çiftliği yönetiyor. 1980'lerden beri ABD tarımına yatırım yapmak isteyen Alman aileleriyle birlikte çalışıyor. Trimmer, “Önce Iowa ve Minnesota’da toprak almaya başladılar” diye açıklıyor, “Ancak tam başladıklarında bu eyaletler (Iowa ve Minnesota) yabancı mülkiyeti kısıtlayan yasaları kabul etti.”

Yine de Trimmer, yabancı mal sahipleri hakkında yanlış bir anlayış olduğunu söylüyor - bunlar iyi komşular değiller ya da toprakları düzgün kullanmıyor değiller. Gördüğü şey, hâlâ çiftlikte yaşayan yaşlı aile üyeleri ile çiftçilikle ilgisi olmayan ve araziyi satarak para kazanmak isteyen çocukları arasında giderek büyüyen bir bölünme...

"Burada sahiplerinden satın aldığımız son iki çiftlik, kardeşlere annelerinden miras kalmıştı ve hiçbiri çiftçilik yapmak istemiyordu. Hiçbirinin tarımla ilgisi yok" diye anlatan Trimmer, Alman müşterilerinin toplumda, çoğu zaman yaşlanan ebeveynleri veya yetişkin çocukları, kiracıların satın aldıkları çiftliklerdeki evlerde yaşamaya devam etmelerine izin verdikleri için bir sempati yarattıklarını belirtiyor.

Not: www.npr.org'da Renee Wildee'nin yazısından tercüme edilmiştir.




Etiketler: ,

07 Haziran 2019

WAGENINGEN ÜNİVERSİTESİNDE LUISA TRINDADE, DOMATESTEN KOT GİYSİ YAPMAYI PLANLIYOR...






21 Mayıs, 2019 - Hollanda'nın dünyaca ünlü Wageningen Üniversitesinde Profesör Luisa Trindade, biyo-temelli ekonomi için ürün ıslah çalışması yapıyor. 'Atık Yok' sloganı doğrultusunda, dolmalık biber ve domates bitkilerini kullanmayı hedefliyor.

Trindade, “Şu anda sahip olduğumuz mahsuller, biyo merkezli ekonomi için değil, gıda üretimi için geliştirildi” diyor. Tamamen gıda ve gıda dışı ürünlerde işlenebilecek bitkiler geliştirmek istediğini söyleyen bitki ıslah hocası Luisa Trindade, "Bitkileri, protein, şeker ve yağ gibi bir içerik fabrikası olarak algılıyorum. Bu bileşenler, yeterli toplumsal talep varsa ürün üretmek için kullanılabilir" diye konuşuyor.

Kenevir...

İyi bilinen bir biyo-bazlı bitki kenevir; tekstil üretimi için pamuğa alternatif. Bir bitki ıslah firmasıyla işbirliği halinde, Trindade’nin ekibi kot giysi ve diğer tekstil ürünlerinde kullanılan elyaf üretimi için üç yeni kenevir çeşidi geliştirdi. Bu kenevir Avrupa'da zaten yetiştirilmekte olup, ardından tekstil sektöründe işlenmesi için Çin'e gönderiliyor.

Trindade, “Fakat yine de farklı şeyler yapmalıyız. Verimi artırmamız gerekir ve liflerin çıkarılması daha kolay hale getirilmeli. Dahası kenevir bitkisinden yağ çekebiliriz; Salatalar için yağ ve ayrıca farmasötik uygulamalar için kannabinoidler üretmeliyiz. Bu maddeler uykusuzluğa, çeşitli kanser türlerine karşı yardımcı olur ve iştahı tetikleyebilir veya engelleyebilir. '

Deney...

Bütün bu uygulamaları mümkün kılmak için, Trindade şu anda 125 farklı kenevir bitkisi çeşidi ile bir deney yapmaktadır. “Özellikleri ve bunlara karşılık gelen genom bölgelerini belirlemek istiyoruz, böylece belirli bir özelliği seçmek için hangi çeşitleri geçmemiz gerektiğini biliyoruz.”

Mikantus...

Araştırma grubu aynı zamanda Doğu Asya'dan gelen farklı çim çeşidi olan miscanthus ile çalışıyor. Şimdiye dek miscanthus, çoğunlukla enerji ürünü olarak kullanılıyordu, fakat aynı zamanda kağıt, yalıtım malzemeleri ve biyoplastik üretmek için de kullanılabilir. Söz konusu uygulamalar için şu anda pilot çalışmalar yürütülüyor. Bunlar, Trindade'nin, biyoetanol üretmek için yüksek verimi daha iyi fermantasyon ile birleştiren daha iyi bir ürün bulmak zorunda kalacağını gösteriyor.

Salatalıklar...

Nihai olarak, Pofesör Trindade, bu bitkilerin yaprak ve dallarının da kullanılabilir hale gelmesi için domates ve salatalık gibi yiyecek bitkilerini ıslah etmek istiyor. Trindade, bu bitkilerde çok miktarda protein ve lif bulunduğunu belirtiyor, böylece domates lifleri kot üretiminde de kullanılabilir. Ancak ekinler bitkileri mantarlara karşı koruyan maddeler de üretir. Trindade, aynı zamanda, hangi biyoaktif maddelerin olduğunu ve koruyucu olarak mı yoksa doğal bir pestisit olarak kullanılıp kullanılamayacağını araştırmak istiyor.

Genetik...

Trindade'in bitki ıslah grubunun bir parçası olan araştırma grubu, yarısı doktora adayı olan yaklaşık yirmi araştırmacıdan oluşuyor. Ekip hem üniversitede hem de Wageningen Research'te çalışıyor. Ayrıca hayvan ve beslenme araştırmacılarıyla işbirliği yapıyor.

Luisa Trindade'in verdiği şu mesaj çok önemli: "Biyo-temelli ekonomide bitki fizyolojisi, genetik, dönüşüm teknolojisi ve tüketici tercihleri ​​hakkındaki çeşitli perspektifleri birleştirmemiz gerekiyor."

Kaynak: Wageningen Üniversitesi yayınları


Etiketler: , ,

MURATBEY PENETRATES INTO US MARKET WITH INNOVATIVE PRODUCTS


Press release...

Muratbey once again stamped USA...

World brands came together at IDDBA Fair...

Guiding the development of innovative products with Turkey and cheese in the world Muratbey, as it works to increase exports continue to promote their products and to participate in international fairs.

In this framework Muratbey participated in the International Dairy Deli Bakery Fair (IDDBA) in New Orleans, USA with its traditional products as well as its innovative ones.

"We will launch vitamin D products in USA"

Hamit Erol, Muratbey Board Member, indicating that Muratbey cheese much appreciated in this country. He also said, "We are sending our innovative products to USA like burgum, sürmeli and topi which are very popular in Turkey. This year, we have launched our enriched vitamin D products at the IDDBA Fair. We will be the solution to the problem of vitamin D deficiency which is proved by researches with our Muratbey Misto and Plus family products. ”

Stating that they have managed ro reach more points in the US market year on year, Hamit Erol said. "We presented different tastes and indispensable products for healthy life with our unique cheese produced with our innovative approach. We aim to reach more countries by the end of the year by establishing the right connections in the IDDBA Fair and improving our bilateral relations in line with our export growth targets" he added.

Digital works in full swing...

Muratbey Board Member Hamit Erol emphasized that they continued their digital activities for international marketing activities without slowing down. “We have created international social media accounts within the scope of our branding and globalization strategies abroad. We are in constant interaction with Muratbey lovers all over the world. We connect with our consumers through our social media accounts. We have carried out in Turkey as a national brand and aim to increase our contribution to boosting our share of exports with all the work and the country's economy." he explained...



Etiketler: ,

FAO: GIDA GÜVENLİĞİNİ SAĞLAMAK HERKESİN ORTAK SORUMLULUĞUDUR



Gıda güvenliği herkesin görevidir...

Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Güvenliği Günü olan bugün, herkesin güvenli, besleyici ve yeterli gıdaya sahip olma hakkına dikkat çekiyor...

Fotoğraf: ©FAO/Riccardo de Luca


7 Haziran 2019 Budapeşte, Macaristan   - Son yıllarda gıda güvenliği alanındaki dikkat çekici gelişmelere rağmen, gıda kaynaklı hastalıkların küresel boyutu hala kabul edilemez düzeydedir. Dünya’da her yıl yaklaşık 600 milyon kişi (her on kişiden birine denk gelecek şekilde) kirli yiyecekleri yedikten sonra hastalanmakta ve bu grup içerisinden 420.000'i ölmektedir. Güvenli gıda, yalnızca daha iyi sağlık ve gıda güvenliği için değil aynı zamanda geçim kaynakları, ekonomik gelişme, ticaret ve her ülkenin uluslararası itibarı için de önem taşımaktadır.

Dünya'da ilk defa bugün kutlanan Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Güvenliği Günü yediğimiz gıdaların daha güvenli olması sağlama konusundaki çabaları güçlendirmeyi amaçlamaktadır.

Birleşmiş Milletlerin iki kurumu olan Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO), Dünya genelinde gıda güvenliğini artırma çabalarına öncülük etmektedir.

Kirlenme çiftlikten sofraya kadar olan tüm süreçlerde oluşabilir. Bu çerçevede, gıda güvenliğini sağlamak gıda yetiştiren, işleyen, taşıyan, depolayan, satan ve tüketen herkesin ortak sorumluluğudur.

FAO gıda güvenliği ve kalite uzmanı olan Marry Kenny’e göre “Tüketiciler değişimi tetikleme gücüne sahiptir. Ayrıca gıda güvenliğinin güçlüğü göz önüne alındığında, tüketicilerin gıda seçimleriyle ilişkili beslenme ve gıda kaynaklı riskler hakkında zamanında, açık ve güvenilir bilgilere erişmeleri gerekmektedir.”

Gıda güvenliği sizin işiniz! Fotoğraf: ©FAO/Gent Shkullaku (L); ©FAO/Karen Minasyan (R)

Güvenli olduğuna emin olun.
Hükümetler ve gıda güvenliği yetkilileri, hepimizin güvenli ve besleyici yiyecekler yiyebileceğini garanti etmede kritik bir rol oynamaktadır. Uygun gıda yönetmelikleri kapsamında, hükümetler ve gıda güvenliği yetkilileri gıda operatörlerinin tüm gıda zinciri boyunca gıda güvenliği risklerini yönetmelerine yardımcı olabilirler.

Marry Kenny’nin eklediği üzere “Avrupa ve Orta Asya'daki birçok ülkenin, çok sektörlü iş birliği ve risk odaklı yaklaşımların benimsenmesi yoluyla gıda güvenliği kontrol sistemlerini geliştirmek için büyük çaba sarf etmektedirler. FAO-WHO’nun yayınladığı uluslararası gıda standartları (Codex Alimentarius) gibi uluslararası gıda güvenliği standartlarının, halk sağlığını koruyan ve uluslararası ticareti ve ekonomik kalkınmayı kolaylaştıran önemli araçlar olarak kabul edilmektedir.”

Ayrıca, hükümetler ve ilgili makamlar gıda güvenliği risklerinin ve bunların nasıl önleneceği konusunda gıda üreticileri ve tüketicilerini bilgilendirmekten ve yönlendirmekten sorumludurlar. FAO, bölgedeki ülkelerin güvenli gıda sağlayabilmesi için resmi kontrol sistemlerinin güçlendirilmesi, bölgedeki ülkeler arasında teknik yardım ve iş birliğini desteklemektedir.

Ürünlerin iyi işlenmesi, depolanması, saklanması, besin değerlerinin korunması, gıda atıklarının en aza indirgenmesi, gıda güvenliğinin sağlanması ve hasat sonrası kayıpların azaltılması için özel sektöre destek verilmesi ve katılımlarının sağlanması gerekmektedir.


İtalya'daki bir işçi peynir üretim tesisinde bakır bir kaptaki süt yoğunluğunu kontrol ederken. ©FAO/Alessia Pierdomenico


FAO ve WHO, herkesin güvenli, besleyici ve yeterli gıdaya sahip olma hakkı olduğuna ve güvenli gıdaların, Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinin temel amaçlarından iki tanesi olan sağlıklı bireyler ve açlığı sonlandırmada kritik öneme sahip olduğuna inanmaktadır.

Herkesin sürece nasıl katılabileceğini göstermek için her iki Birleşmiş Milletler kurumunun ortaklığında yeni bir kılavuz hazırlanmıştır. Bu kılavuz gıda güvenliğinde sürekli bir fark yaratmak için aşağıdaki beş adımdan bahsetmektedir;
Güvenli olduğuna emin olun. Hükümetler herkes için güvenli ve besleyici gıda sağlamalıdır.
Güvenli yetiştirin. Tarım ve gıda üreticileri iyi uygulamalara uyum sağlamak zorundadır.
Güvenli saklayın. İşletmeciler gıdanın güvenli olduğundan emin olmalıdır.
Güvenli olduğunu kontrol edin. Tüketicilerin, gıdalarla ilgili beslenme ve hastalık riskleri hakkında zamanında, açık ve güvenilir bilgilere erişmesi gerekir.
Güvenlik için bir araya gelin. Hükümetler, bölgesel ekonomik yapılar, Birleşmiş Milletler kuruluşları, kalkınma ajansları, ticari sivil toplum kuruluşları, tüketici ve üretici grupları, akademik ve araştırma kurumları ve özel sektör kuruluşları gıda güvenliği konularında birlikte çalışmalıdır.

2019 yılı itibariyle 7 Haziran tarihi gıda güvenliğinin yararlarının kutlanacağı gün olarak belirlenmiştir. Dünya Gıda Güvenliği Günü, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından Aralık 2018’de kabul edilmiştir.

Etiketler: ,

TURKEY TARGETS 1 BILLION DOLLARS OF TOMATO EXPORTS...


Union of Aegean Exporters' press release...

Turkey targets $ 1billion in foreign exchange from tomatoes...

In 2018 $ 603 million revenue from tomato exports...


Tomatoes and tomato-derived products, which are used in kitchens in every meal and salad, are among the stars of cheese and olives and one of the great trio of breakfasts.

Turkey earned income in 2018 with the export of tomatoes and tomato-derived products in 603 million 660 thousand dollars of foreign exchange.

Turkey have exported all kinds of tomatoes, fresh, tomato paste, dried, frozen. Fresh tomato exports amounted to $ 292 million, while tomato paste exports became the top partner of $ 164 million. The dried tomato exports from Turkey; He won $ 88 million in foreign exchange. Exports of frozen tomatoes amounted to $ 39.4 million, while exports of ketchup and tomato sauces totaled $ 16.3 million.

Aegean Fresh Fruit and Vegetable Exporters Association President Hayrettin Uçak, said in his statement, "Tomato and tomato-derived products in the sector of fresh fruit and vegetables and products that stood at the beginning of exports. But we aim to export $ 1 billion in tomato and derivatives exports."

Turkey together with developments in greenhouse tomato production and export of 12 months makes the position very advantegous for the sector. "In addition to our exports of fresh tomatoes; tomato derivatives, tomato paste, dried tomatoes, frozen tomatoes, ketchup, tomato sauces and tomato juice as more value-added products are exported" he added.


In 2018, Romania was the country that preferred Turkish tomatoes with an amount of USD 43.7 million, while Russia ranked second with USD 30.6 million and Ukraine ranked third with USD 25.6 million. The number of countries that Turkey exported fresh tomatoes was recorded as 55.


Tomato paste exports to Iraq amount to $ 111 million, Saudi Arabia 8.6 million dollars, Germany $ 8.2 million. Turkish paste was used for cooking at the tables of 103 countries.


In the export of dried tomatoes, the United States was at the summit with an amount of 19.5 million dollars, while Italy was 13.3 million dollars and Germany preferred Turkish dried tomatoes worth $ 9.5 million. The number of countries we export to 86 dried tomatoes.




Etiketler: , ,

06 Haziran 2019

FAO: KÜRESEL GIDA FİYATLARI ZORLU HAVA ŞARTLARI YÜZÜNDEN ARTIŞ GÖSTERDİ


FAO Basın Bülteni...

Gıda fiyatları mısır için zayıf olan görünümde yükseldi.

Peynir, domuz eti ve mısır fiyatları; şeker, palm yağı ve sığır etinde olduğu gibi artış gösterdi.

Ermenistan'da Lori peyniri yapmak. Fotoğraf: © FAO / Karen Minasyan

6 Haziran 2019, Roma, İtalya - Küresel gıda fiyatları zorlu hava şartları sebebiyle artan peynir ve mısır fiyatlarının da desteğiyle, Mayıs ayında art arda beşinci kez yükseliş gösterdi.

Gıda ürünleri sepetinin uluslararası fiyatlardaki aylık değişimlerinin göstergesi olan FAO Gıda Fiyat Endeksi, Mayıs ayında, bir önceki aydan yüzde 1.2 artışla, Mayıs 2018 dönemine göre hâlâ yüzde 1.9 aşağıda kalarak 172.4 puan ortalamasında seyretti.

FAO Süt Fiyatı Endeksi Nisan ayından itibaren yaklaşık beş yıllık yükselişe ulaşarak, yüzde 5.2 artış gösterdi. Peynir fiyatları merkezli yükseliş, Okyanusya’daki kuraklık kaynaklı kısıtlı ihracat durumu güçlü küresel ithalat talebi yansıtmış oldu.

FAO Tahıl Fiyat Endeksi, yaygın sel ve yağmurlar sebebiyle mahsul ekiminin kaydedilen en ağır hızda gerçekleştiği Amerika Birleşik Devletleri’ndeki üretim beklentilerinin düşüşe cevap olarak mısır fiyat kotasyonlarındaki ani dalgalanma ile yüzde 1.4’e ulaştı. Pirinç fiyatları genelde sabit kalsa da buğday fiyatları düşüş gösterdi.

FAO Şeker Endeksi, dünyadaki en büyük üretici Hindistan’daki artan ürün beklentilerinin, Brezilya’daki yıllık üretimde raporlanan yüzde 17’lik düşüşe ağır basmasıyla bu ay yüzde 3.2 geriledi. Biyoyakıt üretiminde kullanılan şeker kamışına olan talebin azalmasına da sebep olan zayıflayan uluslararası enerji fiyatları, şeker fiyatlarını da ayrıca olumsuz etkiledi.

FAO Bitkisel Yağ Fiyat Endeksi palm yağı değerlerinin önde gelen ihracat ülkelerinin geniş envanter seviyelerine bağlı olarak yüzde 1.1 geriledi. Soya, ayçiçeği ve kolza yağı fiyatları mütevazı bir yükseliş gösterdi.

FAO Et Fiyat Endeksi Mayıs ayında Afrika Domuz Ateşi’nin üretimin büyük kısmını yok ettiği Doğu Asya’dan gelen güçlü ithalat talebi ve domuz eti fiyatı kotasyonlarının yükselmeye devam etmesiyle az da olsa artış gösterdi. Büyükbaş et fiyatları küresel ihracat taleplerindeki artışı yansıtarak Nisan ayındaki yükselişle rahatladı.

Mısır için belirsiz görünüm

Aynı zamanda bugün yayınlanan Tahıl Arz ve Talep Özeti'nde FAO’nun küresel tahıl üretimi ile ilgili son beklentisi geçen yıldan yüzde 1.2 artışla 2 685 milyon tona ulaşacağını öngörüyor. Bu rakam geçen yıl küresel tahıl üretiminin yüzde 2.7 artış göstereceği düşünülen Mayıs ayı için yapılan tahmine göre keskin bir düşüş göstermekte.

Küresel pirinç üretimi geçen yılki rekor seviyeye yakın kalırken bir önceki yılın aynı dönemine göre küresel tahım üretimindeki yükseliş, buğday ve arpa üretimindeki büyümeleri yansıtmaktadır. Ancak dünya çapındaki mısır üretiminin, zorlayıcı hava koşulları nedeniyle ABD’deki ekiminin hızla azalmasıyla, önceki yıla göre yüzde 10 daralan düşüşü göstermektedir.

Önümüzdeki yıl küresel tahıl kullanımının, Mayıs beklentisinden biraz aşağıda olup hala 2018/19 için yüzde 1 artışla, 2 707 milyon tona ulaşması öngörülmektedir. Küresel pirinç kullanımı, buğdayın yüzde 1.2 artış gösterip 755 milyon tona ulaşması beklenirken, yüzde 1.4 yıllık yükseliş ile 518 milyon tona ulaşması beklenmektedir.

Üretim ve kullanıma ait yeni tahminlere dayanarak, yeni sezonda küresel tahıl stokları yüzde 3 düşüş göstererek son dört yılın en düşüğü olan 830 milyon tona inebilir. Tahmini düşüş küresel tahıl kullanılacak stoğu oranının yüzde 30 altına inerek göreceli olarak rahat bir talep seviyesini işaret etmektedir.

Buğdaydaki küresel ticaret beklentisinin, önceki yıl tahmin edilen seviyeden yüzde 1.4 artış ve Afrika, Asya’daki çeşitli ülkelerin güçlü ithalat taleplerinin ve Karadeniz Bölgesi ile Avrupa Birliği’nin geniş ihracat beklentileri ile de birleşerek 414 milyon tona yükselmesi beklenmektedir.

Etiketler:

MİKRO ALGLER, SU ÜRÜNLERİ YETİŞTİRİCİLİĞİNDE ÇÖZÜM OLABİLİR Mİ?


Kültür balıkçılığı sektöründe çalışan herkes size aynı şeyi söyleyecektir: Su ürünlerinin sürdürülebilirlik sorunu var...

Gittikçe artan dünya nüfusunu besleyecek yeterli yabani balığın olmadığı yaygın bir bilgi olmasına rağmen, kültür balıkçılığının savunucuları - balık çiftçiliği - modellerini okyanus dostu bir alternatif olarak konumlandırıyor. Ancak gerçek biraz daha farklı. Su ürünleri yetiştiriciliği operasyonlarının hâlâ yabani balık stokları üzerinde önemli bir etkisi var. Bunun sebebi, çiftlik balıklarının yabani hayvanları birincil besin kaynağı olarak yemeleridir - bu da denizde yeteri kadar balık bulunmaması sorununa katkıda bulunmak anlamına geliyor.

YEM BALIĞI KÜÇÜK AMA ETKİSİ BÜYÜK

Su ürünleri yetiştiriciliğinde yem olarak kullanılan daha küçük, yabani av türlerine genellikle yem balığı deniliyor.  Bunlar daha çok hamsi, ringa balığı ve sardalye gibi türlerdir. Yem balıklarından, yem üreticileri balık unu ve balık yağı türetir, bu da yediğimiz çiftlik balıklarına verilir. Yem balığı balıkları küçük olabilir, ancak yaptıkları etki büyüktür. Bazı tahminlere göre, avlanan balıkların yüzde 25'i balık yetiştiriciliği yapmak için kullanılıyor.

Yem balıklarının azalmasının, okyanusun geri kalanında ciddi sonuçları olacağını görmeliyiz. Yem balıklarından birçok hayvan (deniz canlısı) enerji için hem doğrudan hem de dolaylı olarak yararlanmaktadır. 2015 yılında, Kuzeydoğu Pasifik'teki sardalya popülasyonu o kadar keskin bir şekilde baş aşağı geldi ki, bölgesel balıkçılık yönetimi hasat beklentilerini tamamen değiştirmek zorunda kaldı. Sardalya popülasyonunda meydana gelen sert düşüş, denizlerde beslenme zincirinin geri kalanı üzerinde adeta dalgalanma etkisi yaratarak, deniz aslanı yavruları, pelikanlar ve balinalar dahil olmak üzere birçok türün yetersiz beslenmesine yol açtı.

Ancak yem balıklarının yerine başka seçenek bulmak da o kadar kolay değil. Onlardan elde edilen yağ, kültür balığı çiftliklerinde çok ihtiyaç duyulan bir yağ türünü sağlıyor.

FAO'nun (BM Gıda ve Tarım Örgütü) Balıkçılık Raporuna göre kültür balıkçılığı 2001 ve 2016 yılları arasında yılda yüzde 5,8 büyüyerek, bu dönemde dünyanın en hızlı büyüyen gıda üretim sektörü olmayı başardı. Bununla birlikte su ürünleri yetiştiriciliği bir yandan hızla büyümeye devam ederken, diğer yandan endüstri olumsuz sonuçları olabilecek bir tedarik zinciri darboğazı ile karşı karşıya kalıyor.

BALIK YAĞINA ALTERNATİF BULMAK ZOR

Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresine (NOAA) bağlı Kuzeybatı Balıkçılık Bilim Merkezinden (NFSC) Ronald B. Johnson, "Balık yağına alternatif bulmak hayli zor, çünkü denizlerde birçok balık türünün diyet ihtiyacı olan omega-3 yağ asidi zinciri balık yağında yüksek oranda bulunmakta" diyor. Su ürünleri yetiştiriciliğinde alternatif yem içerikleri konusu Johnson'ın uzmanlık alanını oluşturuyor.

Bu yağları duymuş olabilirsiniz - dokosaheksaenoik asit (DHA) ve eikosapentaenoik asit (EPA) gibi uzun isimler taşırlar. Onları vitamin olarak da alabilirsiniz. Çünkü biz balıklar gibi DHA ve EPA'yı kendimiz üretmiyoruz. Balıklar, sağlıklı yağlarını daha küçük yem balıklarından alırlar; bu da suda daha küçük bitki organizmalarını yemelerini sağlar.

Bütün bunlar (geldiğimiz noktada), su ürünleri endüstrisinin yem balıkları seçeneğini tamamen bertaraf etmesine yardımcı olabilecek çarpıcı bir soruna yol açıyor. Yem balıkları omega-3 yağ asitlerini daha küçük organizmaları yiyerek alıyorsa, neden aracıyı ortadan kaldırmıyor ve doğrudan kaynağa gitmiyorsunuz?

Balıklar, sağlıklı yağlarını daha küçük yem balıklarından alırlar; bu da suda daha küçük bitki organizmalarını yemelerini sağlar.

MİKRO ALGLER ÇÖZÜM OLABİLİR Mİ?

Şimdi (işin önemli kısmına geliyoruz), bu, şu ana kadar en büyük yem içeriği üreticilerinden bazılarının yapmaya çalıştığı şey! Yani yem balıklarından değil, yem balıklarının yediği mikro alglerden elde edilen bir omega-3 yağ asidi ürünü oluşturmak...

Üstelik, mikro algler, (tek hücreli, sucul bitki organizma grubu) deniz ürünleri beslenme ağının yapı taşlarıdır. (Son ve en kritik soru olarak) Balık yağına mikro alg bazlı bir alternatif, kültür balıkçılığının yem balıklarına olan bağımlılığını önemli ölçüde azaltabilir mi? b

Böyle bir (köklü) çözüm bu sektörün çevresel vaatlerini yerine getirmesine yardımcı olamaz mı?


Not: Bu yazı, yabancı kaynaklardan tercüme edilerek derleme yapılmıştır...





Etiketler: , , ,

KÜRESEL PATATES TİCARETİ ÖNÜMÜZDEKİ ON YILDA BÜYÜMEYE DEVAM EDECEK...


Rabobank uzmanlarının yaptığı analizlere göre uluslararası patates ticareti önümüzdeki on yıl içinde büyümeye devam edecek...

Agro-Center'da yer alan haberde, banka uzmanlarının görüşü, böyle bir trendin özellikle Kuzey Batı Avrupalı ihracatçıların işine geleceği yönünde. Ancak patates üretiminde bölgesel toprak kalitesi sorununun çözülmesinin yanı sıra çevre standartlarını güçlendirecek ve fiyat istikrarsızlığı konusunda yeni hamleler yapacak bir ticaret ortamı gerekiyor.


Uzmanlar, 2017 yılında dünya dondurulmuş patates ürünleri ithalatı hacminin 7,095 milyon tonu bulduğunu belirtiyor. On yıl içinde, bu gösterge 2.985 milyon ton veya yüzde 72.7 oranında artış gösterdi.

Uluslararası patates ticareti özellikle Avrupa bölgesinde güçlü konumda ve söz konusu ticaret yüzde 69,1 artışa karşılık gelen 3,334 milyon tona kadar yükseldi.

Patates tüketimi neredeyse tüm dünya ülkelerinde artış trendinde olmakla birlikte, gelişmiş bir işleme sanayiine sahip sadece dört büyük ülke var; bunlar küresel patates ihracatının  yüzde 80'inden fazlasını sağlayan Hollanda, Belçika, Kanada ve Amerika Birleşik Devletleri.

Fakat bu dört önde gelen ülkeden en başarılısı Belçika oldu. 2017 yılına kadarki on yıllık dönemde Belçikalı patates sanayicileri dünya ihracatındaki paylarını yüzde 11 artırarak, toplamda yüzde 29'a çıkardılar.

Son olarak, Rabobank analistleri, kârlı bir dondurulmuş patates ürünleri ticaretini gerçekleştirebilmek için yıl boyunca yüksek kalitede patates tedariki gerektiğini söylüyor...




Etiketler: ,

05 Haziran 2019

PARAGUAY'DA TARIM VE HAYVANCILIK SEKTÖRÜNÜ TANIYALIM...


Paraguay, Güney Amerika kıtasının orta bölgesinde coşkulu bir doğal güzelliğe sahip bereketli bir ülke...

Neredeyse Kaliforniya kadar büyük olan bu kara ülkesi Brezilya, Arjantin ve Bolivya arasında bulunuyor.

Bununla birlikte, daha çok ülkenin kuzeydeki en büyük üç şehrinde yoğunlaşan yaklaşık 7 milyon nüfusa sahip.

Merkezi konumu dolayısıyla, bu ülke genel olarak Amerika kıtasının kalbi olarak anılıyor.

Son 50 yıl boyunca, Paraguay sessizce Latin Amerika'daki en büyük finansal ve politik istikrarı olan ülkelerden biri haline geldi. Vatandaşları gıdaya uygun fiyatlarla erişebiliyor ve elektrik ise ucuz. Genel olarak yabancı yatırım ve göç teşvik ediliyor ve büyük şehirlerde kozmopolit bir nüfus yapısı var.

Ülke, tarımda uluslararası potansiyeli ile tanınıyor. Tarım sektörü milli gelirin yaklaşık yüzde 30'unu sağlıyor. Fakat istihdam bakımından tarımda büyük bir yoğunluk mevcut. Başka bir ifadeyle toplam işgücünün yüzde 40'dan fazlası tarım sektöründe istihdam ediliyor.

Güçlü ve istikrarlı ekonomisinin yanı sıra Paraguay dünyanın en büyük altıncı soya üreticisi, ikinci en büyük stevia üreticisi, yine ikinci en büyük tung yağı üreticisi, altıncı en büyük mısır ihracatçısı, onuncu buğday ihracatçısı ve en büyük sekizinci sığır eti ihracatçısı...

Paraguay, aynı zamanda başta Brezilya, Arjantin, Bolivya ve Uruguay olmak üzere dünyanın önde gelen elektrik ihracatçılarından biri...

Tarım ve hayvancılık endüstrisi geleneksel olarak Paraguay ekonomisinde söz sahibi konumda. 

HAYVANCILIKTA BÜYÜK POTANSİYEL

Paraguay geniş otlak ve çayır alanları sayesinde, ülke topraklarının yüzde 40'ının özellikle hayvancılık için uygun olduğunu ve genel olarak yüzde 20'sinin de yeterli düzeyde olduğunu ortaya koyuyor. Olağanüstü derecede verimli olan topraklar, yüksek protein seviyelerine sahip, besin açısından zengin meralarda ve özellikle yüksek kaliteli hayvanlarla çok verimli kırmızı et üretimi fırsatları sunuyor.

Küresel et tüketiminde devam eden artış, bu açıdan Paraguay'a hayvancılıkta avantaj sağlamayı sürdürecek.

Paraguay'da iklim genelde tropikal ve subtropikal özelliklidir. Ocak, en sıcak ay olup, ortalama 28.9 santigrat derecedir. Söz konusu iklim şartları ve verimli topraklar, Paraguay'ı turunçgiller de dahil olmak üzere çeşitli mahsullerin tarımı için ideal hale getiriyor. Bol yağışlı iklimi, yıl boyunca güneşi ve çok kısa kışları ayrıca meyve üretimi yönünden de bu ülkeyi çok elverişli kılıyor.

Ancak ülkenin hızlı ekonomik büyümesi, bazı gıda ürünlerine olan talebin de o ölçüde yüksek olduğu ve dolayısıyla yıllık tüketiminin önemli bir bölünün komşu ülkelerden ithal edilmesi gerektiği anlamına geliyor.

Tarım arazileri için talebin bir hayli güçlü olduğunu söyleyebiliriz. Bu, Paraguay'da tarım ve gıda sektöründe potansiyel yatırımcılara, ürünlerin tamamı ihracat pazarına bağlı kalmaksızın ülke içinde satılabildiğinden ciddi fırsatlar sunuyor...






Etiketler: ,

04 Haziran 2019

RUSYA, GIDA KRİZİ YAŞAYAN VENEZUELA'YA ET İHRACATINA BAŞLIYOR...



Rusya, Venezuela'ya bir kısmı sübvansiyon özelliği taşıyacak şekilde et ürünleri ihracatına başlıyor...

Venezuela'nın bir süredir yaşamakta olduğu acil gıda krizine çözüm desteği olarak, Rus Et Sanayicileri ihracat için yetkilendirildi.

Rus Veteriner Örgütü, Rosselkhoznadzor, yaptığı açıklamada, ihracatın Afrika domuz gribi, Kuş gribi ve Şap hastalığından ari bölgelerden gerçekleşeceğini bildirdi.

Rosselkhoznadzor, zaten Rus et sanayicilerinin bu ülkeye ihracat konusunda yakından ilgili olduklarını da vurguladı.

Rusya, 2018 yılında bir önceki yıla göre Venezuela'ya olan gıda ihracatını yüzde 24 artırmıştı. Bu konuda somut bir örnek olarak, Venezuela, Rusya'dan geçen yıl itibarıyla 257 bin ton buğday ithalatı yapmıştı.

Miranda Eyalet Valisi Hector Rodrigues Castro ise Venezuela'nın gıda ithalat sistemini yeniden düzenlemekte olduğunu ve bu çerçevede söz konusu ticaretin bundan böyle yeni ticari ortaklar olan Rusya, Çin ve İran ile yapılacağını bildiriyor.

Son birkaç yıldır gıda krizi ile boğuşan ülkede 3 milyondan fazla Venezuelalı komşu ülkelere göç etmiş durumda. Mevcut nüfusun yüzde 90'ı da et ürünleri dahil temel gıda maddelerini alacak konumda değil.

Bir süredir yaşanmakta olan gıda krizi yurt içi et tüketimini şimdiye kadar görülmemiş bir miktara indirdi. O kadar ki Ulusal Sığır Yetiştiricileri Federasyonunun verdiği rakamlara göre, Venezuela'da kişi başına et tüketimi 1999 yılında yılda 20 kg iken şu anda 7 kg düzeyinde...


Etiketler: ,

DUBAİ'DE RESTORANLAR KALORİLERİ MENÜLERİNDE GÖSTERECEK...


Dubai, BAE

Dubai Belediyesi, Dubai’deki tüm gıda işletmelerinin kalorilerini menülerinde göstereceklerini açıkladı.

Yeni kural, Kasım ayından itibaren 5'ten fazla şubesi bulunan restoranlara, kafeteryalara ve kafelere uygulanacak.

Belediye, ikinci ve son aşamada tüm gıda kuruluşlarının 2020 Ocak ayındaki kararlara uyması gerektiğini söyledi.

Bu proje ile amaç, müşterilerin restoranlarda tükettikleri gıdanın besleyici değerlerinden haberdar olmaları için her türlü tedbirin alınacak olması şeklinde ifade ediliyor.

Dubai Belediyesi, ülkede böyle bir kural uygulayan ilk yerel otorite olacak.

SAĞLIKLI VE LEZZETLİ YEMEKLER SUNMAK

Dubai Belediyesi Genel Müdürü Dawoud Al Hajri, konu ile ilgili olarak şunları söylüyor: “Belediyenin girişimi, tüketicilerin sağlık durumlarına uygun yiyecek seçebilmelerini sağlamak için gıda işletmelerinin tüm yiyeceklerde kalori bildirilmesinde tamamen şeffaf olmalarını zorunlu kılmaktır. Bu proje aslında, Belediyemizin restoranları tüketicilere sağlıklı ve lezzetli yemekler sunması için teşvik edeceği ve Dubai Belediyesi'nin mutlu ve sürdürülebilir bir şehir kurma vizyonunu gerçekleştirmesine yardımcı olacak yenilikçi bir programdır."

Al Hajri, son olarak şu mesajı veriyor: "Söz konusu girişim, özellikle bulunabilirlik ve erişilebilirlik sorunu yüzünden sağlıksız yiyecek seçeneklerine başvuran tüketicileri hedef alıyor. Belediyemizin gıda kuruluşlarını dengeli ve sağlıklı yemekler sağlaması, toplumun sağlığını iyileştirmesi ve insanları sağlıksız öğünlerin sebep olduğu hastalıklara karşı korumaya katkıda bulunmasının teşvik edilmesi konusundaki duyarlılığımızın bilinmesini isteriz."






Etiketler: ,

KIRSAL KESİM GENÇLERİNİN SORUNLARINA DANS EDEREK DİKKAT ÇEKİYORLAR!


Roma, 29 Mayıs 2019 -

Birleşmiş Milletler (BM) Uluslararası Tarımsal Kalkınma Fonu (IFAD), dünyanın en yoksul ülkelerinin kırsal kesiminde yaşayan gençlere yönelik fırsatlar yaratılmasını desteklemek amacıyla genç insanlardan 15 saniyelik bir dans videosu kaydetmelerini istedi...

Sanal dans kampanyası, bu hafta kısa formlu mobil video platformu TikTok'ta başlatıldı ve dünya liderlerinden küresel yoksulluk ve açlığı sona erdirmenin bir aracı olarak sürdürülebilir tarıma ve gençlere daha fazla yatırım yapmalarını istendi.

Bugün dünyada 1,2 milyar genç (15-24 yaş arası) var. Bu gençlerin yüzde 80'inden fazlası gelişmekte olan ülkelerde yaşıyor ve yoksulluğun kırsal alanlarda en etkileyici kaldığı düşük gelirli Afrika ülkelerinde de sayıları hızla artıyor.

#DanceforChange, MTV ödüllü koreograf Sherrie Silver ve IFAD'ın Kırsal Gençlik Savunucusu, Afrikalı sanatçı Eazi'yi (Oluwatosin Oluwole Ajibade) öne çıkarıyor. Çift, artan küresel açlığın ortasında dünyayı daha güvenli hale getirmek, milyonlarca kırsal genç için fırsatlar ve umutlar üretme aracı olarak artan tarımsal yatırım ihtiyacına dikkat çekmek için bir araya geldi.

TikTok'un lansman öncesi tanıtımında, dünyanın dört bir yanından yaklaşık 5.000 kişi projenin desteklenmesi için benzersiz video dansları ve anılar yarattı. Şimdiye kadarki en yüksek izleyici katılımı ise Kanada, Hindistan, Almanya, Birleşik Krallık ve Amerika Birleşik Devletleri'nde gerçekleşti.

Sherrie Silver, “Dünyanın dikkatini çekmek ve her yerdeki genç insanlarla bir mesajı paylaşmak için dans ediyoruz, bizim neslimiz küresel açlığı sona erdirebilir, ancak liderlerimiz tarıma ve gelecek nesil genç çiftçilere daha fazla yatırım yaparsa” diyor.

Kamerun’da Mr Eazi’nin yazdığı bir şarkıyla dans eden ve IFAD destekli projede kırsal gençliği içeren kampanyanın mücadelesi için müzik videosu yapan Silver, Ruanda’da doğdu ve Birleşik Krallık’ta eğitim gördü.

KIRSALDA YAŞAYAN GENÇLERE GÜVENELİM

Silver, “Dünya liderlerinin kırsal alanlardaki gençlerin muazzam bir kaynak olduğunu bilmelerini istiyoruz. Başarılı olma fırsatı verilirse, bu gençlerin dünyayı beslemeye ve gıda sistemlerini dönüştürmeye güçleri var" diyor.

Nijeryalı şarkıcı, söz yazarı ve girişimci olan Mr Eazi de, kampanyaya destek veren sanatçılar J. Derobie ve Guiltybeatz ile birlikte "Freedom" (Özgürlük) adlı şarkısını kaydetti. Şarkı, tarımın olumlu yönlerini anlatmayı ve gençleri çiftçiliğe çekmeyi amaçlıyor...

“Gençlere ve çiftçiliğe yapılan daha fazla yatırım, daha fazla gıda, daha fazla iş ve hepimiz için daha fazla özgürlük anlamına geliyor” dedi.


https://youtu.be/dCXE4l2loEA
https://youtu.be/-NzOF45Cmg4



Etiketler: , ,

ABD'Lİ SARIMSAK ÜRETİCİLERİ ÇİN İLE DEVAM EDEN TİCARET SAVAŞINDAN MEMNUN...



GILROY, California (Reuters) - Milyonlarca diğer ABD çiftçisinin aksine, sarımsak üreticileri son dönemde Çin'le olan ticaret savaşından yararlanıyor ve Başkan Donald Trump’ın son ekonomik saldırılarından keyifleniyor.

Kaliforniya'da yetişen sarımsaklar uzun yıllardır ucuz Çin sarımsağına karşı zemin kaybettikten sonra yeniden artış trendine girdi. Çin sarımsakları yakın gelecekte yüksek ithalat tarifeleriyle karşı karşıya kalmaya devam ettikçe satışların daha da artması bekleniyor.

ABD'de ayakta kalan üç ticari sarımsak üreticisinin en büyüğü olan Christopher Ranch ailesinin yöneticisi Ken Christopher, "Söz konusu tarifelerin sonsuza kadar açık kalmasını görmek isteriz” diyor.

Pek çok çiftçi, Çin'den yapılan ithalata çok fazla güvendikleri için devam edegelen ticaret savaşından zarar görürken, ABD sarımsak yetiştiricileri, iç pazara büyük ağırlık vermeye devam ederek süreçten yararlanıyor.

Çin sarımsaklarına ilişkin tarifeler, ABD’nin 200 milyar dolarlık Çin mallarına uygulanan tarifeleri artırdığı ve ABD’nin Çin’deki bir ticaret anlaşmasının yakında gerçekleşebileceğini umduğu 9 Mayıs’ta yüzde 10’dan 25’e yükseldi.

ABD Orta Batı bölgesinde soya üreticileri siloların, en büyük alıcı Çin'e satılamayan mahsullerle dolu konumunu izlerken, Christopher Ranch firması, ABD’nin Çin sarımsak ithalatı üzerine yüzde 10'luk bir tarife uygulamasının ardından yerli sarımsak satışlarının 2018’in son çeyreğinde yüzde 15 artış gösterdiğini söylüyor.

Üstelik Trump, Çin’in ABD yetkilileri için çok önemli bir konu üzerinde müzakere edildiği sırada ticari görüşmeleri durdurması sonucu, bu ay tarifelerin daha da yükseltilmesi talimatını verdi.

Ticari savaşın hızlanması ve gerilimin artması tam da, ABD sarımsak hasadından sadece birkaç hafta önce meydana geldi.

Ken Christopher, bu durumu, “Zamanlama bizim için bundan daha iyi olamazdı. Gelecek haftalarda Kaliforniya sarımsak talebinde bir artış bekliyoruz" şeklinde değerlendiriyor.

Kaliforniya Gilroy'da  25 bin dönüm çim biçimli sarımsak tarlasına sahip olan Christopher, Washington D.C.'ye giderek Trump yönetimini tarifeleri karşılayacak ithalat listesine sarımsak eklemesi yönünde lobi çalışması yapıyor.

Tarifeler için lobicilik yaparken, Christopher 1990'lı yıllarda Çin sarımsaklarına yüzde 400 oranındaki anti-damping vergisini uygulamak için mücadele eden büyükbabasının ayak izlerini takip ediyor.

Christopher, “Bir ticaret savaşının ABD’nin çıkarlarına uygun olmadığını daha geniş bir ekonomik anlamda anlıyoruz. Ancak tarifeler yine de gerçekleştiği için, sarımsağın denklemin bir parçası olduğundan emin olmalıyız" diye konuşuyor.




Etiketler: ,

ARJANTİN'DE ZEYTİNYAĞI TÜKETİMİNİN ARTIRILMASI ÇABALARI SÜRÜYOR...



Arjantinli Solfrut, mevcut zeytinyağı üretim tesisini yeniliyor. Yeni yatırımla firma son teknoloji ürünü bir fabrika sahibi olacak ve depolama kapasitesini 4.000 tona yükseltecek.

Bir tarım şirketi olan Solfrut, Arjantin'deki San Juan bölge yönetiminin 14 milyon dolarlık yatırım yapmak için bir ekip oluşturması ve yeni yatırımın tamamlanmasının ardından Güney Amerika'daki en büyük sektörel tesise kavuşacak.

Tesis, Arjantin’de tüketilen zeytinyağının yüzde 30’unun şişelenmesinin yanı sıra Brezilya’ya ihracata yönelik çalışma başlatacak.

Solfrut Yönetim Kurulu Başkanı Jose Chediack, yaptığı açıklamada, “San Juan'a yatırım yapmakla bölge ekonomisinin büyümesine ve gelişmesine hizmet etmeyi amaçlıyoruz. Burada hiç şüphesiz tüm Latin Amerika'daki en önemli zeytinyağı tesisini kurmuş olacağız. Bu bölgede yani San Juan'da süpermarketlerimiz için zeytinyağını işleyeceğiz. Şu anda tesis 200 kişiyi istihdam ediyor ve üç aşamalı genişleme tamamlandığında, Solfrut olarak işgücünü yüzde 15 artırmayı hedefliyoruz" diyor.

Yapılan temel atma törenine çeşitli hükümet yetkilileri katıldı.

Bölge valisi Sergio Uñac ve belediye başkanı Mario Martín, tören katılımcılarına projenin eyalet ekonomisine fayda sağlayacak sonuçlar ortaya çıkarmasını beklediklerini söyledi.

Vali Unac, zeytin dikimi ve zeytinyağı üretimini hem bölge hem de ülkenin geri kalanı için sürdürülebilir bir yatırım olarak gördüğünü ve bu tür yatırımların Arjantin’in zeytinyağı ihracatının yanı sıra iç tüketimin artmasına da yardımcı olabileceğini ifade etti.

Unac, ayrıca, "Bu sadece bölgede değil, ülkede de ileriye dönük bir çalışma. Üretim, tüketim ve ihracat hakkında daha fazla konuşmamız gerektiğinin farkındayız, ancak önce iç pazarın yeniden canlandırılmasını sağlamalıyız. Şu anda en önemli şey budur” diye ekledi.

Zeytinyağı üretimi çerçevesinde gerekli altyapı eksikliği, ülkede sektörü büyütme faaliyetleri devam ederken karşılaşılan en büyük zorluklardan biri konumunda...

Arjantin'de zeytinlik alanlar 100 bin hektarı geçiyor. Ağaç sayısı 21 milyon, tesis sayısı da 100'ün üzerinde bulunuyor. Sektör doğrudan 15 bin, dolaylı olarak da 45 bin kişiye istihdam yaratıyor. Ancak Arjantin halen dünyada 5. büyük zeytinyağı ihracatçısı olmasına rağmen iç piyasa aynı hacme sahip değil ve ülkede iç tüketimin artırılması çabaları sürüyor.

Etiketler: ,

UKRAYNA'DA SÜT FİYATLARI DÜŞÜŞ EĞİLİMİNİ SÜRDÜRÜYOR...



Dünyanın geri kalanı için bunun tersi olmasına rağmen Ukrayna'da süt fiyatları düşüyor...

Agro-Center'da yer alan habere göre, Süt Üreticileri Birliği yayınladığı basın bülteni ile sektördeki  son gelişmeler hakkında bilgi verirken, süt fiyatlarında düşüş olduğunu bildirdi.

Süt Üreticileri Birliği uzmanı Jan Muzychenko, “Dünya pazarındaki olumlu fiyat eğilimlerine rağmen, Ukrayna'da süt fiyatları düşmeye devam ediyor. En yüksek düşüş ise yüksek kaliteli süt fiyatlarında” dedi.

Nisan ayında, bir kilogram süt, KDV dahil 9.69 UAH / kg iken, bu rakam Mart ayı fiyatlarına oranla 11 kopek daha düşük gerçekleşti. Genel olarak, fiyatlar 9.90-9.40 UAH / kg aralığında değişim gösterdi. Yüksek kalitede süt ortalama olarak 9.36 UAH / kg, yani 6 kopek daha ucuz ve daha az kalitede süt fiyatları da 7 kopek 8.98 UAH / kg'a düşmüş bulunuyor.

Muzychenko'ya göre bu olumsuz gelişmelerin birkaç sebebi var. Öncelikle, ana para birimini oluşturan kategoriler için yani tereyağı ve süt tozu ihracat fiyatları düşüktür. Örneğin tereyağı satışları parasal olarak yüzde 35 ve yüzde 38.4 oranında azalmış durumda. İhracat için bir kilogram tereyağının ortalama fiyatı 4.1 dolar / kg idi. Peynir satışlarında bir düzelme olmadı. Bu yılın ilk çeyreğinde dış pazarlara süt ürünleri satışından elde edilen toplam gelir yüzde 19 azalma gösterdi.

Süt uzmanı Muzychenko, "Mevsimlik faktörler durumu daha da kötüleştiriyor.

Süt sektöründe dünya fiyatları Aralık ayından bu yana yükseliyor. Bu olguyu tüm dünyada analitik veriler onaylıyor. Ukrayna'da ise tam aksi bir eğilim var. Bu boşluk büyüdükçe, yaz aylarında fiyat artışları da kaçınılmaz olacak" değerlendirmesini yapıyor...







Etiketler: ,

03 Haziran 2019

JUNE 5 WORLD ENVIRONMENT DAY CELEBRATED SINCE 1972...



WORLD ENVIRONMENT DAY!







June 5 is World Environment Day and has been celebrated on this day every year since 1972...

This year, the spotlight is on air pollution...

9 out of 10 people live in areas where air quality levels are below World Health Organization standards. Air pollution is largely caused by human activities, among which agricultural production plays a crucial role as it generates 24 per cent of global greenhouse gas emissions.

This figure is higher than industry, which accounts for 21 per cent of the total, and transport, which accounts for a “mere” 14 per cent.

"Air pollution is a concern, since it is also closely linked to climate change, which is a threat to global health and to the food chain," explained Anna Ruggerini, Chief Operating Officer of the Barilla Foundation. Climate change is also harmful to agriculture, "as it reduces the quantity and quality of food supplies. A number of studies have shown that without effective climate change mitigation measures each increase of one degree Celsius in the average temperature of the planet will reduce the average global yield of wheat, rice, corn and soy, and may also lead to a decrease in nutrients such as protein, iron and zinc".

What can be done to reverse this trend?

The possible solutions come from industry itself, which must promote a more sustainable agriculture, but also from people’s choices. This is why it is important to adopt sustainable diets that are good for the health of our planet and for our health too.
The Mediterranean diet already meets these nutritional requirements. In fact, it is the model on which the Double Food and Environmental Pyramid promoted by the Barilla Foundation is based.

To save our Planet, we can start from what we eat!

Source: Barilla Foundation

Etiketler: , ,

02 Haziran 2019

BM GENEL SEKRETERİ ANTONIO GUTERRES: TUVALU'YU KURTARALIM, DÜNYAYI KURTARALIM


29 Mayıs, 2019, Çarşamba

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri António Guterres, yaptığı açıklamada, "İklim değişikliği konusunda daha çabuk harekete geçmeyi sadece 'bir seçenek' olarak göremeyiz" dedi.

BM Genel Sekreteri, "Dünya iklim değişikliğine karşı mücadele etmek istiyorsa, o zaman gerekli dönüşüm tedbiri almak için siyasi iradeyi bulmalıyız” diye konuştu.

“Liderler Eylül ayında BM zirvesine bu çok önemli konuda sadece konuşmakla yetinmemeli, çözümlerle donanmış olarak gelmeli” diyen Guterres, iklim değişikliği konusunda siyasi iddiaları harekete geçirmek ve Paris Anlaşması'nın hedeflerini ilerletmek için çaba harcayacaklarını söyledi.

Küresel acil iklim durumunun ön cephelerine düzenlenen Pasifik turunda, “Tuvalu'yu kurtar, dünyayı kurtar" çağrısını duyduğunu anlatan Guterres, deniz ısısının yükselmesi ve sıcaklıkların bölgeyi tehdit etmesi doğrultusunda kıyı erozyonu ile mücadele eden küçük adaları ziyaret ederek, güncel gelişmeleri yerinde izledi.

DENİZ SEVİYESİ ANORMAL BİÇİMDE YÜKSELİYOR

“İklim değişikliğinin en kötü etkilerini yaşayanlarla dayanışma göstermek ve bölgedeki yenilikçi iklim eylemlerine dikkat çekmek için orada bulundum” diyen Guterres, bölgede yaşanan son durumu şöyle özetledi: "Bazı Pasifik ülkelerinde deniz seviyesinin yükselmesi küresel ortalamanın dört katı! Söz konusu tablo birkaç ada devleti açısından hayati bir tehdit oluşturuyor. Öyle ki artık Okyanuslar, mercanların ağartılmasından biyolojik çeşitlilik kaybına ve plastik kirliliğe kadar çok ciddi sıkıntıda. Aşırı hava olayları artıyor, yaşamları ve geçim kaynaklarını tehlikeye atıyor. Hiçbir yerde iklim değişikliğinin çarpıcı etkilerini, en yüksek noktanın deniz seviyesinden beş metreden daha düşük olduğu uzak bir mercan atol ülkesi olan Tuvalu'dakinden daha keskin ve anlaşılır biçimde görmedim.”

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, son olarak şu değerlendirmeyi yapıyor: “Tuvaluan halkının sıcaklığından ve topraklarına, yaşam tarzlarına ve kültürel miraslarına olan yoğun bağlılıklarından derinden etkilendim. Bu topluluklar, işin ilginç bir boyutu olarak, iklim değişikliğine yol açacak neredeyse hiçbir şey yapmadılar ama  şimdi ülkelerinin varlığını korumak için savaşıyorlar".


Etiketler: , ,

UN: NATURE IS DECLINING GLOBALLY UNPRECEDENTED IN HUMAN HISTORY


Current global response insufficient;
‘Transformative changes’ needed to restore and protect nature;
Opposition from vested interests can be overcome for public good

Most comprehensive assessment of its kind;
1,000,000 species threatened with extinction

PARIS, 6 May – Nature is declining globally at rates unprecedented in human history – and the rate of species extinctions is accelerating, with grave impacts on people around the world now likely, warns a landmark new report from the Intergovernmental Science-Policy Platform on Biodiversity and Ecosystem Services (IPBES), the summary of which was approved at the 7th session of the IPBES Plenary, meeting last week (29 April – 4 May) in Paris.

“The overwhelming evidence of the IPBES Global Assessment, from a wide range of different fields of knowledge, presents an ominous picture,” said IPBES Chair, Sir Robert Watson. “The health of ecosystems on which we and all other species depend is deteriorating more rapidly than ever. We are eroding the very foundations of our economies, livelihoods, food security, health and quality of life worldwide.”

“The Report also tells us that it is not too late to make a difference, but only if we start now at every level from local to global,” he said. “Through ‘transformative change’, nature can still be conserved, restored and used sustainably – this is also key to meeting most other global goals. By transformative change, we mean a fundamental, system-wide reorganization across technological, economic and social factors, including paradigms, goals and values.”

“The member States of IPBES Plenary have now acknowledged that, by its very nature, transformative change can expect opposition from those with interests vested in the status quo, but also that such opposition can be overcome for the broader public good,” Watson said.

The IPBES Global Assessment Report on Biodiversity and Ecosystem Services is the most comprehensive ever completed. It is the first intergovernmental Report of its kind and builds on the landmark Millennium Ecosystem Assessment of 2005, introducing innovative ways of evaluating evidence.

Compiled by 145 expert authors from 50 countries over the past three years, with inputs from another 310 contributing authors, the Report assesses changes over the past five decades, providing a comprehensive picture of the relationship between economic development pathways and their impacts on nature. It also offers a range of possible scenarios for the coming decades.

Based on the systematic review of about 15,000 scientific and government sources, the Report also draws (for the first time ever at this scale) on indigenous and local knowledge, particularly addressing issues relevant to Indigenous Peoples and Local Communities.

“Biodiversity and nature’s contributions to people are our common heritage and humanity’s most important life-supporting ‘safety net’. But our safety net is stretched almost to breaking point,” said Prof. Sandra Díaz (Argentina), who co-chaired the Assessment with Prof. Josef Settele (Germany) and Prof. Eduardo S. Brondízio (Brazil and USA).

“The diversity within species, between species and of ecosystems, as well as many fundamental contributions we derive from nature, are declining fast, although we still have the means to ensure a sustainable future for people and the planet.”

Etiketler: , ,

GANA'DA YAĞMUR ORMANLARI KAYGI VERİCİ ORANDA KAYBOLUYOR...


Dünya çapında ormanların durumu hakkında hazırlanan yeni bir rapora göre, Batı Afrika ülkelerinden Gana’da yağmur ormanları kaygı verici bir oranda kayboluyor.

Küresel Orman İzleme Birimi (GFW), Maryland Üniversitesi'nde güncellenmiş uzaktan algılama ve uydu verilerini kullanarak yeni bir çalışma yürüttü. Buna göre 2018 yılında Gana'da birincil yağmur ormanı kaybı 2017'ye oranla yüzde 60 olarak gerçekleşti. Bu ne yazık ki dünyada en yüksek orman kaybı oranı anlamına geliyor.

İkinci sırada ise yüzde 28 orman kaybı ile komşu ülkelerden Fildişi Sahili geliyor. Bu arada her iki ülkenin ortak ve önemli bir özelliği; Gana ve Fildişi Sahili küresel kakao üretiminin neredeyse yüzde 60'ını sağlıyor.

BELÇİKA KADAR ORMAN ALANI KAYBOLDU

Diğer yandan miktar itibarıyla en yüksek tropikal orman kaybı yine kara kıta ülkelerinden Demokratik Kongo Cumhuriyetinde meydana geldi. Toplamda ise tüm dünya 3.6 milyon hektar birincil yağmur ormanı kaybetmiş oldu. Sadece 2018 yılında gelişen söz konusu devasa orman kayıplarının büyüklüğü Belçika'nın yüzölçümü kadar bir alan kaplıyor. 

GFW araştırmacıları, 2002 yılında yalnızca Brezilya ve Endonezya'nın, tropik yağmur ormanları kayıplarının yüzde 71'inden sorumlu olduğunu söylüyor. Yine 2018 yılında bu iki ülke toplam kayıpların yüzde 46'sını oluşturuyor ancak Afrika ülkelerinde meydana gelen orman kayıpları alarm verici boyutlara ulaşmış durumda.

Dünya Kaynakları Enstitüsü (WRI) araştırmacılarına göre ise, Dağ gorilleri de dahil olmak üzere hayvanlara yaşam alanı sağlamanın yanı sıra, yağmur ormanlarındaki ağaçlar yüzlerce hatta binlerce yaşında. Dolayısıyla yağmur ormanları diğer ormanlardan çok daha fazla karbon depolarlar ve biyolojik çeşitliliğin sürdürülmesi söz konusu olduğunda yeri doldurulamaz bir özelliğe sahip bulunuyorlar.


Etiketler: , ,